Portreniz bir bütündür; iş yaşamınızla, sosyal hayatınızla, geçmişinizle, geleceğinizle, hayata bakışınızla, söylediğiniz sözlerle ve üretimlerinizle... Portrenizde bunların hiçbiri birbirinden bağımsız düşünülemez ve değerlendirilemez. Bunları nasıl, ne amaçla, hangi vizyon ve kaygıyla yaptığınız da ortaya portrenizin niteliğini çıkarır. Bu portre ya daha derindir ya da değildir, şeffaftır. Bazen o portreyi daha derinlemesine görebilmek ve anlayabilmek için de görünenin ötesine geçmek gerekir. Örneğin, iş ve ekonomi dünyasındaki iş insanlarının da görünenin çok ötesinde başka bir portresi olabilir. Hayata bakışları veya sosyal yaşamları daima 'takım elbise' konseptli değildir mesela. Platin Dergisi'ndeki bu yeni söyleşi dizimizde de iş insanlarının portresine daha derinlemesine bakacağız. Elbette iş de konuşacağız ama işi ortaya koyan vizyon ve motivasyonun önünü arkasını da es geçmeyeceğiz. Ya da hobi ile tutkularının veya yaşam yolculuklarının kendilerini ve çalışma hayatlarını nasıl şekillendirdiğini göz ardı etmeyeceğiz. Bu kapsamda Platin Dergisi'nin yeni köşesi Portre'nin ilk konuğu Erkan Güral oldu. NG Kütahya Seramik Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Genç İş İnsanları Konfederasyonu (TÜGİK) Genel Başkanı, Güral Ailesi'nin üçüncü nesil üyesi Erkan Güral ile Kandilli'deki evinde bir araya geldik.
* Nasılsınız, şu ara gündeminizde neler var, zihninizi hangi konular meşgul ediyor?
Çok iyiyim. Ülkemiz güzel, insanlarımız güzel, böyle bir ülkede yaşadığım için kendimi çok mutlu sayıyorum. Tabii sorunlar da var güzellikler de. Bunları hep birlikte toplum olarak birlikte yaşıyoruz. Bu güzelliklerin kıymetini bilmek ve bunlardan bir değer çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. Yatmadan önce her zaman ertesi günü planlarım. Uzun günler yaşıyorum. Güne erken başlayıp geç bitirenlerdenim. Uykuyla da çok aram yok, 6 saat uyumak benim için yeterli oluyor. Benim işim plan yapmak, plan üzerine yaşamaya çalışıyorum. Çünkü zaman benim için son derece kıymetli. Az zamanda çok iş yapmak zorundayım. Tabii bu daha yüksek tempoda olmamı gerektirse de çalışmayı çok seviyorum. Bu nedenle zamanı iyi kullanabilmek adına uçaklara hep son dakika yetişirim, toplantılara da son dakika ama vaktinde giderim. Kısaca zamanımı ve yaşamımı doğru planlamaya çalışıyorum.
"İYİ İŞLER DETAYLARDAN VE DETAYCILIKTAN ÇIKIYOR"
* Çok detaycı bir insan olduğunuzu biliyorum. Bu hayatınıza nasıl yansıyor?
Burçlarla ilgili olabilir. Astrologların da çok güzel yazıları oluyor, zaman zaman kendimi orada bulmaya çalışıyorum. Kendimle ilgili de neler var, merak etmiyor değilim, bakıyorum. Ancak ben işte ve özel yaşamımda her şeyin en iyi şekilde olmasını isteyen bir kişiyim. İyi işler, detaylardan çıkıyor. Detaycı olursanız, detayın derinliklerinde çok özel şeyler yattığını görürsünüz. Ekip arkadaşlarım da bunun farkında. Ne yapmak ve nasıl bir sonuca ulaşmak istediğimi gayet iyi bilirler. Tabii ekibim bu anlamda son derece önemli ve kıymetli. Ben az önce söylemiş olduğum gibi planlamayı yaparım, detaylarda da onlar vardır. Biraz yorucu oluyor tabii. Zaman zaman elinizde olmayan sebeplerle istediğiniz detaydaki özeli çıkaramayabiliyorsunuz. Ama onun üzerine tekrar gidiyoruz. Belki biraz zaman alıyor ama onu da başarıyoruz.
