USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Şirketler

03 Eylül 2021 16:51

KalDer kamu kurumlarına da kalite dünyasına dahil etti

Türkiye'nin iş dünyası ve sosyal yaşam koşullarında KalDer gibi bir sivil toplum kuruluşunun varlığı ve sunduğu hizmetler oldukça önemli. Toplam Kalite Yönetimi 1980'li yıllarda ülkemizde etkisini çokça göstermeye başladı, özel sektördeki yaygınlığı 1990'da KalDer'in kuruluşu ile arttı. Türkiye Kalite Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Bayraktar ile KalDer'in geleceği hakkında konuştuk.

KalDer kamu kurumlarına da kalite dünyasına dahil etti

· KalDer'in çalışma alanlarından bahseder misiniz?

Türkiye Kalite Derneği (KalDer), Türkiye'deki belli başlı sanayi grup temsilcileri tarafından; çağdaş kalite anlayışının yaygınlaştırılması, bu bilincin yerleşmesi ve kalite anlayışına yönelik çalışmaların teşvik edilmesi adına 1991'de kuruldu. Dış piyasada rekabet olanaklarımızın artırılması, sanayi ve hizmet sektörüne bu konuda teknik yardım, koordinasyonun sağlanması için çalışmalar yürütüyoruz. Tüm faaliyetlerimizi; mükemmellik kültürünü yaşam biçimine dönüştürerek Türkiye'nin rekabet gücünü ve refah düzeyini yükseltmek adına gerçekleştiriyoruz. Ülkemizde sürdürülebilir iş ve yaşam kalitesine yön gösteren, dönüşüme liderlik eden bir sivil toplum kuruluşu olmayı hedefliyoruz.

· KalDer 30 yılı geride bıraktı. Bu kapsamda kalite anlayışı açısından hem ülkemizin hem KalDer'in geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün KalDer'in toplamda 2 bin üyesi var, 500'e yakın da GençKal üyesi bulunuyor. 30 yılda çok yol aldığımızı düşünüyorum. Aslında bu soruya; "KalDer olmasaydı neler olmazdı?" ekseninde bakmak lazım. Örneğin KalDer olmasaydı; Kofi Annan belki ülkemize gelmeyebilirdi. Küresel İlkeler Sözleşmesi'ni ilk imzalayan KalDer olmasaydı, ardından başka kişiler de bu sözleşmeyi imzalamayabilirdi. Bir diğer örnek de cinsiyet dengesi... Atatürk cinsiyet dengesini 100 yıl önce, Almanya'dan, İngiltere'den, İsviçre'den, Fransa'dan önce kurmuş ve bu konuyu yasalaştırmış. Ona rağmen biz maalesef cinsiyet dengesini koruyamadık. Türkiye'nin gündemine cinsiyet dengesini Küresel İlkeler Sözleşmesi ile KalDer adeta yeniden getirdi. Kongrelerimizde "Yönetim kadının hakkıdır" başlıklı sohbetler, oturumlar yaptık. Ayrıca şirketlerin kurumsallaşma yolculuğunda da KalDer önemli bir yer tuttu. Bu kapsamda 800'ü aşkın kuruma ulaştık. Tabii KalDer rekabet gücünü, kurumlar için farkındalığı da yarattı. Çağdaş ve kendi kendini yenileyen, geliştiren yönetim modelleri oluşturdu. Tüm bunlarla birlikte 1500 kuruma bizzat ulaştık, onlara eğitim veya rehberlik, danışmanlık hizmeti verdik. Bu çok önemli bir rakam...

· Bu yıl KalDer'in yönetim kurulu başkanı oldunuz. Kendinizden kısaca bahseder misiniz?

