Aile şirketleri, tüm dünya ekonomilerinde oldukça etkin bir konuma sahip. Dünyadaki zenginliğin çok önemli bir kısmını yaratan aile şirketlerinin kurulması, yaşaması, büyümesi ve en önemlisi de sürdürülebilirliği, yerel ve global ekonomiler açısından oldukça büyük önem taşıyor. Odgers Berndtson Türkiye Kurucu Ortağı Ayşe Öztuna Bozoklar; aile şirketlerinin var olabilmeleri ve değişen ekonomik, sosyal ve konjonktürel evrimlere ayak uydurabilmeleri için girişimci ruh, temel değerler ve üst bir bilinçle sürdürülebilir rekabet avantajını nasıl sağlayacaklarına ilişkin uzun vadeli kurumsallaşma planları dahil, farklı çalışmaları devreye alabilmelerinin kritik rol oynadığını söylüyor.
AİLE ŞİRKETLERİNDE SIK YAŞANAN SORUNLAR
Bozoklar, aile şirketlerinin kurumsallaşma süreçlerinde en sık yaşadıkları sorunları şöyle özetliyor:
* Mal paylaşımı,
* İşin ikinci nesle devri,
* Şirketin yıldızının parladığı dönemlerin kısa sürmesi,
* Değişen çevre koşullarına gösterilen direnç,
* Yenilikler ve değişime adaptasyon sağlayamayan yönetim anlayışı,
* Stratejilerin doğru olarak saptanamaması,
* İyi bir bilgi iletişim sisteminin çalışmıyor olması,
* Çevredeki değişim ve baskılara boyun eğilmiş olması,
* Aile bireyleri arasındaki anlaşmazlık ve güvensizlikler.
'AİLE YÖNETİMİ'NDEN 'KURUMSAL YÖNETİM'E
Türk sosyolojisine baktığımızda aile kavramının yoğun duygular içerdiğini gördüklerini belirten Bozoklar, ancak son yıllarda şirketlerin sürdürülebilir performans gösterebilmeleri ve aile bireyleri arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesi bakımından olumlu çalışmalar ve önemli gelişmeler kaydedildiğine şahit olduklarını söylüyor. Özellikle kaçınılmaz olan 'kurumsallaşma' farkındalığına vararak aile anayasalarını benimsemeye ve hayata geçirmeye başlayıp, insan merkezli profesyonel yönetim mekanizmalarını devreye aldıklarını anlatıyor. 'Kurumsal yönetim' anlayışına geçerken önemli ölçüde 'değişim' ve 'dönüşüm' gerektiğinin ve bunun için de tek bir yöntem bulunmadığının altını çiziyor. Yine de aile şirketleri üzerinde yapılan araştırmalara bakıldığında, yüksek performans gösteren şirketlerde uzun vadeli başarı için kritik olan 12 ilkenin öne çıktığını vurgulayarak, "Dört geniş kategoride kümelenen bu 12 ilke, 'aile şirketlerinde başarının sırları' modelini oluşturuyor diyebiliriz. Bu kapsamlı model hakim söylemlerin ve davranışların önemini vurgulamakta, farklı unsurların nasıl etkileşim kurduğunu ve birlikte nasıl bütünü oluşturduklarını anlama açısından şirketlere yardımcı olan pratik bir araç olarak nitelenebilir. En etkin aile şirketleri, herhangi bir zamanda bu 12 ilkenin yüzde 80 ve daha fazlasında başarılı olurken zaman içinde tümünü uyguluyorlar" bilgisini veriyor.
ETKİN AİLE ŞİRKETLERİNİN 12 İLKESİ
1. Ortak vizyon ve amaç birliği etrafında organize olunması
2. Girişimcilik ruhu ile stratejik icra
3. Stratejik yedekleme süreci ve yetenek yönetimi
4. Etik değerlerle sorumlu liderlik yaklaşımını benimsemek
5. Anlamlı çalışmalar gerçekleştirirken çağın değişen koşullarına adaptasyon becerisi
6. Ailenin bağlılık ve birlik duygusu ile gelişimine devam etmesi
7. Çatışmaları yönetebilme kabiliyeti
8. Hakkaniyet ile değer yaratma yaklaşımını benimsemek
9. Güçlü değerler ile hizmet odaklı yaklaşıma yönelmek
10. Gurur ve tevazu arasında kurulan denge
11. Doğru zihniyet ile güven tesis eden yaklaşımı benimsemek
12. Sorumlu sahiplik yaklaşımını idrak etmek
(Odgers Berndtson Türkiye Kurucu Ortağı Ayşe Öztuna Bozoklar)"En etkin şirket sahibi ailelerin, güçlü değerlere sahip oldukları ve ait oldukları topluma değer verdikleri görülüyor. Ayrıca kâr maksimizasyonunu önceliklendirmekten ziyade, şirketlerinden ve aile geçmişlerinden duydukları muazzam gururu merkeze aldıklarını gözlemliyoruz"
GÜÇLÜ ETİK DEĞERLER VE YAPILANMA GEREKİYOR
Bozoklar, bu 12 madde çerçevesinde aile şirketlerinin başarılı olabilmesi ve bu başarıyı sürdürebilmesi için önemli noktaları şöyle yorumluyor:
* Başarılı şirketlerin; aile, birlik ve karşılıklı destek duygularının gerçekten yoğun olduğu, güçlü bir benlik duygusuna sahip oldukları için başkası gibi olmaya çalışmadıkları ve özgüvenlerini tevazu ile dengeleyebildikleri görülüyor.
* Çalışanlarının katılımını sağlamalarının yanı sıra yüksek performanslı ailelerin farklılıkları kabul etme ve onlar hakkında dürüst diyalogları teşvik etme cesaretine sahip oldukları anlaşılıyor.
* Özellikle kariyer, şirketin geleceği ve servet yaratma potansiyeli gibi önemli konular söz konusu olduğunda duyguların yoğun olabildiği bu tür konuları açık ve rasyonel bir tutumla tartışabilmek, müzakere edilmiş veya demokratik bir karara varmak kritik önem taşıyor.
* Güçlü etik değerler benimseyen ve bu değerler doğrultusunda da doğru bir zihniyet ile yetenek merkezli bir kurumsal yönetişim yaklaşımını devreye alan şirketlerin kurumsallaşma/profesyonelleşme sürecinde ve dolayısı ile rekabette önemli bir avantaj elde ettiği aşikâr.
* Yerli/yabancı en iyi yönetici yeteneklerini kendi bünyelerine çekebilmeleri için gerekli olan yapılanmayı ve kaliteli çalışmaları bir külfet değil büyük bir fırsat olarak değerlendirebilenler olduğunu görüyoruz.
* Yönetim veya icra kurulunda görevli olan aile üyelerinin; iletişim becerileri, çatışma yönetimi, farklı yapılarla iş birliği geliştirebilme becerileri gibi insan merkezli pek çok konuya yönelik çözümün bir parçası olma yaklaşımları parçalanmayı önlüyor.
* Aile üyelerinin içinden, bu yetkinliklere sahip yönetim kurulu başkanı/CEO rolündeki güçlü bir figürün bu konuyu önceliklendirmesi ve içeriden ve dışarıdan doğru çözüm ortakları ile vazgeçmeden çalışmalara devam etmesi kritik önem arz ediyor.
* Bir sonraki nesle devir teslim ve stratejik yedekleme çalışmalarına ilişkin sergilenen irade, ortaya konan sorumlu liderlik ile sağlam yapıları inşa edebilmek aile şirketlerinin devamlılığı için dikkat çekici bir fark yaratıyor.