Yaklaşık 30 sene önce strateji danışmanlığı firması McKinsey & Co, 'War for Talent' kavramını ortaya attığında, yetenekler için kıyasıya mücadele eden işverenleri konu etmiş olsa da, geldiğimiz noktada 'o savaş'ı kazanan tereddütsüz yetenekler oldu! Hatta bırakın 'yetenek' olmayı, konu giderek boş sandalyeleri dolduracak kişileri bulmaya doğru gidiyor. Ağustos ayı sonu itibariyle ABD'de 11.2 milyon açık iş ilanı var. Bu sayı, son bir yıl içinde yaklaşık iki milyon artış gösterdi. ABD'de her ay işten ayrılma kararı alıp, kararını icra eden dört milyona yakın çalışanın yüzde 17'si bir daha çalışmamak üzere eve gidiyorlar. İşverenler üniversite mezunu çalışanlar aramayı bir kenara koydular, emekli olmuş eski çalışanları geri çağırıyorlar. Geçen ay bu köşede dile getirdiğim gibi ABD'de hükümlülerin iş ilanlarına başvuru yapmasını davet eden işverenlerin sayısı son bir yılda yüzde 50 artmış.
GELECEK PEK DE PARLAK GÖZÜKMÜYOR
ABD'deki bu resim farklı coğrafyalarda da büyük değişiklik arz etmiyor. İngiltere'de, kayıt tutulmaya başlandığından bu yana, başka bir deyişle, 'kayıtlı istihdam tarihi'nde, ilk kez iş ilanlarının sayısı iş arayanlardan daha fazla! Avrupa Birliği'nde yapısal olarak doldurulamayan işlerin oranı yüzde 3'te sabitlenirken; Hollanda, Belçika ve Avusturya'da bu oran yüzde 5'e yakın. Gelecek de pek parlak gözükmüyor. Araştırmalar; Hindistan'da çalışanların yüzde 66'sının, Singapur'da ise yüzde 49'unun işten ayrılmak istediğini dile getiriyor.
KİŞİSEL GELİŞİM İMKANI SUNULMALI
Her ne kadar işten ayrılma sebeplerinin irdelendiği 'exit' mülakatlarından ziyade, çalışanları işte tutmaya yönelik 'stay' mülakatlarının yapılması teşvik edilse de, çalışanlarını hızla kaybeden şirketler; farklı araştırmalar ve anketler yaparak kan kaybının sebeplerini anlamaya çalışıyor. Yapılan çalışmalar, listenin tepesinde; çalışanların içinde bulundukları ortamlarda profesyonel, kişisel gelişim imkanlarının olmamasını en çok dert ettiğini gösteriyor.
Liderlik eksikliği ya da mevcut liderlerin ilham verememesi, ortaya bir 'mana' koyamaması şirketlerin, sektörlerin ya da ülkelerin değil; dönemimizin küresel bir eksikliğini gösteriyor.
LİDERLERİN UMURUNDA OLMAK YA DA OLMAMAK
Her ne kadar 'para önemli değil', dense de, işten ayrılanların önemli bir kısmı, farklı işverenlerde daha çok para kazanma imkanlarının olmasını sebep olarak gösteriyor. Çalışanların bir kısmı ise anlamlı hatta manası olan bir iş yapmamalarını sebep göstererek, çıkış kapısına doğru yöneliyorlar. Ancak sanıyorum, en çarpıcı ayrılma sebebi, çalışanların içinde bulundukları kurumlardaki liderlerin 'umurunda' olmadıklarını düşünmeleri... Çalışanlar buna ek olarak birlikte çalıştıkları liderlerin kendilerine ilham vermediğini de dile getiriyorlar. 'Ne var bunda?' diyebilirsiniz? Bu son nokta sadece bir sektör ya da şirketten alınan sonuçları göstermiyor, yapılan birçok araştırmanın özetini gösteriyor. Yani liderlik eksikliği ya da mevcut liderlerin ilham verememesi, ortaya bir 'mana' koyamaması şirketlerin, sektörlerin ya da ülkelerin değil; dönemimizin küresel bir eksikliğini gösteriyor.