Ardahan doğumluyum. Devlet parasız, yatılı sınavını kazanarak Diyarbakır Maarif Koleji'nden mezun oldum. Ardından Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği'nde burslu olarak öğrenim gördüm. Daha sonra İngiltere'de Kimya Mühendisliği'nin kurulduğu, dünyadaki ilk fakülte olan, University of Wales'de Endüstri için Dizayn ve İş İdaresi Yüksek Lisans programını Makine Mühendisliği Bölümü'nde tamamladım. Çalışma hayatıma stajyer olarak Boğaziçi Köprüsü şantiyesinde başladım. 1979'da Türkiye'nin en büyük rafinerisi İpraş'ta, enerji / ekoloji mühendisi olarak çalıştım. 20 yıl boyunca rafineride neredeyse her kademede görev aldım, 1999'da merkezi Orlando'da olan Siemens Power Generation'un Bursa'daki bir santraline Tesis Müdürü oldum ve 7 yıl çalıştım. 2006'da Tüpraş'ın özelleştirilmesi ile Koç Topluluğu'ndan Genel Müdür Yardımcısı olarak çalışma teklifi alınca bunu bir görev ve fırsat olarak değerlendirdim. Türkiye'nin en başarılı özelleştirmesinde 10 yıl gururla görev aldım. Bu süreçte Kocaeli Sanayi Odası'nda, Koç Holding Emekli Vakfı'nda yönetim kurulu üyeliği ile KalDer'de başkan yardımcılığı görevlerini yürüttüm. Şimdi ise KalDer Yönetim Kurulu Başkanlığı ile birlikte Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü'nde yarı zamanlı öğretim üyesi olarak görev alıyorum.

· KalDer'de hayata geçirmeyi planladığınız projeler neler? Yönetim kurulu başkanı olduğunuz dönemde KalDer'de ne gibi değişiklikler olacağını düşünüyorsunuz?

Biz, temel olarak EFQM Avrupa Kalite Yönetim Vakfı'nın ülke temsilcisiyiz. Bu görevle sınırlı olmamakla beraber, ülkemizde bu modeli yaygınlaştırmak, tanıtmak gibi bir görevimiz de var. Model, 8 yıl aradan sonra, 2020'de, öyle bir zamanda yenilendi ki tanıtımı tam da salgının başladığı döneme denk geldi. Bu nedenle modelin tanıtımını, iletişimini yapmak, gerek ülkemizde gerekse Avrupa'da bazı zorlukları ve fırsatları beraberinde getirdi. KalDer'in güçlü iletişim ağı ve becerileriyle biz bu problemleri aşmayı başardık ve eşzamanlı olarak sertifika programları da dahil eğitimlerimizi tamamladık.

Her yıl düzenlediğimiz Türkiye'nin en büyük kongresini; ana teması, katılımcı ve konuşmacılarıyla başarıyla gerçekleştirmek öncelikli görevlerimizden. KalDer olarak; Türkiye'nin rekabet gücünü artırarak toplumsal refahı sağlama yolunda kurum ve kuruluşlara rehberlik yapmayı hedefliyoruz. Bu yolda başlangıç noktamız Ulusal Kalite Hareketi (UKH). Amacımız; firmaların UKH'ye ilk adımlarını, imzalarını özünde "Biz yönetim olarak kararlı bir şekilde üstün performanslı bir kuruluş olmak için KalDer'in rehberliğinde EFQM Modelini uygulamak için yola çıkıyoruz ve kararlıyız, kendimizi bu yola adadık" kararlığı ile adım atmaları. Bu el sıkışma ile KalDer olarak; eğitmen ve rehberlerimizle katılımcı kuruluşla birlikte çalışıyoruz. Onları özendiriyoruz, başarılarını kutluyor, gereksinim duyan kuruluşlara kıyaslama çalışmalarını yapıyoruz. Görünür liderlik bizim güçlü yanımız.

Yeni yönetim kurulumuz bu yılın Nisan ayında seçildi. Yarısı kadından oluşan bir yönetim kurulu oluşturduk, hepsi de alanlarında çok başarılı kurumların temsilcileri. Kurul içinde stratejik planımıza uygun, öncelik ve ağırlıklara göre, çeşitli "Odak Grupları" oluşturduk ve çalışmalarına hızlı bir şekilde başladılar. Bu guruplarda paydaş iletişimi, özel sektör kuruluşları, holdingler ve KOBİ iletişimi gibi oluşumlar yanında şube ilişkileri ve iletişimi ya da sürdürülebilirlik, dijital dönüşüm rehberliği gibi odak guruplar yer alıyor.