* Sanat ve tasarım birlikteliği de ince detaylara sahip. Seramik ise bu iki kavramın buluşma noktası. Yanılıyor muyum?
Seramik, porselen ya da turizm fark etmez. Detay çok önemli. Detayın derinliklerinde zenginlik var. Konunun püf noktası da burası... O zenginlikte ve detaylardaki derinlikte neler var? Turizm sektöründe misafirlerimizi, seramik sektöründe iş ortaklarımızı ya da tüketicilerimizi mutlu edecek detaylar için çalışıyoruz. Kendi adımıza diğer meslektaşlarımızdan daha farklı neler yapabiliriz, buna bakıyoruz ve üzerine çalışıyoruz. Zaten bunları yakaladığınız zaman nihai tüketici ile de ortak noktalarda buluşma imkanı sağlıyorsunuz. Bu da marka sadakatini oluşturuyor. Nihai tüketicilerimize daha yakın olmamızı sağlıyor. Tüketici beklentileri bizim için son derece önemli. Sürekli araştırıyoruz, dünyayı geziyoruz, dünya trendlerinde neler var bakıyoruz. Sektör nereye gidiyor, hangi renk ve desenler öne çıkıyor, örneğin bu sene mermer mi, tekstil mi yoksa çimento görünümler mi ön plana çıkıyor, araştırıyoruz. Fuarlara bu şekilde hazırlanıyoruz. Özetle işimiz araştırmak, gezmek, gezerken de trendleri takip etmek. Artık iş sadece seramik üretmek değil; renk, desen, tarz, kutu, ambalaj, sevkiyat hızı, bunların hepsi bir bütün ve bir arada olursa iyi marka oluyorsunuz.
(Ali Demirtaş ve Erkan Güral)"AİLE FERTLERİMİZ SORUMLULUKLARIYLA ÖZEL VE İŞ YAŞAMLARINI DEVAM ETTİRİR"
* Markalarınızda memleketinizin ismi de yanınızda, Kütahya. Yerelden ulusala ve uluslararası alana uzanan bir isim bu, aynı zamanda sorumluluk. Bu sorumluluk üyesi olduğunuz aile ve soyadınız üzerinden de geçerli olsa gerek.
Evet öyle de bir sorumluluğumuz var. Markamız şehrimizin ismi. Dünyanın her yerine gidiyoruz, her yerinde ürünlerimiz var, her yerde Kütahya ismi geçiyor. Bu bizim için hem sorumluluk hem de gurur demek. Dolayısıyla sadece kendimize değil, şehrimize de biz bu şekilde hizmet etmekten ayrıca mutluluk duyuyoruz. Aile ve soyadımız ise güzel ve değerli bir sorumluluk. Biz geniş bir aileyiz. Bütün aile fertlerimiz bu bilincin farkındadır ve bu bilinçle hem iş hem de özel yaşamlarını devam ettirir. O güçlü aile yapısının bu soyadımızla devam etmesine katkı sunmak için hepimiz çok büyük özen sarf ederiz. Hepimizin yaşam standartları ve çalışma alanları bellidir. Soyadımızı daha da geliştirmek için üçüncü nesil olarak elimizden geleni yapıyoruz ve şimdi de dördüncü nesil geliyor. Dördüncü nesil de zaten bu bilince ulaşmış durumda. Onlar da bizden sonra bunu en iyi şekilde devam ettireceklerdir.
"HİÇ KEŞKEM YOK AMA 'İYİ Kİ'LERİM VAR"
* 20'li yaşlardaki Erkan Güral'a ne söylemek isterdiniz ya da 'yapmasaydım' dediğiniz bir şey oldu mu? Bu bağlamda dördüncü nesle nasıl öğretilerde bulunuyorsunuz?
