USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Acar  Baltaş

YAZARLAR

1.10.2021 14:07:00

İngiltere'de yapılan, Türkiye'de hayal edilemeyen

Başarının yolu, bilimsel yöntemleri kullanmak ve devamlılıktan geçer. Bugün aramızdaki farkın açıldığı ülkelerin birçoğunda futbol için yazılmış bilgisayar programları kullanılıyor.

Dünya Kupası elemelerinde alınan sonuçlar herkesi üzdü ancak medyanın gazına gelenler dışında büyük bir kesimi şaşırtmadı. İyi futbol oynayan ülkelerle, Türkiye'nin arasındaki fark neden açılıyor? Futbolda karar verme yetkisine sahip olanların, kendi dışındaki fikirleri anlamak amacıyla gerçekten dinlemek ve onlardan yararlanmak üzere, yeterli güven duygusuna sahip olmadıkları için... Konfüçyüs'ten başlayarak tarihte çok kişiye mal edilen bir sözdür: "En büyük delilik, aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemektir." Futbolda da yapılan budur. Şahısları değiştirince sonucun değişeceğine inanmak, 'yetenekli kuşak' saçmalığı ile avunmak, yabancı statüsünü değiştirince genç oyuncuların rekabet avantajı elde edeceğini düşünmek; ilk akla gelen, gerçek dışı yaklaşımlara örnektir. Ülkemiz, Galler'in 3.6, Hollanda'nın 17, Belçika'nın 11.5 milyon ve İzlanda'nın 360 bin kişilik nüfusundan 'yetenekli kuşağın' nasıl devşirildiğini düşünmeden yorum yapan yorumcularla ve buna inanan yönetici ve hocalarla doludur.

TÜRKİYE'DE İSTENEN SONUÇLAR, BİR TÜRLÜ ALINAMIYOR

Futbolun ise en güzel tarafı her 90 dakikanın sonunda performans değerlendirmesi yapmak için eşsiz bir fırsat sunması ve görmek isteyene 'daha farklı ne yapılması' gerektiği konusunda yol göstermesidir. Ancak ülkemizdeki futbol kültürü olumsuz sonuçlardan; 'hakem, federasyon, medya, malum dış güçler' sorumlu tutmak üzerine kuruludur. Futbol Türkiye'de çok sevilen ve oynanan oyun kalitesi açısından ülke imkânlarına göre orantısız kaynak ayrılan bir spordur. Ancak istenilen sonuçlar bir türlü alınamamakta ve yakın gelecek için de durumun değişeceği yönünde bir işaret görülmemektedir. Ülkemizde başarı için kullanılan yöntem, oyunculara yüksek prim vaat etmektir. Ancak gerçekçi olmayan yüksek ödüllerin verilmesi doğal olarak uğruna mücadele edilen amacın değersizleşmesine ve bireysel sporlarda doping, takım sporlarında ise şike gibi dürüst olmayan yollara sapılmasına neden olmaktadır.

İNGİLTERE NEYİ FARKLI YAPTI?

Birçok kişi bu yazının, İngiltere Avrupa şampiyonu olsaydı yazılmasının anlamlı olacağını düşünmekte bir ölçüde haklıdır. Ancak hedefi, süreci ve menzili birlikte değerlendirmek gerektiğine inandığım için, İngiltere'nin 55 yıl sonra oynadığı finalde şampiyonluğu kaybetmesinden sonra yazılmasının anlamlı olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle de Gareth Southgate'in getirdiği yaklaşımdan Türkiye için dersler çıkacağına inanıyor ve örnek olarak kullanmak istiyorum. Southgate, Southhampton'u çalıştırdığı dönemde Dünyada saygın bir yere sahip olan rugby koçu Sir Clive Woodward'u kendisine yardımcı seçtiği için çok eleştirilmişti. Oysa amacı futbol dünyasındaki insanların bilmedikleri alandaki bilgi ve deneyimleri kendi repertuarına katmaktı. Southgate, Eylül 2016 da yürüttüğü 21 yaş altı milli takım hocalığı görevine, İngiltere Milli Takımı'ndaki dört maçlık geçici teknik direktörlüğü için ara verdikten ve 2016 Kasım ayında takımın sorumluluğuna getirildikten sonra ilk yaptığı, 'iyi kültür' olarak adlandırdığı bir anlayışı inşa etmek oldu. Örneğin; Welbeck, iyi kültürün uygulamalarından biri olarak psikolojik performans ekibinin moderatörlüğünde küçük odalarda yapılan toplantıları gösterdi. Bu toplantılar, oyuncuların birbirlerinin hayat yolculuklarını öğrenmesine ve birbirlerini gerçekten tanımalarına imkan veriyordu.