EFQM'in 2020'de geliştirilen yeni modelinde, BM Kalkınma Amaçları artık "temel bir değer" olarak vurgulanıyor. Modeli uygulayanlar artık mutlaka 17 temel maddeden oluşan Birleşmiş Milletler Kalkınma Amaçları'na uyacaklar. Biz bu 17 kutunun içerisinden bu yıl 'sürdürülebilirliği' öne çıkardık. Bu başlıkla yıl boyunca eğitim, çevrimiçi toplantı, iletişim ve bazı farklı etkinlikler ile gündemde tutacağız. Sürdürebilirlik içerisinde ise "çevresel etkiler", "gezegenimiz", "kurumsal vatandaşlık", "etik uyum", "şeffaflık", "hesap verebilirlik", "gelecek kuşaklar için çalışma" gibi başlıklar öne çıkacak. Ayrıca KalDer Merkez Genel Sekreterliği liderliğinde şube genel sekreterlerinden oluşan bir Türkiye Kalite Derneği Sürdürülebilirlik Yönetimi kuruldu ve çalışmalarına başladı. Bu çalışmaların meyvelerini yakında hep birlikte göreceğiz. Biz; UKH çatısı altında kurumların güçlü ve zayıf yönlerini belirlemelerine yardımcı oluyoruz. Artık buna "dijitalleşme" konusunu da ekleyeceğiz. Kurumların dijitalleşme seviyelerini belirlemeleri için çalışmalar yürüteceğiz.

· KalDer'in misyonları arasında yer alan "kalite" anlayışı kurumlara ne gibi artılar getiriyor?

Türkiye'nin iş dünyası ve sosyal yaşam koşullarında KalDer gibi bir sivil toplum kuruluşunun varlığı ve sunduğu hizmetler oldukça önemli. Toplam Kalite Yönetimi 1980'li yıllarda ülkemizde etkisini çokça göstermeye başladı, özel sektördeki yaygınlığı 1990'da KalDer'in kuruluşu ile arttı. KalDer, kuruluşundan bir süre sonra kalite kavramını özel sektörün tekelinden çıkararak kamu kurumlarına da cesaret vererek hızla onları da kalite dünyasına dahil etti.

Özel ya da kamu sektörü fark etmeksizin; 'üstün performans sonuçlar'ı elde etmek, paydaş beklentilerini karşılamak, sürdürülebilirliği sağlamak için "kalite" anlayışı mutlaka kurum kültüründe olmalı. Burada 'kalite' sözcüğünü biz dar anlamda 'ürün kalitesi' gibi yorumlamıyor, bununla beraber aslında bir 'düşünce ve yönetim kalitesi' olarak kullanıyoruz. İşte bu noktada kurumlara EFQM Modeli ile gecikmeden tanışmalarını tavsiye ediyorum. Kurumlar bu modeli uygulama konusunda KalDer'den yararlanmalı.

· EFQM modeli hakkında kısaca bilgi verir misiniz?

EFQM Modeli; EFQM (European Foundation for Quality Management), Avrupa Kalite Yönetim Vakfı'nın oluşturduğu, bütünsel bir bakış açısı sağlayarak birçok yönetim araç ve tekniklerinin uyum içinde ve birbirini tamamlayıcı bir biçimde nasıl kullanılabileceği konusunda kuruluşlara yardımcı olan bir dönüşüm modeli. Bu model, kuruluşlara sürdürülebilir değer yaratma yolculuğunun neresinde olduğunu ölçerek, başarıyı elde etmelerine yardımcı oluyor. Bizim amacımız da EFQM Modeli'ni temel alarak bir yönetim sistemini, bir düşünce kalitesini ortaya koymak, bunun yaygınlaştırılmasına katkı sağlamak.

· KalDer üyeleri hem benimsedikleri kalite anlayışı hem de EFQM modeli kapsamında pandemi sürecini nasıl geçirdi?

Salgın döneminde yetkililer, yönetsel konuların, yönetim becerilerinin öne çıkacağını, kendilerini geliştirme gereksinimleri duyduklarını anladılar. Biz de dijital ortamda ve sosyal medyada, bunları doğru anlatan mesajlar verdik. "Mükemmellik" yerine "Her kuruluş olabildiğinin en iyisi olsun" yolunu gösterdik. Önceki modelde çevik olan liderdi, yeni modelde ise tüm organizasyonun çevik olması gerektiği vurgulanıyor. Liderlik kavramı da bu modelde farklı tanımlandı, artık tek bir lider değil, herkesin kendi işinin lideri olduğu bir yönetim anlayışı öne çıkıyor. Ayrıca yenileşim (inovasyon) önem kazandı ama asıl olan, yeni bir kavram olarak modelde vurgulanan, "yıkıcı düşünce" öne çıktı. Çünkü 'değişim' yeterli olmuyacak artık, 'dönüşüm' gerekli... Yeni EFQM Modeli, daha kapsayıcı, bireysel liderliğe de önem veren devrimci bir yaklaşım ortaya koydu. Salgın döneminde EFQM Modeli ile tanışmak isteyen yeni kurumlar KalDer ailemize katılmaya devam ediyorlar.

