Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü'nden mezun oluşumun 30'uncu yılı. Yaşım ortaya çıkacak ama neyse... Benim ile birlikte, aynı yıl bölümden mezun olan meslektaşlarımın 30 yıl sonra ne işler, ne görevler üstlendiklerine bir baktım; finans, teknoloji, üretim, pazarlama, risk yöneticileri, akademisyenler, girişimciler, genel müdürler ve hatta CEO'lar çıkmış aramızdan. Bankalarda, ilaç şirketlerinde, teknoloji şirketlerinde, hızlı tüketim şirketlerinde, üretim şirketlerinde, hastanelerde, üniversitelerde ya da kendi şirketlerinde çalışan arkadaşlarım var. Avustralya'dan ABD'ye, Avrupa'nın birçok ülkesine göç etmiş dostlar var; bununla birlikte hâlâ bizim sınıfın çoğunluğu Türkiye'de mücadele ediyor. Benim gibi danışmanlık yoluna sapıp, "ne iş olursa yaparım" ya da "her sorunuzun cevabı bendedir" diyen de var, çok erken, çok zamansız aramızdan ayrılıp, her neredeyse ışıklar içinde bizi izleyen de var...
YAŞANMIŞ TARİHİ, SONRADAN YAZMAK KOLAY OLUYOR
Bu ay Platin'de merkezi yerleştirme sonrası, üniversite ve bölümlerini seçme sürecini tamamlayan gençlere birkaç satır yazmam istenince, aklıma bu henüz kutlanmamış 30'uncu yıl geldi. Hepimiz, benim gibi orta karar öğrenciler dahi, endüstri mühendisliği eğitimini, hem de Türkiye'nin en iyi akademisyenlerinden aldık. Sonrasında ise ilk birkaç yılın ardından farklı alanlara yavaş yavaş dağılmaya başladık. Şimdi geri dönüp baktığımda hiçbirimiz, 'iş tanımlarımıza' göre endüstri mühendisliği yapmıyoruz. Ama eminim her birimiz birkaç ders, birkaç metodoloji, birkaç formül, cümle ya da kelimeyi 30 yılın içinde bazen bilerek, bazen de fark etmeyerek kullandık. Eminim çoğumuz endüstri mühendisliği eğitimi almaktan 30 yıl sonra dahi mutluyuz ve gururluyuz. Ama şu anda olduğumuz yerlere bakarak, "ya keşke sosyoloji, psikoloji, antropoloji, hatta hukuk okusaydım" diyenler de çıkacaktır. Malum, yaşanmış tarihi, sonradan yazmak kolay oluyor.
BASİT BİR YOL AYRIMI DEĞİL
Ahmet Mümtaz Taylan, Irmak Zileli ile yaptığı söyleşi kitabı 'Ara Toplam'da; "Yapabileceğin işlerin sınırı senin hayal dünyanın içinde. Senin çabanla olabilecek şeyler ama 'Ben onu okumamıştım ki gençliğimde, o eğitimi almadım ki' dönemleri çok geride kaldı" diyor. Onun dediği gibi "ne olacaksın?" tercihi 18-19 yaşında üniversite sınavında ya da çıkan sonuç belgesi ile belirlenecek kadar basit bir yol ayırımı değil. Mühendis olup, fabrikada çalışan da var, otelde ya da hastanede çalışan da... Bizim sınıftan çıkmadı ama müzik yapan da var, ekran yüzü olan da, ya da yazar olan da...
KARİYER, SONU OLMAYAN BİR YARIŞ
Sonuç olarak üniversitelere kayıt yaptıran ya da henüz yaptırmayan gençlere benim naçizane tavsiyem; çoğunluğun sizi korkuttuğu gibi hayatınızın en büyük kararlarından birisini vermiyorsunuz. Hatta daha da ileri gideyim, kariyer (carrera kökünden geliyor) sonu olmayan bir yarış, sürekli yeni turlar var. Bazen depar atacaksınız, bazen geri kalacaksınız ya da dinlenip, güç toplayacaksınız. Yarışın en önemli kararını verirken ya da o virajı hızlı dönerken değil; sonu olmayan yarışta, hayal ederek, keyif alarak koşmaya devam ettiğiniz sürece varsınız. Yine Ahmet Mümtaz Taylan'ın 'Ara Toplam'ından bir tanım ile bitireyim. Bu sonsuz yarışın bazı turlarını kaybedebilir, geride kalabilirsiniz, ancak marifet yarışta kalmayı bilip, 'yenilmemek'!