Binlerce yıl önce Antik Yunan ve Romalıların gerek zenginliklerinin gerek misafirperverliklerinin bir göstergesi olarak resmedilen bir kase dolusu meyvenin veya 16. yüzyıl ressamlarından İtalyan sanatçı Giuseppe Arcimboldo'nun meyve ve sebze figürleriyle tasvir ettiği meşhur tablosu '4 Mevsim'in ya da ilk Türk-Osmanlı Dönemi sanatçısı, ressam Şeker Ahmet Paşa'nın ünlü başyapıtı 'Narlar ve Ayvalar' natürmordunun yerini bugün, tarladan tabağa israf edilen ve bilinçsiz tüketim göstergesi olan pek çok farklı çalışma aldı. Nitekim tüm bu göstergeler, tarım toplumundan günümüze kadar uzanan süreçte dünyada yaşanan değişimlere işaret ederken sanayileşme, kentleşme ve küreselleşme ile birlikte toplumsal, ekonomik, politik, çevresel ve kültürel açıdan büyük ve önemli sonuçları da beraberinde getirdi. Bu sonuçları 5 maddede özetleyebiliriz:
01I Antik kentlerden megakentlere tüketim
Antik çağlardan bu yana tarım ve toprakla uğraşan nüfusun çoğunluğu artık kentlerde hatta megakentlerde yaşayan, tarımdan ve tarımsal faaliyetlerden uzaklaşan birer kentliye dönüştü. Nihayetinde ise büyük bir tüketici kitlesi meydana geldi. Bu bağlamda tarımı, gıdayı, doğal kaynakları, çevre sistemlerini ve kırsalı yok eden bir tüketim her geçen gün büyüyerek insanlığı ve yaşamı tehdit ediyor. Zira modernleşmenin ötesine geçtiğimiz bu yüzyılda, tüm dünyayı ilgilendiren sorunların başında gelen ve endişe verici bir artış gösteren gıda israfı, gıdayı tüketmeyerek israf etmenin de ötesine geçti.
02I Gıda israfı, bir tüketici davranışıdır
Gıda israfı; en genel anlamıyla üretici tarafından üretilen ürünlerin tüketime sunulması ile onu tüketenler arasındaki süreçte çeşitli sebeplerle tüketilmeden kaybedilmesi olarak tanımlanıyor. Bu noktada tarım-gıda sektöründe, gıda zincirinin tüm aşamalarında meydana gelen gıda kaybı ve israfının başlıca nedenleri perakende ve tüketimdir. Tüketicilerin tüketim düzeyindeki gıda israfı, tüketime hazır gıdaların tüketilmemesi ve çöpe atılması olarak ifade edilebilir. Dolayısıyla tüketime sunulan gıda ürünlerinin israf edilmesi bir tüketici davranışı olarak karşımıza çıkıyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından yayımlanan Gıda İsrafı Endeksi 2024 Raporu'na göre 1 milyar tondan fazla gıdanın tüketilmeyerek evler, restoranlar ve satış noktalarında çöpe atıldığı dikkat çekiyor. Türkiye'de ise her yıl kişi başına 93 kg yiyeceğin çöpe atıldığı ve ülkemizin dünyada en fazla gıdanın israf edildiği ülkeler arasında yer aldığı belirtiliyor.
03I Ortak sorumluluk alınmalı
Küresel sorunların başında gelen gıda israfıyla mücadele, üretici-tüketici ekseninde bir başka deyişle tarladan tabağa uzanan karşılıklı ilişki ve etkileşimi beraberinde getiren bir ekonomik yapı içerisinde ele alınmalı. Zira üretici ile tüketici arasında anlayışın geliştirilmesi ve karşılıklı çıkarların korunması ve sürdürülmesi büyük önem taşıyor. Dolayısıyla mal ve hizmet üretiminden tüketime uzanan süreçte, üreticilerin tüketicilere karşı sorumlulukları olduğu gibi tüketicilerin de üretimin ve üreticilerin zor koşullarının bilincinde olarak üretime, üreticiye ve tüketime yönelik sorumlulukları bulunuyor. Ne var ki üretici ve tüketici ekseninde her iki kesim de doğaya, doğal sermayeye, insana ve insan yaşamının devamı için gerekli koşulların sürdürülebilirliğine karşı sorumludur ayrıca ortak sorumluluklara sahiptir.
04I Temel tarım bilgisi gerekli
Tarım ve tarıma bağlı endüstrilerin, özellikle tarım-gıda sistemleri, doğal kaynaklar, çevre sistemleri ve kırsal alanların hayati öneminin anlaşılması için tarım okuryazarlığı ve savunuculuk çaba ve çalışmaları tarımsal iletişimin temeli kabul ediliyor. Bu kapsamda tüketim, çevre sorunları veya doğal kaynakların tükenmesi ve benzeri tarımla ilgili veya ilişkili konular ve sorunlar tarım okuryazarlığı ve savunuculuğu kapsamında ayrıca değerlendiriliyor. Zira, tarımı ve tarımsal konuları anlamak için her tüketicinin öncelikle temel tarım bilgisine sahip olması gerekiyor. Bu bilgiye sahip olan birey, bilgileri sentezleyebilir, analiz edebilir ve iletebilir.
"Büyük ölçüde tüketici davranışı olan gıda israfının önlenmesi için tüketicilerin davranışlarını etkileyen çalışmaların yapılması ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının kazandırılması gerekiyor"
05I Değişime yönelik iletişim ve ikna faaliyetleri
Tarımsal savunuculuk; tarımın, gıdanın, doğal kaynakların, çevre sistemlerinin ve kırsal sorunların savunulması olarak tanımlanabilir. Tarımsal konulara ilişkin bir sorun veya durumu hedef kitleye tanıtmak, ikna etmek veya mevcut durumu korumak, değiştirmek ya da düzeltmek anlamına geliyor. Bu çerçevede savunuculuk, elbette iletişim ve ikna süreçlerini de beraberinde getiriyor. Dolayısıyla savunuculuk, değişim için seçilmiş bir eylemdir. Bir söylem alanı içerisinde, belirli bir biçim aldığında ise aktivizme dönüşüyor. Tarımsal ürünlerin en başında gelen gıdaların israfının önlenmesi, insanlığın ve gezegenin karşı karşıya kaldığı iklim değişikliği, açlık, kuraklık, su kıtlığı ve benzeri küresel sorunların tarım okuryazarlığı ve savunuculuğu kapsamında önlenmesine yönelik stratejik bir mücadele ve yüzyılımızın çözüm bekleyen en kritik sorunlarından bir olarak öne çıkıyor. Bu bakımdan üreticiler ve tüketiciler arasında bilgi ve anlayışı geliştirecek, tarım dışı çok önemli ve büyük bir kitleye tarımsal mesajları aktaracak çeşitli iletişim araç ve ortamlarından yararlanmak günümüzün vazgeçilmez bir ihtiyacıdır.