USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Finans Haberleri

08 Kasım 2024 10:01

Varlık yönetiminde mutlak getiri stratejisi

Fikret Önder ve Cem Balcısoy, 13 yıllık Londra macerasında Meltemi ile çoğunluğu Türk olmak üzere 40 ailenin varlık yönetimini yapıyor. Butik çoklu aile ofisi hizmeti veren ortaklar için müşteri memnuniyeti öncelikli. Yeni jenerasyonun finansal eğitimine de ayrı bir önem veriliyor.

Varlık yönetiminde mutlak getiri stratejisi

Portföy stratejileri arasında yer alan 'mutlak getiri' kavramı aslında pek çok Türk yatırımcısı için bulunmaz bir nimet. Belirli bir dönemde -ki genelde orta-uzun vade baz alınır- portföyün, mevduat getirisinin yüzde 5 civarı üzerinde getiri sağlamasına odaklanan bu strateji, uzun yıllardır Türk yatırım fonlarında da uygulanıyor. Daha çok değişken fonlar tarafından uygulanan mutlak getiri stratejisi sayesinde son derece dalgalı seyreden gelişen ülke piyasalarında aşağı yukarı tahmin edilebilir bir getiri silsilesi yakalayabilmek mümkün oluyor. Evet, elbette kaçan fırsatlar var ancak Türk yatırımcısının risk algısını ve piyasalardaki hareketliliği hesaba kattığımızda mevduat üzeri bir getiri çoğu yatırımcı için tatmin edici oluyor.

ORTAKLAR LONDRA'DA BULUŞTU

2011'de yaptığım röportajda, Akbank Private Banking'den sorumlu genel müdür yardımcılığı görevinden ayrıldıktan sonra Londra'da kurulu Meltemi Investment Management Company'ye ortak olarak geçen Fikret Önder, mutlak getiri stratejisini odaklarına alarak Türk ailelere yurt dışı yatırımlarında hizmet vereceklerini anlatmıştı. Meltemi'nin kurucusu olan Sikander H. Khan ile Citigroup Private Bank'te Global Hisse Senedi bölümünün portföy yöneticiliğini yaparken beraber çalışan Önder, Khan'ın şirketi büyütme teklifini kabul ederek Londra'ya gelmişti. Yine ortak bir arkadaşları vasıtasıyla Önder'in Londra'ya geleceğini duyan Cem Balcısoy da Barclays'in Uluslararası Varlık Yönetimi Bölümü'ndeki işinden ayrılarak üçüncü ortak olarak Meltemi'ye katılmıştı. O dönemde Meltemi'nin armatörlük yapan tek bir aile müşterisi vardı. Önder ve Balcısoy mutlak getiri stratejisi üzerine yeni bir yapılanma inşa etti. Zaman zaman bu strateji ile ilgili detaylarda Khan'ı ikna etmek zorunda bile kaldılar. Ancak seneler geçtikçe Meltemi uygulanan stratejinin başarısı nedeniyle hızla büyüdü. Geçen ay Türkiye'ye iş ziyareti için gelen Önder ve Balcısoy ile buluştum. Fikret Önder ile yıllar öncesine dayanan tanışıklığımız, Balcısoy'un da sıcak sohbetiyle yeniden tazelendi ve dahası Türk ailelerin yurt dışı yatırımları ve Meltemi'nin bugünkü konumuyla ilgili uzun uzun konuştuk. Hem Önder hem de Balcısoy'un özellikle üzerinde durduğu ilk konu bağımsız portföy yöneticisi olmanın hem kendileri hem de yatırımcıları için sağladığı rahatlık oldu. Banka bağlı olmayan bir yapıda yatırımcıların risk profillerine, daha da önemlisi beklenti ile hedeflerine yönelik doğru ürünü ve stratejiyi bağımsızlık sayesinde oluşturabildiklerini anlattılar. Keza Balcısoy, Meltemi'ye geçişinin temel sebebi olarak varlık yönetimini bağımsız bir şapka ile yaparak, baskı hissetmeden yatırımcılar için doğru stratejiyi uygulamak olduğunu anlattı.

İLETİŞİM STRATEJİSİ

İlk birkaç yıl -2011'deki röportajdan sonra- Önder ve Balcısoy yeni stratejilerinin detaylarını tamamladı ve Meltemi'nin nasıl büyüyeceğini planladı. Uzun yıllar yurt dışında çalışmış olan bu iki profesyonel varlık yöneticisi, hedefleri Türk yatırımcılar olduğu için önemli bir detay üzerinde durmaya, bunu ana stratejileri içine almaya karar verdi: İletişim. Fikret Önder, "Ben 1980'lerde mesleğe Almanya'da başladığımda karşıma çıkan yatırımcı yapısı ile Akbank'a geçtiğim 2000'lerdeki yatırımcı yapısı aynıydı. 80'lerde bir Alman yatırımcıya hisse senedi aldırmak imkansızdı. 2000'de de Türk yatırımcılar için aynı durum geçerliydi" diyor ve ekliyor, "2002'de 15 gün orta vade olarak kabul ediliyordu!" Zamanla Türk yatırımcıların hisse senedi ve farklı ürünlere bakış açısı değişti. Bu da ailelere hizmet veren varlık yönetim profesyonellerinin iletişim konusundaki becerilerini ön plana çıkartmaya başladı. Çünkü varlık yönetimi uzun vadeli bir süreç ve bu süreç içinde portföydeki hareketlerin stratejiye uygunluğunun çok iyi anlatılması gerekiyor. Önder ve Balcısoy, Meltemi'de iletişim kanalını sık kullanarak ve hatta zaman zaman finans piyasaları hakkında eğitim vererek yatırımcıların dikkatini çekti. Balcısoy, bu noktada önemli bir tespitte bulunuyor: "2011 ve 2024 arasında parayı yöneten jenerasyon da aileler içinde el değiştirdi. Önceki kuşağın katı kuralları vardı, sabit getirili ürün, ana para kaybına tahammül etmemek, senelik net getiri gibi. Ama şimdiki kuşaklar kısa, orta ve uzun dönem yatırım stratejilerinin farkını biliyor." Yaklaşımdaki bu değişim de iletişimin önemini daha da artırıyor. Elbette bu durum genele yayılmış değil. Zira bu nedenle Balcısoy yatırımcı ailelerini her ay Türkiye'ye gelerek bilgilendiriyor. Gelişmeleri anlatıyor, varlık yöneticisinin sahip olduğu geniş pencereden bakış açısını kazandırmaya çalışıyor. Kuşkusuz bu çaba bugün meyvelerini vermiş durumda. Meltemi 40'a yakın aileye hizmet veriyor ve çoğunluğu da Türk aileler oluşturuyor. Meltemi de aileleri bilgilendirmenin ötesine de geçilmiş. Önder, finans konusunda ilgili ve bu konuda kariyer yapmak isteyen aile fertlerinin zaman zaman Meltemi'de stajyer olarak işe aldıklarını önemli bir eğitimden geçirdiklerini de anlatıyor.