SOUTHGATE, FARKLI BİR KÜLTÜR OLUŞTURDU

Southgate göreve geldikten sonra ekip oluşturma, takım kurma, sürdürülebilir başarı ve oyuncu yönetimi konusunda farklı kaynaklardan yararlanma yoluna gitti. Örneğin, İngiltere rugby milli takım hocası E. Jones'tan, önceki Bisiklet Takım Performans Direktörü Sir D. Brailsford'dan, Kriket Milli Takım Kaptanı E. Morgan'dan fikir alıyor, onların kendi uygulamalarından kazandıkları deneyimleri öğreniyordu. Yapılandırdığı 'Teknik Danışma Kurulu'nda Sundhurst Askeri Akademisi Komutanı Albay L. Giles, olimpik kürekçi Kaith Grainger, teknoloji girişimcisi M. Badale, rugby antrenörü S. Lancaster ve Ulusal Futbol Merkezi Yöneticisi D. Sheepshanks yer alan diğer isimlerdi. Bu yapı, her ülkenin medyasında bol miktarda bulunan futbol alimleri tarafından, "Bunların futbol ile ne ilgisi var" yaklaşımıyla karşılanmıştı. Hazırlık, beslenme, veri değerlendirme, zihinsel dayanıklılık alanlarında yeni fikirlerin ortaya çıkması yankı odasından çıkmayacak fikirlerin ortaya çıkmasına imkan veriyordu. Kendi gelişimi için liderlik ve yönetim konusundaki konferans ve eğitimlere katılıyor, kitaplar okuyor ve podcast'ler dinliyordu. Oluşturmak istediği kültürü takımda sürekli kılmak için deneyimli oyunculardan oluşan bir liderlik gurubu kurdu ve önceki kaptan W. Rooney'in takımın kaptanı H. Kayne'ne yardımcı olmasını sağladı.

YANKI ODASININ LANETİ

Southgate'in hikayesine geniş yer vermemin sebebi, insan doğası ile ilgili temel bir gerçekle ilgili... İnsanlar kendilerine benzeyenlerle birlikte olmayı tercih ederler. Bu durum futbol camiası için de geçerli. Bu anlayışın sonucu olarak eski futbolcular, eski futbolcularla birlikte olup iman tazeler. Bir takımın başına geçen hoca, geçmişte takımında oynamış ve futbolu bırakmış eski bir futbolcuyu kendisine yardımcı seçer. Bu yardımcının görevi hocasına saygı göstermek, onu onaylamak ve biat etmektir. Böylece herkes kendi yankı odasında yaşar. Ülkemizdeki uygulamaya bakarsanız, Piontek'in yardımcısı Fatih Terim ve Derwall'in yardımcısı Mustafa Denizli'den başka, hocasının yanında yetişmiş hoca bulmak kolay değildir. Oysa herkesin bildiği ve tereddütsüz onayladığı bir motto vardır. "Sinerji farklılıklardan doğar." Yankı odasında yaşayanlar; aynı sosyal ortamda yaşarlar, aynı kaynaklardan beslenir, aynı taktiklerden etkilenir, kendi bildiklerini pekiştirir ve giderek bildiklerinden şüphe duymayacak inanca sahip olurlar. Bunun adına da 'yılların tecrübesi' denir ve bu kişiler kerametleri sorgulanamaz bir konuma gelir.

SONUÇ

Başarıya giden kestirme bir yol veya hedefi mutlaka vuracak 'sihirli bir kurşun' yoktur. Başarının yolu, bilimsel yöntemleri kullanmak ve devamlılıktan geçer. Bugün aramızdaki farkın açıldığı ülkelerin birçoğunda futbol için yazılmış bilgisayar programları kullanılıyor. Bu programlar sayesinde bir hocanın kendi oyuncularını, rakiplerinin oyun planlarını ve transfer listelerindeki futbolcuların özelliklerini kusursuz şekilde analiz etmesi mümkündür. Ancak Türkiye'deki antrenörlerin önemli bir bölümü bilgisayardan korktukları için bu programları kullanmaları söz konusu değildir. Bu alanda kendilerine yardımcı olacak kişilerden de rahatsızlık duyar ve onları etkisizleştirirler. Futboldaki başarı parametrelerinden bu kadar uzakken; bu programları kullanarak, çeşitli disiplinlerdeki güncel bilimsel bilgileri kullanarak hazırlanan ülkelere yetişmek hayal ötesidir.

DİĞER YAZILARI