USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Demet Demirer

YAZARLAR

3.01.2020 13:38:00

Hem yönetim hem de takım değişime açık olmalı

Şirketler önce bir pilot proje ile dönüşümü başlatıyor. İlk aşamada kültürel değişimi yaşıyorlar. Daha sonra diğer proje ekipleri de çevik yönetim tekniklerini uygulamaya başlıyor. Daha ileriki aşamalarda ise proje takımları gelişme yolundaki deneyimlerini birbirleriyle paylaşıyor

Günümüzde değişim çok hızlı ve karmaşık bir halde işletmelerimizi etkiliyor. Bizlerin de hem iş yapış şeklimizi hem piyasayı hem de oyunun kurallarını inovatif fikirlerle işimize en uygun hali alacak ve değişimden faydalanacak şekilde tekrar tekrar tasarlamamız gerekiyor. Bütün bu süreci, işletme açısından değişim mimarlığı olarak görüyorum. İşletme sahibi ile birlikte aynı mimari davranışı sergileyerek; pazar, rakipler, trendler, ekonomi, yasal düzenlemeler gibi bütün çevresel koşulları, müşteri taleplerini ve eldeki teknik ve mali imkanları dikkate alarak tasarım yapıyoruz. Bütün paydaşlarla birlikte maksimum değeri ortaya çıkaracak şekilde ortak aklı yönlendiriyoruz, sonunda hem müşterinin hem de işletmenin memnuniyetini sağlamış oluyoruz.

HER SEKTÖRÜN İHTİYACI

Çevik yönetim ise yazılım projelerindeki kötü gidişe çare olması için 2001’de 17 yazılım gurusunun geliştirdiği bakış açısı ve bu bakış açısını destekleyen çalışma şekillerini kapsayan yaklaşımlardan oluşuyor. Dünyada ve ülkemizde yazılım sektöründe çok yaygın ve gelişen bir süreç. Zaten geri dönüp baktığımızda yazılım sektörünün gelişmesi, bu yaklaşımların yaygınlaşması ile paralellik gösteriyor. Temel olarak; değişime hızlı ve verimli bir şekilde adapte olabilme becerisi, esnekliği ve kapasitesi olarak tanımlanan çevikliğe (agility) her sektörün ihtiyacı var. 

İKİ TEMEL ÖĞE

Projeler, yanlış proje yönetim yaklaşımları nedeni ile başarısız oluyor. Klasik proje yönetim anlayışı, ürünün başarısı ile ilgilenmez. Kapsam, zaman, kalite ve maliyet hedefleri arasına sıkışır ve kapsamı korumaya çalıştıkça ürünün başarı için değişmesine direnç oluşur. Bütün paydaşlarla sözleşmeler de değişime direnecek şekilde yapılır. Çevik bakış açısında ise ürünün başarısı için değişiklik şarttır. Temel fark buradan kaynaklanıyor. Buradan sonrası, “Ürünü sık teslimatla en hızlı ve güncel müşteri taleplerini sağlayacak şekilde nasıl yapabiliriz?” sorusu...

Bunu sağlamak üzere farklı uygulamalar mevcut. Temelde felsefe ve ortak özelliklerine bakarsak; çevik yönetimin düşünce yapısı ve iş yapış pratikleri olmak üzere iki temel öğesinden bahsedebiliriz. Bunlar birbirini destekleyerek yürür.

KURUMUN DEĞİŞİME AÇIK OLMASI ŞART

Uygulamalara bakınca çevik yönetimin en yaygın olduğu telekom, bankacılık, ulaşım, perakende gibi sektörlerde bile bu anlayışın önce IT bölümlerinde başladığını sonra diğer faaliyetlere sıçradığını görüyoruz. Üretime dayalı sektörlerde ise biz doğrudan ana faaliyetten başlıyoruz. Çünkü çevik yönetim bir takım işi, iş yapış şekli. Şirketlerde motivasyon ne seviyede başlamalı diye düşünürsek, yönetimin desteği ve takımın isteği ile en güzel sonuçlar alınıyor. Her ikisinin de değişmesi gerekiyor ve değişim direnç doğuruyor. İş yapış şekli bir anda değişmiyor, sihirli değnek olmadığı için değişimden faydalarını görmek zaman alıyor. Özellikle Y Kuşağı, bu sürece daha çabuk adapte oluyor.