FONLAR YAKIN TAKİP EDİLİYOR

Varlık yönetimini portföy yönetiminden ayıran en önemli özelliklerin başında yatırımcıların sahip olduğu servetin gelecek nesillere aktarılması yatıyor. Bu daha geniş bir bakış açısıyla yaklaşılması gereken bir strateji. Varlık yöneticileri sadece yatırım stratejisi değil, aynı zamanda emlak ya da farklı varlıkların edinilmesinde de önemli bir rol oynuyor. Meltemi de bu tür uzmanlık isteyen farklı alanlar için İngiltere'nin en iyi danışmanlarıyla çalışıyor. Ve tabii vergi konusunda da çok hassaslar. Aslında bir aile ofisinin ne kadar başarılı olduğunu somut rakamlarla ortaya koymak çok zor çünkü terzi işi isteklere göre varlıklar şekillendiriliyor. Balcısoy, "Aile ofislerinin başarısının bir ölçüsü o dönem içinde vergi cezası alınıp alınmadığıyla belirlenebilir" diyor. Özellikle yurt dışı yatırımlarda vergi konusu çok hassas. Önder bir yatırımcı ile anlaştıklarında ilk önce vergi danışmanlarıyla çalışmaya başladıklarını anlatıyor. Son dönemde Meltemi'nin mutlak getiri stratejisine uygun yeni bir yöntem geliştirmişler. Brexit sonrası aldığı tüm darbelere karşı Londra hala dünya finans piyasasının kalbi. Önder, buradaki bağlantılarını kullanarak kendi stratejilerine uygun fon yöneticileri ile şahsen görüşerek portföylerde bu fonlara da yer veriyor. Meltemi'nin saklama bankalarındaki anlaşmalarıyla birlikte tüm yatırımlarda alınan komisyonlar ise hem daha ucuz hem de yıllık miktarı belli oluyor. Bu sayede yatırımcılar nereye ne kadar ödeme yapacaklarını henüz başta biliyor. Meltemi'de bugün altı kişilik uzman bir ekip görev başında. İşleri sadece portföyleri yönetmek. Balcısoy, "Şu anda 40 ailenin varlıklarını yönetiyoruz, ancak bu sayıyı çok artırmak istemiyoruz zira verdiğimiz hizmetin kalitesi çok önemli. Bu nedenle büyüme politikamız çok agresif değil" diyor. Önder ve Balcısoy'un 13 yıllık Meltemi macerası halen devam ediyor. Her ne kadar agresif büyümek istemeseler de önümüzdeki dönemde isimlerini daha sık duyacağımızı şimdiden söyleyebiliriz.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE ÇELİK FAKTÖRÜ

Kentsel dönüşümün ne kadar hayati bir konu olduğunu sanırım tekrar anlatmaya gerek yok. Maliyet ve planlamanın aksaklıklara neden olduğu da malum. Geçen ay basın toplantısında bir araya geldiğimiz Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Melih Şimşek'in kentsel dönüşümde çelik yapı kullanılmasının yaygınlaşmasına yönelik anlattıkları dikkatimi çekti. Çelik yapıların hem ömür hem de sağlamlık olarak diğer yapı şekillerine göre daha avantajlı olduğunu anlatan Şimşek, maliyetler konusunda ise çok büyük farkların olmadığını söyledi. Şimşek'in önemli bir iddiası da şu: İstanbul'da üç yıl içinde 1 milyon konutun çelik yapı metodu kullanılarak inşa edilebilir. Ancak bu iddianın önünde iki büyük engel olduğunu da belirtiyor Şimşek. İlki yeterince arz yani çelik yapı şirketinin olmaması. İkincisi ise müteahhitlerin alışkanlıklarını kırmakta zorlanarak çelik yapıyı projelerde düşünmemesi. Şimşek Türk Müteahhitler Birliği ile önemli çalışmalar gerçekleştirdiklerini önümüzdeki dönemde bu çalışmaların sonuçlarını göreceğimizi de söyledi. Bu kadar hayati bir konuda hızlı bir ilerleme olması hepimizin dileği. Konuyu yakından takip etmeye devam edeceğiz.

EN ÇOK OKUNANLAR