Neolitik dönemden beri varolduğu ileri sürülen airbrush, mekanik yapısı nedeniyle uzun süre sanat olarak kabul edilmemiş. Sanatçılar ve illüstrastörler tarafından çalışmalarına gerçekçilik katmak için yaygın olarak kullanılan airbrush günümüzde cep telefonlarını, bilgisayarları, ev elektroniğini ve otomobilleri süslemek için yaygın bir şekilde kullanılıyor. Evrim Duyar da çocukluğunda aldığı resim eğitimini heybesine koyup bu işi öğrenmek için sanayinin yolunu tutarak otomobil ustalarıyla uzun vakitler geçiriyor, tekniğin inceliklerine vakıf oluyor. Küçük yaşlarda başlayan motosiklet tutkusundan hareketle ilk olarak işe kask boyayarak başlayan Duyar, zamanla tüm hayallerini gerçeğe dönüştürüyor.
* Evrim Duyar kimdir? Bize hikâyenizden bahseder misiniz?
1981 İzmir doğumluyum. Halen İzmir'de yaşıyor ve çalışıyorum. Araçlara ve resme çocukluğumdan beri hissettiğim tutku, 20'li yaşlarımın başında beni airbrush ressamı olmaya itti. Yaklaşık 18 yıldır tam zamanlı olarak bu işle uğraşıyorum.
* Türkiye'de kadınlar tarafından pek tercih edilmeyen bir disiplinde iş yapıyorsunuz, airbrush yapmaya nasıl başladınız?
Türkiye'de bu işi tam zamanlı olarak bu kadar yıl boyunca yapan ilk ve tek kişiyim sanırım. Bu minvalde, cinsiyetin çok önemli olmadığını düşünüyorum. Airbrush, makine ve ekipman destekli bir boyama/resim tekniği... Çok eskiden büyük afiş ve tabela boyamalarında; henüz bilgisayarlar yokken grafik tasarımlarda kullanılıyormuş. Şu an yoğunlukla maket boyamalarında ve benimkiler gibi custom araç üstü uygulamalarda kullanılıyor. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi İşletme Bölümü mezunuyum. Mezuniyet sonrası bir süre kurumsal firmalarda reklam ve dış ticaret alanlarında çalıştım. Bir gün tesadüfen yabancı bir motosiklet forumunda, üzerine alev figürleri boyanmış bir motosiklet gördüm ve hayatta yapmak istediğim şeyin bu olduğuna o an karar verdim. O esnada tekniğin adını bile bilmiyordum. Araştırarak çok kısıtlı bilgiye ulaşabildim, yolu göremiyor ve ilerleyemiyordum. Derken yaptığım bir motosiklet kazasında ölümden döndüm ve iyileştikten sonra "denize girmeden yüzme öğrenemeyeceğim galiba" deyip, mevcut işimden istifa ettim ve airbrush maceramın peşinden İstanbul'a taşındım. İstanbul'da oto boyacısı arkadaşların yanlarında kaporta zemin öğrendim, maketçi abilerimden makine, tabanca ve teknikler hakkında ipuçları aldım ve kısa zaman içinde reel işler çıkarmaya başladım.
Benim motivasyonum sanırım coşku. Hem müşteriyi mutlu edecek hem de beni heyecanlandıracak; hatta mümkünse bana yeni bir mücadele açacak tasarımların peşinden gidiyorum
FABRİKASYON DEĞİL, KİŞİSEL DOKUNUŞLARLA FARKLILAŞIYOR
Aslında hayalperest ve nafile bir gayret olarak görüyordu sanırım o dönem çevrem tüm bu yoğun çabamı... Çünkü uçak boyamak gibi çok fantastik hayallerim vardı. Ama yine de destek olmaya devam ettiler ve bugünlere geldiysem, bunda onların desteğinin çok büyük payı var gerçekten. Türkiye'de ve dünyada bu işe ilgi büyük ve katlanarak artıyor. Fabrikasyon olana herkesin ulaşabildiği bu çağda, bu tip kişisel dokunuşlarla farklılaşma ve sürüden ayrılma vizyonu giderek daha büyük yankı buluyor toplumda. İnsanlar nasıl gidip bedenlerine dövme yaptırıyorlarsa, benzer ifade biçimlerini araçlarının üzerinde de kesinlikle arıyorlar. Ben de aşağı yukarı bunu yapıyorum işte.
* Dünyada hangi airbrush sanatçılarını takip ediyorsunuz?
Frank Frazetta, Luis Royo, Hr Giger gibi üstatların çok büyük hayranıyım. Bi de geçen sene kaybettiğimiz Mike Lavallee ile de yazışıyorduk, tanışmak ve hatta birlikte çalışmak çok büyük hayalimdi. Maalesef kaybettik. Ona da çok çok hayranım.
* Airbrush tekniğini nasıl öğrendiniz? Bu sanat dalına ilgi duyanlar nereden ve nasıl başlamalı?