Benim hiçbir zaman keşkelerim olmadı. Çünkü aile olarak belirli bir yaşam standardından geliyoruz. En iyi bildiğimiz şey çalışmak, yatırım yapmak ve üretmek. Tüm bunları yaparken zaten kendinizi hep iş hayatının içerisinde buluyorsunuz. Bu nedenle hiç keşkem ve eyvahım yok. Hatta tersine 'iyi ki'lerim var. İyi ki yapmışım, iyi ki yaşamışım, iyi ki o tecrübeyi tatmışım... Hatalar da yaptım tabii. Ama o hataları örnek alarak geleceğimi şekillendirmeye çalıştım. Sanıyorum başarılı da oldum. Bu tecrübeler zaten o hatalardan doğarak geliyor. Mesela iyi ki babamla erken yaşta çalışmaya başladım. İyi ki hep yanında oldum ve onun çalışma stili ile iş yaşantısını gördüm. Çocuklarımıza ise "İstediğiniz işi yapabilirsiniz" diyoruz. Şu an çocuklarımızın hepsi bizden alacakları bayrağı daha ileri götürmek adına kendi eğitim stillerini ve bölümlerini seçtiler. Bu mutluluk verici. Bizden alacakları çıtayı daha yükseğe koymak onların elinde ama zorlama yok. Herkes hangi işte nasıl mutlu olacaksa, orada çalışabilir, bu serbestliği kendilerine verdik. Şu ana kadar da kayıpsız devam ediyoruz, hepsi şirkete gelecek...
"ÇALIŞIRKEN KEYİF DE ALMAK İSTERİM"
* İçerisinde bulunduğunuz sektör çok rakipli bir sektör. Bu noktada iş vizyonunuzu nasıl ayrıştırıyor ve tanımlıyorsunuz?
Ben aslında rakip demek istemiyorum, hepsi benim meslektaşım. Herkesin kendine göre bir stili ve çalışma temposu, prensipleri var. Her zaman için yaptığımız şu, sektörde yapılmayanları bulalım ve yapalım; yapılmış olanlara da bakalım ama onları yapmayalım. Herkesin gittiği yoldan gitmeyiz, kendi yolumuz var. Kendi yolumuzda, detaylardaki farklılığı bulup, o farklı şeylerle büyük işler çıkarmak derdimiz. Bu sadece seramikte değil, turizmde, porselende de böyle... Yapılan kolay işleri değil, yapılmayan zor işleri bulup, hep onların üzerine gidiyoruz. Çünkü başarının da hep buradan geldiğini gördüm. Herkesin yaptığını yapmak garantidir, kolaycılıktır. Ancak bunların keyfi yok. Çalışırken ortaya çıkan başarılardan keyif de almak gerektiğini düşünüyorum. Ben o keyfi de ancak böyle yaşıyorum. Bunun için çok düşünmek ve gözlemlemek gerekiyor. Bunlar zor şeyler değil, sadece ne yapacağınızı bilmek ve doğru kararı verebilmek önemli.
"BİZDE AİLE BULUŞMALARINA KATILIM ESASTIR"
* Kendinize sık sık vakit ayırır mısınız? Otomobil sporlarına yönelik ilginizden de bahseder misiniz?
Benim için kendime ayırdığım zaman demek; ailemle ve dostlarımla olduğum kıymetli zamanlar demek. Onun dışında otomobil sporlarını çok seviyorum, vakit buldukça yapmaya çalışıyorum. Ancak son iki yıldır bu çok istediğim gibi olmadı. Cuma, cumartesi ve pazar olmak üzere üç tam günümü alıyor. Bu durumda hem işten hem de aileden kaybediyorum. Ailemiz geniş olduğu için düğün dernek, toplantı, vs. hiç eksik olmuyor. Her hafta sonu bir program oluyor. Bizde de o programlara, aile buluşmalarına katılım esastır. Bu nedenle otomobil sporlarında son iki yılım çok istediğim gibi değildi. Ama olsun, inşallah devam edeceğim.
"KARDEŞLERİMLE SEVGİ VE SAYGI ÜZERİNE YETİŞTİRİLDİK"
* Kız kardeşlerinizin çok başarılı bir yolculukları var. Bunun bir 'ağabey' olarak sizdeki karşılığı nedir?
İlişkilerimiz son derece güçlüdür. Zannediyorum sesimizi duymadığımız bir gün yok. Yüzümüzü göremiyorsak da sesimizi mutlaka duyarız. Biz aslında anaerkil aile yapısına daha uyan bir aileyiz. Annemizin çocukluğumuzdan beri bize göstermiş olduğu o yolda hep sevgi vardı. Biz sevgi ve saygı üzerine yetiştirilmiş çocuklar olarak hep bugünlere geldik. Bundan sonraki beklentimiz de bizim evlatlarımızın da o saygı sevgi içerisinde büyümesi hem aile hem de iş yaşamlarını bu anlayışla şekillendirmeleri. Böyle gördük, böyle gösteriyoruz...