Bir şirketin ticari, sosyal ve toplumsal hedeflerinde başarıya ulaşmasındaki en önemli etkenin, sahip olduğu nitelikli iş gücü olduğunun farkındayız. Bu nedenle küçük veya büyük fark etmeksizin her şirket; personel istihdamı süreçlerinde en yetkin, alanında en başarılı olan adayları bulmak ve istihdam etmek ister. Bu nedenle de hangi seviyede olursa olsun, alacağı personeli birbirinden farklı değerlendirme süreçlerine tabi tutar ve gün sonunda mevcut adaylar arasında en uygun olduğunu düşündüğü kişiyi, bu veriler doğrultusunda istihdam eder. En yetkin, en nitelikli personelin seçilmesiyle birlikte işveren üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiş olmuyor. Çalışma ortamının tasarımı, çalışan verimliliğini artıracak iş uygulamalarının etkin bir şekilde kurgulanması, mesleki gelişime yönelik eğitim fırsatlarının sunulması, kısaca çalışan bağlılığını oluşturacak uygulamaların hayata geçirilmesi de son derece önemli. Yapılan araştırmalarda bir çalışanın iş değiştirmesindeki en önemli tetikleyici nedenin ekonomik koşullar olmadığını görüyoruz.
MESLEKİ VE KİŞİSEL EĞİTİM PROGRAMLARI İHMAL EDİLMEMELİ
Çalışan bağlılığını tam anlamıyla oluşturamayan şirketler, en doğru adayı istihdam etmiş olsa bile bu kişileri kısa bir süre içerisinde kaybedebilir.
İnsan sürekli öğrenen, değişen ve gelişen bir yapıya sahip. Bu nedenle girdiği ortamda öğrenme ihtiyaçlarını tam anlamıyla karşılayamadığı zaman belli bir süre sonra o ortamı terk etmek, öğrenme ihtiyacını karşılayabileceği yeni ortamlara geçiş yapmayı ister. Formal eğitim sürecini tamamlayan birinin ilave eğitim ihtiyaçları olmayacağını var saymak ya da kişisel/mesleki gelişimi için ihtiyaç duyabileceği eğitimleri kendi sorumluluğuna bırakmak da aslında ona öğrenme ortamı sunmamakla eşdeğer bir tutum halini alır. İşverenlerin çalışma ortamında mesleki ve kişisel gelişim eğitim programlarını ihmal etmemesi son derece önemlidir. Mesleki eğitim programları dediğimiz zaman sadece dışarıdan alınacak bir eğitim hizmetinden bahsetmiyoruz. Çalışanların birbirleri arasındaki öğrenme ortamının teşvik edilmesi, kıdemli yöneticilerin veya belli alanlarda uzmanlığı bulunan çalışanların bilgi birikimlerini diğer çalışma arkadaşlarına aktarabileceği süreçlerin kurgulanması da bir eğitim sürecidir. Bunun yanında alanla ilgili yeni teknoloji ve uygulamalara yönelik eğitim programlarının alınması, çalışan gelişimine önemli ölçüde katkı sağlayacaktır.
ÇALIŞAN BAĞLILIĞI OLUŞTURMANIN EN EFEKTİF YOLU
Mesleki eğitimler dediğimiz zaman akla gelen bir diğer sorun, bu konunun sadece teknik alanlarda çalışanlarla sınırlı olduğu kanaatinin yaygın olmasıdır. Bir şirketin hedeflerine ulaşmasındaki en önemli unsur, A'dan Z'ye tüm bileşenlerinin bir eş güdüm halinde çalışmasıdır. Teknolojinin geliştiği, iş yapış tarzlarının ve yöntemlerinin dönüştüğü bu ortamda şirketlerin de üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerekiyor. Aksi halde çağın gerisinde kalan, mesleki yeterliliklerini tam anlamıyla geliştiremeyen ve gelişim için uygun ortamı bulamayan çalışanlarda bağlılık oluşmaz, bunun yanında iş yapış süreçlerindeki verimlilik düşer ve şirket hedeflerinin çok uzaklarında kalır. Çağı yakalamak, nitelikli çalışanları elde tutmak ve verimliliği artırmak için çalışanların iş ortamında sürekli öğrenme ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri zaman dilimleri ve eğitim fırsatları oluşturmalıyız. Bunun yanında onların kariyer hedeflerine uygun eğitim fırsatlarıyla da gelişimine katkı sağlamalıyız.