Kendi kendime öğrendim, deneyerek... Tabii çocukluğum ve ilk gençliğim boyunca temel çizim ve sanat eğitimi almamış olsam, pek mümkün değildi bu sonuca ulaşmak. Şu noktada başlamaya heves edenlerin yanılabildiği bir nokta var; bu bir boyama tekniği ama biz bununla resim yapıyoruz. Mesela önünüze oturmuş birinin gerçekçi bir kara kalem portresini yapabilecek çizim becerisine sahip değilseniz, böyle bir işi profesyonel manada airbrush ile çalışmanız teknik olarak mümkün değil. Ticari olarak yapmanız ise hiç mümkün değil. Bu işe heveslenen ve temel çizim eğitimlerini almamış herkes, önce bunu çalışmalı. Yani airbrush'a gelen yol, ilk evvela kara kalemden; desenden başlıyor. Sonrasında ise kaporta, zemin, boyama teknikleriyle ilgili kendilerini geliştirmeliler. YouTube bu noktada çok değerli bir kaynak. Maalesef bu işe başladığımda internet gaz ve toz bulutuydu, Google bile yoktu. Şimdiki nesil, bu açıdan şanslı... Ama azmetmek gerekiyor. Öğrenmesi gerçekten çok uzun süren ve bu yüzden ticari geri dönüşünü biraz geç veren bir dal bu. Bu işe başlayanların hatrı sayılır kısmı yolun başında zorluğunu görüp dövme ya da grafik tasarım gibi, görece daha hızlı ilerleyebilecekleri alanlara doğru çeviriyor rotayı.
En büyük hayalim bir savaş uçağı boyamaktı. 2015 NATO TIger Meet'e boyadığımız F-16'yla bu hayalimi gerçekleştirmiş oldum. uçak o yıl, Danimarka'da yapılan NTM etkinliğinde en güzel boyanmış uçak seçildi. Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndan tebrik telefonu almıştım, Büyük bir gururdu
*Üretim pratiğinizden de biraz bahseder misiniz?
Kaporta üzeri çalışmalar söz konusu olduğunda, öncelikle zemin hazırlığı denen bir süreç zaruri... Zemin aşındırma, gerekli durumlarda zemini sıfırlayacak işlemler yapmamız gerekiyor. Sonrasında zemin boya ve airbrush kısmı geliyor. Bu kısım çok değişken. Genellikle şablon işler kolay zannedilir ama onların da angaryası boldur, çok uğraştırır. Bileği iyi işleyen bir ressam için freehand işler her zaman daha akışkan ve keyifli, ayrıca daha kısa zamanda ortaya çıkan projelerdir.
* Şimdiye kadar ne tarz işler yaptınız ve hedef kitleniz size nasıl ulaşıyor?
Araç üzeri uygulamalar, uçak, tekne, karavan, otobüs, tır, iş makineleri, motosiklet, motor ve pilot kaskları gibi çalışmalar yaptım. Diğer gruplar ise duvar resimleri ve yelken üzeri çalışmalar... 2004 yılından beri ulusal medyada haber ve röportajlarım dönüyor. Bunun haricinde bir devlet kanalı (TRT) için çekilmiş bir belgeselim, bir otomotiv firması için çekilip global olarak dolaşıma girmiş bir kısa filmim var. Genel bilinirlik bunlar üzerinden gerçekleşiyor. Uğraştığım alan itibariyle niş projeler yapıyorum ve bu da sektörel olarak ekstra bir tanınırlık sağlıyor bana. Burada yaptığım bir yelkenli projesinin görseli, global bir yelken dergisinin kapağına basılıyor mesela. Diğer ülkelerden dönüşler geliyor sonra. Böyle böyle yayılıyor. Dünya büyük, ama sektörel olarak belli bir ölçeğin üzerinde kalan kısım itibariyle; aslında o kadar da büyük değil. Düzgün bir işin namı hızlı yayılıyor.
* Tasarım öncesinde müşteriler sizi yönlendiriyor mu?
Tasarım bir vizyon işidir. Öncelikle hizmet verilecek alanı ve müşteriyi iyi tanımalı, onların estetik algısına ve kendilerini konumlandırdıkları, olmayı arzuladıkları noktaya uygun görsel öneriler geliştirmelisiniz. Doğru tasarımın ilk adımı; efektif bir analiz çalışmasıyla başlar. Örneğin; sıkça hizmet verdiğim Türk Hava Kuvvetleri projeleri için tasarım istendiğinde, asla çıkarıp masaya mor ya da turuncu gibi renkleri içeren tasarımlar koymam. Çünkü bağlamdan kopmak anlamına gelir böyle bir şey... "Şunu istiyorum" diye gelen de var ama çoğunlukla beraber oluşturuyoruz konsepti. "Sen kendi zevkine göre bir şey çalış" diye gelen de oluyor ama onu yapmıyorum. "Bu senin giysin olacak, sen giyeceksin ve içinde senin mutlu olman gerek. Buna ben karar veremem ki" diyerek zorla, bazen cımbızla tasarım briefi alıyor ve tasarımları ona göre geliştiriyorum.
Güncel ve gelecek projelerinizden de bahseder misiniz?
Şu aralar karavan ve yelken projeleri yoğun gidiyor. Bundan oldukça memnunum çünkü yelkenler benim için denizde yüzen dev tuvaller gibi. Şu ana kadar çoğu çok büyük boyutta 10 tane yelken boyadım. Umarım artarak devam eder bu projeler.