USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Murat  Yeşildere

YAZARLAR

1.11.2021 12:09:00

Hayat ne mucizelere gebe?

Albert Bourla'nın Avrupa Birliği içindeki dinamikleri, Amerikan politik koridorlarını, İsrail sağlık sistemini ve daha nicelerini şahsen deneyimlemiş olması, Biontech aşısının yaygınlaşması süresinde atılan adımların arkasındaki tecrübe ve bilgi birikimini yaratmış.

Hayatınız boyunca ölüme ne kadar yaklaştığınızı hiç düşündünüz mü? Umarım hiçbiriniz o soğuk ya da sıcak soluğu ensenizde o kadar yakın hissetmemişsinizdir. Hani filmlerde olur ya, idam mangasının önünde sıralanan insanlar ve bir komut ile alınan nişan, basılan tetikler, patlayan silahlar... İşte dünyanın kaderini değiştiren isimlerden birinin kaderi, tam da böyle bir anda ölümle yaşam arasındaki teğet üzerinde gidip gelmiş. Pfizer İcra Kurulu Başkanı Albert Bourla'nın annesi, Naziler tarafından kurşuna dizilmek üzereyken, bir akrabasının idam mangasının komutanına verdiği rüşvet ile hayata geri dönmüş. Sonrasında da savaş sırasında Naziler'den kaçan babası ile yolları Atina'da kesişmiş; her ikisi Sefarad Yahudisi olan çift evlenmiş ve Albert doğmuş. Bu dönemi çok yakınları ile dahi paylaşmasa da, Albert Bourla'nın gözünün önünde canlanan anılar, ona 'hayatta her şeyin mümkün olabileceğini' öğretmiş. Anne ve babası onu, intikam veya kin ile değil, aksine sürekli hayatın 'mucizelere gebe olduğunu' söyleyerek yetiştirmişler.

BOURLA VE TÜRECİ-ŞAHİN İŞ BİRLİĞİ

Ebeveynlerinin yolları Selanik'te kesiştiği için Yahudi kökleri ile Yunanistan'da yetişen Albert Bourla, Pfizer ile yolunun kesiştiği 90'lı yıllarda, yani 30'lu yaşlarının sonlarına kadar Yunanistan'da yaşamış. Kendi deyimiyle, haritada küçük bir ülkenin temsilcisi olmak ve dini azınlığın parçası olarak yaşamak, Bourla'ya hayatı boyunca doğru olduğuna inandıklarını savunmak konusunda pek çok fırsat vermiş. Bourla'nın, Ege'nin diğer kıyısındaki topraklarda kökleri olan iki Türk ile yolları ise 50'li yaşlarının sonuna doğru kesişmiş. Kendisinden birkaç yaş genç olan ve Biontech'i Almanya'da kuran Özlem Türeci ve Uğur Şahin ile ilk karşılaştıklarında, acaba üçlünün bir an olsun Türk-Yunan ya da Müslüman-Yahudi geçmişleri, zihinlerinde küçük bir 'acaba' geçirmiş midir? Yoksa "yerküre üzerinde hepimiz kardeşiz" diyerek pozitif bilimin öncüleri olarak olasılıklara, fırsatlara mı odaklanmışlardır? Albert Bourla ve Türeci-Şahin çiftinin iş birliği Covid'in tetiklemesi ile değil, bundan yaklaşık iki yıl önce mRNA teknolojisi için birlikte çalışma kararı almaları ile başlıyor.

TOPLUMUN GÖNLÜNDE UMUDU TEMSİL EDİYOR

Bourla'nın kariyerinde öne çıkan, bir başka kısım ise Pfizer'de hayvan sağlığı bölümünde çalışmaya başlamasından yaklaşık 20 yıl önce ilaç devinin aşı bölümünün küresel liderliği üstlenmesi. Hem de Covid belası dünyayı vurmadan sadece beş-altı yıl önce... Küresel bir ilaç şirketinin kaptan köşkünde, böyle zorlu bir salgın varken, aşı konusunda uzmanlaşmış bir bilim insanının (veteriner hekim) oturuyor olmasının nasıl bir tesadüf ve tabii ki, Pfizer için nasıl büyük bir fırsat olduğunu değerlendirmeyi okurlarıma bırakıyorum. Konunun bir başka boyutu ise küresel bir bela ile mücadele eden Bourla'nın 30 seneye yaklaşan Pfizer kariyer yolculuğunda beş ülke ve sekiz farklı şehirde yaşamış ve çalışmış olması... Albert Bourla hayat öğretileri sayesinde, dünyaya umut veren Biontech aşısının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması süresince engellerle kendisi mücadele ederken; etrafındaki paydaşlarını ise başarısız olmak endişesinden arındırmak ve 'mucizeleri bulma, yaratma avı'na çıkartmak konusunda çaba göstermiş. Sayılar, Bourla'nın bu yöndeki başarısını ne kadar gösterir bilmiyorum ama Pfizer, Biontech satışlarını 2021 yılı 34 milyar dolara güncelledi. Bourla, kendilerini bir 'aşı makinesi' olarak tanımlasa da, 'o' ve temsil ettiği değerler, toplumun gönlünde daha çok umudu temsil ediyor.

DİĞER YAZILARI