Gastronomi turizmi dediğimizde daha çok üst segment restoranlar öne çıkıyor. Bunun için de seyahatler oluyor. Trendler söz konusu olduğu zaman lokal ürünler, o ülkenin tarihi ve coğrafyası da ön plana çıkıyor. Sadece tarih, coğrafya ve gıda ürünlerine ek olarak dünyadaki finans merkezleri de gastronomi turizminde büyük avantaj sağlıyor. Güney Amerika'da Peru, Kolombiya, Uzak Asya'da Bangkok, Singapur, Bali, Manila ve Tokyo gibi ülkeler gastronomi turizminde önemli yere sahip. Avrupa'da ise özellikle İskandinav ülkeleri; Danimarka, İsveç, Norveç, yeni yükselen Belçika ve İspanya, Portekiz, Fransa, İtalya gibi eski kıtanın ülkeleri de gastronomi turizminde hala büyük pay sahibi. 50 sene öncenin konusu lezzetli yemeklerdi. Şu anda bunun yerini İspanya'nın öncülüğünde deneyim ve moleküler gastronomi aldı. İlerleyen süreçte lokal ürünlerin bunun yerini alacağı öngörülüyor yani ürüne dayalı restoranlar. Özellikle Peru ve Tayland gibi birçok ülkenin bu alanda etkili olacağını söyleyebiliriz. Son zamanlarda ağırlama sektöründeki servis, sommelier, bar, yemekteki teknik-tasarım ve kaliteli tabaklama ön plana çıkıyor. Uluslararası rehberler olmaksızın, restoranlar kendi PR'ını da yaparak bir cazibe merkezi haline geliyor.
ORTAK AKIL PLATFORMU KURULMALI
Öncelikle Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, belediyelerin ve Cumhurbaşkanlığı Tanıtım Ofisi'nin tüm STK'ları ve ehil kişileri alarak ortak bir akıl platformu kurması gerekiyor. Gastronomi turizminden bahsedeceksek, 'dünyanın sıfır noktası' Göbeklitepe'de bir tane hatta daha fazla üst segment restoran olmalı. Buna göre; servis elemanı, dekorasyon, kaliteli yemekler, tuvaletinden içkisine kadar bu atmosfere yönelik çalışmaların gerçekleşmesi gerekiyor. Güneydoğu aslında bir Baharat Yolu, bir Mezopotamya kültürünü beraberinde yaşıyor. Antakya, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır ve Adıyaman hattındaki baharat tarım alanlarıyla ve birçok geleneksel yemekleriyle Türkiye için önemli bir gastro-turizm destinasyonu olabilir. Buradaki yemeklerin modernizasyonunu ve restoranlarının kalitesini artırmakla önemli bir 'mutlaka ziyaret edilmesi gereken' lokasyonlar ortaya çıkabilir. İstanbul zaten tek başına bir destinasyon. Bunun haricinde önemli başka duraklar da var: Mezopotamya, Toros Hattı-Akdeniz, Kapadokya, Güneydoğu'nun tamamı, Orta ve Kuzey Karadeniz bölgeleri. Bunların içinde de tarih var, doğa var, yatırım var. İçlerinde birçok farklı ürün bulunuyor.
KÜLTÜR EĞİTİMİNE BAŞLANMALI
Gastronomi turizminde ülkece yer almak istiyorsak, dünyadaki paya ortak olmak istiyorsak, acilen kültür eğitimine başlamak gerekiyor. Bu bir politikadır. Ağırlama sektörüne eğitimli ve nitelikli personel kazandırılması şart. Lokal esnafı eğitmemiz gerekiyor. Bu eğitimlerle Türkiye kalkınır. Eğitiminin yanında kültür de önemli bir yere sahip. Sadece yemek için insanlar gitmez. İnsanlara yemeğin yanında modern sanat, tarih gibi birçok etkinlikler ve festivaller sunmak gerek. Gastro-turizmi bunlarla beslemek gerek. Bunlar olmadığı sürece kısır kalırız ve gastro-turizmden pay alamayız. Eğitim ve kültür altyapısı olmadan geleceği inşa edemeyiz. Eğer gastronomi turizmini istiyorsak acilen nitelikli personelleri yurt dışında eğitime gönderip burada doğru yerlerde çalıştırmamız gerekiyor. Yurt dışındaki nitelikli insanları burada, Türkiye'deki insanlarla buluşturup eğitim politikasıyla yaymamız gerekiyor. Bunlar olmadığı sürece hiçbir zaman gastro-turizmde başarılı olamayız.