USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Acar  Baltaş

YAZARLAR

1.09.2022 16:24:00

Hayatın Neresindesiniz?

Önceki yazım, 'yaşlanmadan yaşamak' özlemi konusundaydı. Hayatı bulunduğunuz yaştan değerlendirmeye devam ediyoruz. İnsanın mutluluğu meydana gelen büyük bir olay sonucu değil, her gün düzenli atılan küçük adımlar sonucu gerçekleşir. Bu yazı her yaştaki okuyucu için ileri doğru bir bakıştır. Şimdi sizi bugüne kadar yaşlılıkla ilgili kişilerin kendi deneyimlerinden kaynaklanan kulaktan dolma bilgilere kıyasla, bilimsel temellere dayanan bir gelecek yolculuğuna davet ediyorum

Birçok kişi gençliğinde, belirli şeyleri yaptıktan sonra doyacağını ve bir daha bunları istemeyeceğini düşünse de gerçek öyle değildir. Yaşın ilerlemesiyle insan; bedeninde, zihninde ve duygu dünyasında değişiklikleri daha güçlü bir şekilde hissetmeye başlar. Yapmayı istedikleri konusunda gecikmiş olma duygusu, beyin ile bedeni birbirinden ayırır. Beden istemese de beyin doymak bilmez. Para ve maddi imkanlar açısından iktidar olmak, birçok şeye muktedir olmaya yetmez. İnsanlar hayatlarının büyük bölümünü para kazanmak için mücadele içinde geçirir. Ancak, 50'li yaşlardan başlayarak en çok istediklerinin paranın satın alamayacağı şeyler olduğunu görürler.

PARANIN SAĞLADIĞI İMKANLAR

Ömürlerimiz sınırlı ancak hayat sınırsızdır. Daha çok para daha uzun yaşama imkanı vermez. Bunu anlayanlar daha çok sevilir ve daha huzurlu yaşarlar. İyi eğitimin, iyi bir çalışma hayatının, doğru ve dürüst olunursa para ve beraberinde onun satın alacaklarını getireceğine inanılır. Bunları satın alabilecek duruma gelince en çok elde etmek istediklerinin birçoğunu elde etme şansı kalmadığını görür. Parayla kırlarda yuvarlanmayı, doksan dakika maç yapıp terden sırılsıklam olmayı satın alamayız. Restoranda en pahalı yemeği ısmarlayabiliriz ancak, onu kollestrol ve kalori hesabı nedeniyle keyifle yiyemeyiz. Genç kadınları/erkekleri banka hesabındaki tutar ile elde edebilir ancak, bakışlarımızla kendimize çekemeyiz. En gözde gece kulübüne gider, ancak orada sabaha kadar dans edip eğlendikten sonra ertesi gün normal iş gününe devam edemeyiz. Sonuç olarak, geç kaldıklarımızı erkene alamaz, erken gelmesinden korktuklarımızı geciktiremeyiz.

Hayattaki değişim dönemleri, gelişimsel krizleri beraberinde getirir. Günümüzde orta yaş olarak 40-65 yaşları kabul ediliyor. Ergenlik, evlilik, anne-baba olmak, hamilelik, menopoz, boş yuva dönemi, emeklilik gibi yaşlılık da bu tür bir gelişimsel kriz dönemidir. Kişilik özellikleri bu hayat krizlerinin nasıl yaşanacağını belirler. Yaşlılığa uyum da bu bağlamda ele alınmalıdır. Gençlik yıllarında hayat 'doğumdan o güne kadar geçen zaman' olarak; 60 yaşından başlayarak ise 'ilerde yaşamak için kalan zaman' olarak algılanılır. Kendi ebeveyninin veya yakın arkadaşların ölümü, kişiye ölümün kaçınılmazlığını hatırlatır ve kalan zamanda önceliklerin yeniden değerlendirilmesine neden olur.

KİŞİLİK VE MİZAÇ

Erkeklerde testosteron hormonundaki azalma sonucunda hırs ve rekabet duygusunda azalma bu değişikliklerin başında gelir. Örneğin; ilerleyen yaş erkeğe daha büyük bir aidiyet duygusu getirirken, kadında aidiyet duygusunda azalma ve saldırganlık eğiliminde artış görülür. Yüksek testosteron yüksek başarı yönelimi, hırs gibi özellikleri; değişim ve yönetme isteği, hareketlilik gibi davranışları beraber getirir. Yüksek hayat enerjisi ve dışa dönüklük ilk akla gelen özelliklerdir. Bunlar aynı zamanda kalbi korur, kas yapımını destekler, yağlanmayı önler, risk almayı kolaylaştırır.

