Szeged Üniversitesi, Siyasal Bilimler ve Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Gizem Gültekin-Varkonyi, hukukta yapay zeka uygulamalarına yönelik öngörüleri Platin okuyucularıyla paylaştı.
Yönelttiğim bu iki soruya bu yazımda tam bir yanıt veremeyeceğim. Ancak, Uluslararası Barolar Birliği'nin raporuna göre hukuk alanında yapay zeka kullanımının, öncelikle iş geliştirme, pazarlama ve kurumsal yönetim alanlarında yoğunlaştığı dikkat çekiyor. Büyük çaplı hukuk ofislerinde ise büyük dil modelleri yasal araştırma, belge düzenleme, sözleşme hazırlama ve durum tespiti gibi müşteriye yönelik uygulamalarda daha yoğun bir şekilde kullanılıyor. Başlığın hemen altında ve yalnızca okuyucunun dikkatini çekmek için yönelttiğim iki soruya olumlu yanıt vermek henüz mümkün olmasa da, özellikle Çin'de hologram teknolojileriyle sunulan mahkeme hizmetlerinden algoritmik uyuşmazlık çözümlerine kadar farklı uygulamaların varlığından haberdarız. Bu içerikte okuyuculara hukukta yapay zeka uygulamalarına yönelik dört öngörü sunup bu öngörülerimi üç yıllık bir gelecekle sınırlamak istiyorum.
ÖNGÖRÜ 1: VERİ SAVAŞLARI DEVAM EDECEK
Her alanda olduğu gibi, bu alanda da piyasa tekelini elinde bulunduran büyük firmalar, hukuki verilere erişim ve bu verilerin hukuk alanına yönelik modellerin oluşturulmasında üstünlüklerini sürdürecek. Bu anlamda, özellikle mahkemelerin elinde bulunan ve henüz dijitalleştirilmemiş veri ve bilgilere ya da dijital ortamda hazır olup gizlilik veya kısıtlamalar nedeniyle erişimi mümkün olmayan verilere ulaşabilen aktörler bir adım öne geçebilir.
ÖNGÖRÜ 2: TEKNİK-ETİK BİLİNCİ OLUŞMAYA BAŞLAYACAK
Teknik konularda kullanıcıların (hakimler, avukatlar, akademisyenler, kolluk kuvvetleri gibi) yapay zekanın temel prensiplerini öğrenmeye daha hevesli (ya da mecburi) olacağını ve kendilerine sunulan yapay zeka sistemlerinin nasıl çalıştığına dair hem teknik hem etik konularda daha bilinçli olmaya çabalayacağını öngörüyorum ve umuyorum. Bu bağlamda, özellikle şeffaflık, adalet, gizlilik ve kişisel verilerin korunmasına yönelik hukuki altyapının ve uygulamaların gelişeceğini söyleyebilirim.
ÖNGÖRÜ 3: BÜYÜK DİL MODELLERİ ÖNGÖRÜ KABİLİYETİNİ ŞİMDİLİK GÖSTEREMEYECEK
Öncelikle hukukun salt metinlerden derme bir sistem değil, demokrasi ve insan haklarının temel bir yapıtaşı olarak ve bu değerleri korumak adına yasaların adil, doğru, güvenilir ve bir bilim dalı şeklinde gelişen bir organizma olduğunu kabul edelim. Bu anlamda, dil modellerine dayalı öngörü sistemlerinin, risk analizi konusundaki yetersizliği, dava benzerliği değerlendirmesi anlamındaki zayıflığı veya ceza hukuku teorilerinin henüz modellenememesi gibi sebeplerle bir süre daha bekleyeceği anlaşılıyor. Ancak büyük dil modelleri, davaların, olayların ve hukuki araştırmaların genel kategorilere ayrılmasında idari ve araştırma süreçlerine fayda sağlayabilir. Bu noktada yapılabilecek en büyük hata, başka bir dilde eğitilmiş modellerin doğrudan Türk hukuku için kullanılması olacaktır. Neyse ki, Türkçe içeriklerin büyük dil modellerinin geliştirilmesi için kullanımı amacıyla yapılan çalışmalar var ve devam ediyor.
ÖNGÖRÜ 4: UYGULAMALARIN BİREYLERİN YAŞAMINA DOĞRUDAN ETKİSİ ARTARAK DEVAM EDECEK
Günümüz teknolojileri, bireylerin günlük hayatını doğrudan ve sürekli etkiler hale geliyor. Sosyal medya, arama motorları, kredi değerlendirme sistemleri ve güvenlik kameraları gibi teknolojiler, bireylerin yaşamını çeşitli şekillerde etkiliyor. Hukukta yapay zeka sistemlerinin kullanımıyla ilgili gerekli mi, neden gerekli, riskleri neler, faydaları neler olabilir? gibi sorulara vatandaşlar, akademi ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte yanıt arayan çalışmaların önem kazanacağını öngörüyorum. Yapay zekanın yalnızca bir araç olduğunu unutmamak gerekiyor. Doğru kullanıldığında, profesyonel yaşamı, devlet-vatandaş ilişkilerini ve iş zekasını olumlu yönde geliştirebileceğine dair inancımı ise üç yıllık bir süreyle sınırlamıyorum.
(Szeged Üniversitesi, Siyasal Bilimler ve Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Gizem Gültekin-Varkonyi,)