· Pandemi sürecinde KalDer'e üye olan şirketlerin sayıs arttı mı? Eğer bu dönemde KalDer'e yönelik talep arttıysa, sizce bunun en önemli nedenleri neler?

KalDer, tüm Türkiye genelinde merkez, şube ve temsilcilikleri ile asla içine kapanmadı. Tam tersine biz bunu bir fırsat olarak değerlendirdik ve iş kapasitesini artırabildik. En önemlisi üye olmayanlara ulaşabilme olanağı yakaldık. Eğitim çalışmalarımıza hiç ara vermedik. Faaliyetleri özellikle dijital platformda tüm toplumun katılımına 'ücretsiz' olarak sunduk. Belki bunun da etkisiyle kurumlarla bağımız hiç kopmadı ve yeni kurumlar üye olmaya devam etti. KalDer'in üyelerine sunduğu EFQM Modeli, kurumların böylesi zor dönemleri aşmasında iyi bir rehber oldu, olmaya da devam edecek.

· KOBİ'lere yönelik çalışmalarınız ya da projeleriniz de olacak mı?

Modelimizi tanıtmak için görüşmeler yapacağız. Büyük kuruluşların da desteğini alacağız. O büyük şirketlerin bazıları da önceden KOBİ idi, hatta yine bazıları bizlerin rehberliğinde üstün başarılı kuruluşlara evrildi. Şimdi sıra onlarda, en az bir kuruluşa el verecekler, bunu onlara bir sosyal sorumluluk projesi olarak anlatmak istiyoruz. KOBİ'lerimiz çok iyiler. Bir yandan da önemli bir kısmı artık yabancı ortaklı... Birçoğu aile şirketi, hatta ikinci ve üçüncü kuşaklar tarafından yönetiliyorlar ve kurumsallaşma yolunda bir çıkış yolu, bir rehberlik arayışındalar. Biz KOBİ'lerin Türk ekonomisinde EFQM'in yönetim sistemiyle tanışarak ilerlemelerini istiyoruz. EFQM Modeli'nin bu kuruluşlara biraz zor hatta karmaşık geldiğinin bilinci ile modeli daha da sadeleştirerek onlara ulaşmak ve rehber olmak istiyoruz.

· Kalite kongresi iş dünyasının en çok önemsediği organizasyonlar arasında yer alıyor. Kongrede bu yıl hangi konulara ağırlık verilecek?

30. Kalite Kongresi'ni 16 -17 Kasım 2021 tarihlerinde online olarak gerçekleştireceğiz.

Kalite Kongresi'nin konularını; Türkiye'nin önündeki 3, 5 belki 10 yıl sonrasını günümüzde tartışmayı planlayarak, uzun süren toplantıların ardından özenle belirliyoruz. Bu yılki kongre için çalışmalarımız şu günlerde hararetli bir şekilde devam ediyor.

İçeriği çok yakında paylaşacağız. Ele alacağımız konular arasında; "Pandemi ve Sonrasına Ekonomik Bakış", "Yılmazlık (Dayanıklılık)", "Küresel Riskleri Öngörmek ve Hazırlıklı Olmak", "Amaçla Yönetilen Organizasyonlar Yaratmak", "Paydaş Kapitalizmi", "Gündemimiz Sağlık", "Paydaş Anlayışından Ekosistem Anlayışına", "Global Riskler ve Sürdürülebilirlik", "İklim Krizi ve Etkileri", "Kalite: Verimlilik Uygulamaları", "EFQM Modeli ve iyi Uygulama Örnekleri", "İnsani Sermayenin Geleceği", "Gençler Bizden Ne Bekliyor", "Dezavantajlı Grupların Ekonomiye Katılımı ve Çeşitlilik", "Endüstri 4.0 ve Dijital Dünya", "Finans Sisteminin Dönüşümü ve Gelmekte Olana Uyum" gibi başlıklar olacak. KalDer'den beklenildiği üzere; iş dünyası, bilim, sanat ve akademisyenlerden konusunda uzman konuşmacılarla katılımcılarımızı buluşturmak için heyecan duyuyoruz.

EN ÇOK OKUNANLAR