Platin Dergisi, devam eden #PlatinPortre köşesiyle hem iş ve ekonomi dünyasına hem de bu dünyadan insanlara yeni tanımlar ve anlamlar kazandırmaya devam ediyor. Mart sayımızda 11'inci portremizi okurlarımıza sunuyoruz: Nevhan Gündüz... ORGE Elektrik Taahhüt'ün CEO'su olan Gündüz, 1975 doğumlu ve aslen Hataylı. Üniversite eğitimini New York Institute of Technology'de tamamlamış başarılı bir iş insanı. Ama bu bilgilerin arkasında daha derin bir portresi de var...
* Nasılsınız Nevhan Bey, hayatınız nasıl geçiyor?
Günlük hayatın stresinde her günümüz farklı geçiyor. Kimi gün üzüntülü kimi gün ise sevinçli... Ama en nihayetinde hayat devam ediyor hepimiz için. Şu ara hem iş hayatım hem de diğer faaliyetlerim epey yoğun. Bu nedenle günlerim iyi bir programlama yapmakla ve işlerimi yetiştirme mücadelesiyle geçiyor ama genel itibariyle iyiyim.
"ÇAĞDAŞ SANATI VE SPOR YAPMAYI SEVİYORUM"
* Peki iş dışında neler yapmaktan keyif alıyorsunuz, hobileriniz nedir?
Tabii ki sosyal hayatıma da zaman ayırmaya çalışıyorum. Hobilerimle ilgileniyorum, bilhassa spor yapmayı çok seviyorum. Kayak, crossfit ve fitness yapıyorum, zaman zamansa tenis oynuyorum. Açıkçası spor yapmak küçüklüğümden beri hayatımda önemli bir yer teşkil etti. Beni hem dinlendiriyor hem de kafamı dağıtıyor. Mutlaka ona özel vakit ayırıyorum. Haftada en az 2 günün altına düşürmemeye çalışıyorum. Aynı zamanda sanatla da ilgileniyorum. Çağdaş sanat sergilerini gezmeyi, bilhassa çağdaş Türk ve genç sanatçıların eserlerini takip etmeyi seviyorum. En son İstanbul Modern'deki Nuri Bilge Ceylan'ın fotoğraf sergisine gittim. Sanattaki içerik ve formata olan ilgim eserin sahibine, sanatçının o sırada neyi ifade etmek istediğine bağlı olmakla beraber değişiyor. Sanat çok başka dünyalara götürüyor insanı.
(Ali Demirtaş ve Nevhan Gündüz)"OĞULLARIM BENİM KOPYAM GİBİLER"
* Ailenizle diyaloğunuz ve ilişkiniz nasıl? Sizce nasıl bir babasınız?
Mutlaka iş yaşamından vakit ayırıp 2 oğlum ve ailemle beraber sıkça zaman geçirmeye çalışıyorum. Açıkçası bunları ıskalarsanız, geriye dönüp yakalamanızın mümkün olmadığı zamanları da ıskalamış olursunuz. Dolayısıyla onlara mutlaka zaman ayırıyorum. İşin ne kadar yoğun olduğunun veya hangi tempoda olduğunun çok bir önemi yok. Öte yandan ben iyi bir babayım. Çocuklarıma iyi örnek olmaya çalışıyorum. Büyük oğlum Uras 17, küçük oğlum Aral ise 14 yaşında. Onlarla yaşına uygun aktiviteler yapmaya çalışıyoruz. Şu ana kadar da çok şükür iyi bir baba-oğul ilişkimiz oldu. Gerektiği zaman saygı sevgi çerçevesinde; otoriteyi sağlayabilen, gerektiği zaman da onlarla arkadaş olabilen bir diyaloğa sahibim. Yaşlarından ve erkek olmalarından dolayı daha fazla ortak paylaşımlarımızın olduğu zamana geldik. Benim kopyam gibiler, yavaş yavaş bana benzediklerini görüyorum ve bundan gurur duyuyorum. Onlara sürekli söylediğim şey aile olmanın önemi. İkincisi ise beyefendi, topluma yararlı bireyler ve çalışkan olmaları sürekli tekrar ettiğim şeylerin başında geliyor.
