Sürdürülebilir yapı uygulamalarının benimsenmesi, enerji verimliliği ve çevresel etkilerin azaltılması açısından kritik bir öneme sahip. Yeşil binalar, çevresel etkiyi en aza indirirken, bina sakinlerinin sağlığını ve konforunu artırmayı hedefleyen yapılar olarak tanımlanıyor. Bu binalar, enerji, su ve malzemeleri daha verimli kullanarak ve yenilenebilir enerji kaynaklarını entegre ederek, çevresel sorumluluklarımız ve sürdürülebilirlik hedeflerimizle uyumlu yeni bir inşaat standardı belirlemeyi amaçlıyor. Son yıllarda özellikle Paris İklim Anlaşması ve sonrasında AB Regülasyonlarına uyum kapsamında, ülkemizde de ciddi mevzuat değişiklikleri yapıldı. Gayrimenkul sektöründe sürdürülebilirlik ve özellikle enerji verimliliği alanında uyulması gereken zorunluluklar artsa da sertifikalı yeşil bina sayımız halen toplam yapı stokunun yüzde 5'inden az durumda.
"SERTİFİKASYON YAYGINLAŞMALI"
Genel olarak değerlendirdiğimizde Türkiye'de sürdürülebilir yapı sektörü gelişim gösterse de daha geniş çapta benimsenmesi ve uygulanması için hem kamu hem de özel sektörün iş birliği yapmasının büyük önem taşıyor. Yeşil bina sertifikasyon sistemlerinin yaygınlaştırılması, finansal teşviklerin doğru yerde kullanılması, sürdürülebilir yapı anlayışının toplumun tüm kesimlerinde benimsenmesine katkı sağlayacak. Yatırımcıların bu konuda maliyeti değil, kaliteyi önceliklendirmesi, ileride karşılaşabilecekleri olumsuz durumları engellemek adına kritik bir adımdır. Kazanılmış bir sertifikanın iptal edilmesi ve bunun duyurulması sonrasında ciddi bir itibar kaybı yaşanacağı ise unutulmamalı. Türkiye'de kentsel dönüşüm süreci, yeşil bina uygulamalarının yaygınlaştırılması için büyük bir fırsat sunuyor.
NELER YAPILIYOR?
Akıllı bina teknolojileri, binaların enerji verimliliğini artırmak, işletme maliyetlerini düşürmek ve çevresel etkilerini azaltmak için büyük bir potansiyele sahip. Bu teknolojiler arasında Enerji Yönetim Sistemleri (EMS), binaların enerji ihtiyaçlarının entegre yönetimi için hayati öneme sahip. Isıtma, soğutma ve elektrikle ilgili maliyetleri azaltmak ve verimliliği artırmak için enerji tüketimini yönetiyor ve verileri topluyor.
-Akıllı teknolojilerin entegrasyonu: Bu entegrasyon binaların enerji verimliliğini artırırken, işletme maliyetlerini düşürüyor ve çevresel etkilerini azaltıyor. Bu yenilikler, sürdürülebilir ve akıllı binaların geleceğini şekillendiriyor.
-Yenilenebilir enerji kaynaklarının binalarda kullanımı: Bu süreç enerji verimliliğini artırmak ve karbon ayak izini azaltmak için önemli bir adımdır ki özellikle jeotermal sistemler bu alanda dikkat çekiyor.
-Dünyanın sabit yeraltı sıcaklığını kullanan jeotermal ısı pompaları: Jeotermal ısı pompoları binaları geleneksel sistemlerden daha verimli bir şekilde ısıtıp soğutabilir. Diğer yandan bu teknolojinin, enerji tüketimini ve binaların karbon ayak izini önemli ölçüde azalttığı unutulmamalı.
Avrupa Birliği'nin Binaların Enerji Performansı Direktifi'nde (EPBD) yapılan revizyonlar kapsamında, 2030 yılına kadar tüm yeni binaların sıfır emisyonlu olması hedefleniyor. Bu hedef, yenilenebilir enerji kaynaklarının binalarda kullanımının önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Sonuç olarak sektörün akıllı bina teknolojileri, yenilenebilir enerji kullanımı ve enerji verimliliği konularındaki adaptasyonu, olumlu bir seyir izliyor. Ancak, daha sürdürülebilir bir gelecek için bu alanlardaki uygulamaların daha da yaygınlaştırılması ve zorunlu standartların getirilmesinin büyük önem taşıdığını unutmayalım.