USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Mehmet Büyükçorak

YAZARLAR

1.07.2024 11:21:00

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR SİSTEME DOĞRU DÖNÜŞTÜRÜCÜ DEĞİŞİM

Bugün sadece Türkiye'nin değil, tüm insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden biri olan iklim krizi hakkında birçok güncel bilgi ve geleceğe dair katastrofik senaryoları okuyor, öğreniyoruz. Etkileyenin ve etkilenenin de insan olduğu bir bağlamda, insan davranışlarını inceleyen bilim dalı psikolojiden bazı konularda destek almak, hedefe varma sürecinde işimizi ve olayı kavrama evremizi de oldukça kolaylaştıracaktır. Psikolojinin gerçek gücü, ekonomik davranışlarımızın büyüme bileşeniyle baş edebilmesi ve böylece daha sürdürülebilir bir sisteme yönelik dönüştürücü değişimi başlatabilmesidir. İklim değişikliği, sürdürülebilir kalkınmanın önünde duran en büyük tehditlerden biri. Kendimize belki de şu soruyu sorarak öz muhasebe yapmalıyız; gelecek nesillerimizin kendi ihtiyaçlarını karşılama imkanlarına ne kadar saygılıyız?

BÜTÜNSEL ÇÖZÜMLERE İHTİYAÇ DUYULUYOR

Psikoloji, insanların eylemlerinin rasyonel seçim yapma becerilerinden ne kadar farklı olduğunu anlamamız konusunda da bize yardımcı olabilir. İnsanlar beklendiği gibi hareket etmezlerse, örneğin karbon vergileri gibi sürdürülebilir davranışa yönelik 'ana akım ekonomik' çözümler yeterli olmayabilir. Bu önlemler, düz ve otomatik bir düşünce ile insanların rasyonel davranacakları varsayımına dayanıyor. Örneğin, karbon vergisi yeterince yüksekse insanlar çevreye zararlı ürünleri satın almayı bırakacaktır. Bu belli bir dereceye kadar geçerli olsa da, her derde de deva olan bir çözüm değildir. Günü kurtaran değil, geleceği inşa eden çözüm yolları için çalışmalıyız. İnsanlar bir ürüne karşı, o ürüne daha yüksek fiyat ödemenin dezavantajından daha güçlü bir tür bağlılığa sahip olabilirler veya bir üründen veya durumdan diğerine farklı satın alma davranışları gösterebilirler, rasyonel tercihten ziyade içsel motivasyonları ile hareket edebilirler düşünmeden. Bu nedenle ki, insan davranışının bu 'rasyonel olmayan' kısımlarına hitap eden daha bütünsel çözümlere ihtiyacımız var.

"Sürdürülebilirliği sağlamak demek, en sade ifadeyle bugünün ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetinden ödün vermeden karşılamaktır."

SORUMLULUĞUN BİREYSELLEŞMESİ

Özetle, psikoloji yalnızca insanın karar verme sürecini ve davranışını anlamaya hizmet etmez, aynı zamanda onu etkilemek ve geliştirmek için pratik bir araç olarak da kullanılabilir.

Mevcut ekonomik sistemimiz büyüme üzerine kurulu ve dolayısıyla bol tüketime bağlı. Bunun gerçekten sürdürülebilir yaşamla bağdaşmadığı yaklaşık yarım yüzyıl önce zaten işaret edilmişti. O günden bu yana büyümenin sürdürülebilir olup olmayacağı tartışılıyor. Bizler bireysel davranıştan kolektif davranışa, tüm sorumluluğun bireylerin omuzlarına yüklenmemesi gerektiğini belirtmek durumundayız. Bazı araştırmacılar da zaten bu durumu 'sorumluluğun bireyselleşmesi' olarak eleştiriyorlar. Aşağıdan yukarıya spiral yaklaşımın yukarıdan aşağıya, daha toplumsal bir yaklaşımla tamamlanması gerekiyor. Psikoloji, mevcut sistemimizde insanların daha sürdürülebilir yaşamasına yardımcı olacak hem bireysel hem de toplumsal düzeyde araçlara sahiptir.

Psikolojinin gerçek gücü, ekonomik davranışın büyüme bileşenini ele alabilmesi ve böylece daha sürdürülebilir bir sisteme doğru dönüştürücü değişimi başlatabilmesidir. Gelelim esas soru ve gündemimize... Etik ve uzun vadeli sonuçlarını akılda tutarak yapacağımız müdahalelerin, gelecek nesillerimizin kendi ihtiyaçlarını giderebilmeleri konularında onlara yarar mı sağlıyor yoksa zarar mı veriyor?

DİĞER YAZILARI