"Çocuklarıma sürekli söylediğim şey aile olmanın önemi... İkincisi ise beyefendi, çalışkan ve topluma yararlı bireyler olmaları gerektiği"
"MÜKEMMELLİYETÇİ YANIMI SEVMİYORUM"
* Sizce karakterinizde en öne çıkan özelliğiniz nedir?
Güvenilir, dürüst, çalışkan, disiplinli, insancıl ve vicdanlı olmak en önemli özelliklerim. Tüm bunlardan çok memnunum ama mükemmeliyetçi olmak maalesef çok sevmediğim bir özelliğim. Evet yaradılıştan geliyor ama elimden geldiğince törpülemeye çalışıyorum. Neticede ölümlü dünya, bu kadar çok mükemmeliyetçi olmaya gerek yok.
* 20'li yaşlardaki kendinize ne söylemek isterdiniz?
20'li yaşlarımdaki kendime sanırım ağaçlara değil de daha çok ormana bakılması gerektiğini öğütlerdim. Zaman içerisinde çok fazla detaylarda kalınabiliyor, bilhassa genç yaşlarda... İleride tecrübe kazandıkça insan detayların o kadar da önemli olmadığını; önemli olanın ağaçlar değil, ormanın olduğunu kavrıyor. Dolayısıyla ben de o yaşlardaki kendime bunları söylemek isterdim.
"30 YILDIR TEKNE KULLANIYORUM"
* Biraz da tekne tutkunuzdan bahsedelim...
30 yıldır tekne kullanıyorum. İlk teknemi 19 yaşında aldım, ondan sonra da hep yeni tekne edinmeye çalıştım. Daha önceleri, gençlik yıllarımda bunlar daha çok sürat tekneleri oluyordu, sonra yaş ilerledikçe motor yat tarzı araçlara ilgim arttı. Sonuç olarak denizde olmayı çok seviyorum. Bu durum İstanbul'daki yoğun çalışma hayatımın arasında çok güzel bir lüks, bir kaçamak alanı. 15 dakikada bambaşka bir dünyada kendinizi bulabiliyorsunuz.
"EN İYİLERLE ÇALIŞIRSANIZ EN İYİ OLABİLME ŞANSINIZ OLUR"
* İş vizyonunuzu nasıl tanımlıyorsunuz?
İş hayatına başlayalı 28 yıl oldu. Bir iş insanının oğluyum. Fakat beni babamdan ayıran özelliklerim var. İkimiz de çok farklı yapılarda insanlarınız. Mesela ben iyisiyle kötüsüyle net bir şekilde karar veririm. Bir konuyu gri alanda bırakmaktan pek hoşlanmam. Bazen çok uzun düşünürüm ama neticede kararım kesindir. Bir şeye karar verdikten sonra genelde o karardan dönmem. Ayrıca çok çalışkanım, beynim aynı anda birden fazla konuya çalışır. Bu da bana ekstra zaman konforu sağlıyor. Bir de çalışma arkadaşlarıma çok ehemmiyet veririm. Mümkünse en iyileriyle çalışmak için gayret gösteririm. Bu işin kesinlikle bir takım oyunu olduğuna inanıyorum. En iyilerle çalışırsanız en iyi olabilme şansınız olur.
* Peki neden elektrik alanı?