Testosteron düzeyi meslek seçimini, hayat olayları da testosteron düzeyini belirler. Kütüphanecilik, din adamlığı düşük; sporculuk, aktörlük yüksek testosterona ihtiyaç gösterir. Başarı testosteron seviyesini yükseltir, başarısızlık ise düşürür.

Stresler

Yaşlılık döneminin başlıca stresleri şunlardır:

> Eşin kaybı

> Aileden birini kaybetmek

> Ciddi hastalıklar, inme sonucu çeşitli düzeylerde kalıcı yetersizlik

> Boşanma

> Huzurevine kapatılmak

Yaşlılığın işaretlerinin başında dış dünya ile daha az, kendi ile daha çok ilgilenmek gelir. Yaşlılık artan pasiflik, içe dönme ve geri çekilme, sosyal etkinliklerden kaçınma, kopma ve yetersizlik duygularını getirebilir ve kişi toplumdan uzaklaşır. Bu bir ölçüde kişiye biçilen role bağlıdır. Esneklik azalır, değişime direnç artar, görüş ve düşünceler keskin ve sert hale gelir, kişi daha tedbirli ve daha muhafazakâr olur. Yaşlılığın işaretlerinden biri de, yeni bilgiyi alma ve hatırlama fonksiyonlarındaki azalma ve aldatılma kaygısı nedeniyle şüpheci olmaktır.

Araştırma bulguları zihinsel becerilerin zayıfladığı yönündeki geçmiş hipotezleri doğrulamamaktadır. Kuşkusuz ileri yaştaki yetişkinler bilgiyi genç yetişkinler kadar hızlı işleyemez ve bazı problem çözme testlerinde de gençler kadar başarılı olamaz. Ancak, bu durum yaşlılıkta öğrenmenin zorlaştığı anlamına gelmez. Ayrıca kısa eğitimlerle bunu geliştirmek mümkündür. Yetmişli yaşlarında ve çok yüklü programla çalışan birçok kişinin önemli ve isabetli kararlar verdiği bilinir. Problem çözme becerisi azalsa da, deneyim kısa yollar kullanarak sorun çözmeyi mümkün kılar.

Altmışlı yaşlardaki genel sağlık durumu, daha sonraki yılların nasıl geçeceği konusunda önemli bir belirleyicidir. Çünkü; sağlık nedeniyle bedensel gücünü kaybetmek kişiyi mutsuz yapar ve yetersizlik duygusunu güçlendirir.

Sağlıklı yaşlılığın en önemli ölçütlerinden biri eşle kurulan ilişkidir. Sağlık konusundaki ikinci büyük araştırma olan 19 yaşındaki 734 kişinin 1941 yılından başlayarak izlendiği Harward Araştırmasıdır. Bu araştırmanın sonuçlarından biri eşler arasında ellili yaşlardaki ilişki kalitesinin, seksenli yaşlardaki zihin berraklığını ve ağrı töleransını belirleyici olmasıdır. Bu nedenle eşler arasındaki uyumlu ilişki hem hayat süresini uzatır, hem de sağlığı korur. Ken Blanchard'a gore iyi evliliğin bir koşulu da, eşin önerilerine kulak vermektir. Ben bunun özellikle sağlık konusundaki öneriler için geçerli olduğunu düşünüyorum.

Zorunlu ve hazırlıksız emeklilik, kişiye değersizlik duygusunu yaşayacağı, öz saygısını tehdit eden bol boş zaman bırakır. Ekonomik gücün zayıflaması, olumsuz duyguları güçlendirir.

Eşin, kardeşin ve yakın arkadaşların kaybı yalnızlık duygusuna yol açar. Yalnızlık, sağlık üzerinde zehirleyici etkiye sahiptir. Bu nedenle erkeklerin, kadınların yaptığı gibi arkadaş gruplarına yakın olmaları ve sosyal etkinliklere katılarak yeni ilişkiler geliştirmeleri önerilmektedir.

SONUÇ

Hayatın daha ileri dönemi olan yaşlılık, umutsuzluk ve bütünleşme olarak adlandırabilecek hayat krizine dönüşebilir. İhtiyarlık geçmiş yıllarına bakma, yaşadıklarını ve biriktirdiklerini yansıtma dönemidir. Eğer kişi anlamlı bir hayat yaşadığını düşünüyorsa, geçmiş hayat krizleri ile etkili şekilde başa çıkmışsa iyi ve anlamlı yaşanmış bir hayatın huzurunu duyar ve sonsuzlukla bütünleşmeye hazır olur. Kişi geçmişine bakıp, pişmanlıklarıyla, kaçırılmış fırsatlarla ve başarısızlıklarıyla ilgili hesaplaşmalarıyla yüzleşirse, bu yıllar bir umutsuzluk ve ıstırap yılları olur.

DİĞER YAZILARI