Bu biraz kadersel bir durum. Babamın dayısı Antakya'da elektrik mühendisiydi. Babam da okuldan vakit buldukça ve yaz aylarından onun yanında çalışıyormuş. Dolayısıyla o da gençlik yıllarından itibaren bu işe girmiş. Ben de üniversiteyi bitirip iş hayatına başladığım zaman ilk birkaç yıl tekstil ile ilgilendim fakat bu alanda istediğim başarıyı yakalayamadım. İkinci yılın sonunda tekstili bırakıp babadan ve babamın dayısından ilgimiz olan elektrik alanında iş yapmaya başladım. Ama babadan kalan bir iş değil benimki. Babamla beraber sıfırdan kurduğumuz bir iş. Bu sene şirketimiz ORGE Elektrik Taahhüt'ün 26. yılı. Babam şimdi emekli oldu. Son 7 senedir ben işin başındayım. Çok şükür başarılı bir serüven oldu bizim için. İstediğimiz yere geldiğimizi düşünüyorum. Güzel ilerleyen, umut veren ve hatta çocuklarımıza, torunlarımıza bırakabileceğimiz bir yapı kurmaya çalışıyoruz.
"İYİ BİR HAYAT KURGULADIĞIMA İNANIYORUM"
* Tüm bu iş ve özel hayat yolculuğunuza baktığınızda neler geçiyor aklınızdan?
Mutluyum. Beklediğim, hatta beklediğimden de daha fazla fırsat yakaladığımı düşündüğüm bir iş hayatım oldu. Bu da geleceğe daha da heyecanla bakmamı sağlıyor. Bugüne kadar bunları yapabildi ve başardıysak bundan sonra da hedeflerimize ulaşabileceğimizin heyecanı var. Öte yandan özel hayatımda da huzurlu ve mutlu bir yolculuğum oldu. Ailemi çok seviyorum ve aile kavramına çok değer veriyorum. Sadece aile değil, arkadaşlık ilişkilerimde de sanki bir aileymişim gibi hissediyorum ve çok uzun süreli arkadaşlıklarım var. Sonuç olarak iyi bir hayat kurguladığıma inanıyorum.
"SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYA İÇİN GELECEK ELEKTRİKTE"
* Yeşil enerji, sürdürülebilirlik ve çevre dostu başlıklarıyla doğrudan bağdaşan bir alan elektrik. Bunun için yeni çalışmalarınız da var mı?
Özellikle son yıllarda sürdürülebilirlik ve yenilenebilir enerji konularında çok ciddi çalışmalarımız var. Solar departmanımızla beraber geçen sene 10 megawatt'a yakın elektrik solar taahhüt işi yaptık. Bir de bu sene yeni kurmakta olduğumuz elektrikli araçların şarj istasyonları işimiz var. Şu an yatırım sürecindeyiz. İnşallah bu yılın üçüncü çeyreğinde ürünlerimiz piyasaya çıkacak. Bunların hepsi çevre dostu ve sürdürülebilir bir dünya için faaliyette bulunduğumuz alanlar. Bizim ana işimiz elektronik müteahhitliği. Metrolar gibi çevre dostu, gaz üretmeyen ürün ve toplu taşıma sisteminin elektrik taahhüt alanında faaliyet gösterdiğimiz için zaten özünde de çevre dostu ve yenilebilir enerjiye katkı sunan faaliyetlerimiz var. Gelecek burada. Bu, hepimiz ve sürdürülebilir bir dünya için olmazsa olmaz.
"DESTEK OLMAYA DEVAM"
* Bir Antakyalı olarak geçen yıl yaşadığımız depremler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Neredeyse 2 ay boyunca vaktimin yüzde 95'ini depremden sonraki çalışmalarımız için kullandım. Elimden geldiğince hem şirketim hem de içinde bulunduğum STK'lar olarak birçok ortak platformda elimizden gelen her şeyi yaptık. Ama maalesef yeterli olmadı, hâlâ yapılması gereken çok fazla şey var. Yaşadığımız çok büyük bir felaket. Yaraların sarılması kolay olmuyor. Biz de elimizden geldiğince destek olmaya devam ediyoruz. Şu an deprem bölgesi ve depremzedeler için daha çok kalıcı şeyler yapma peşindeyiz...