Makine imalat sanayi konsolide verilerine göre yılın 11 ayı sonunda Türkiye'nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı geçen yılla aynı seviyede 25,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Kasım'da 2.3 milyar dolar makine ihraç eden sektörün ihracatı, aylık bazda yüzde 3,7 geriledi. 11 aylık dönemde ihracatı tonaj olarak azalan makineciler, KG başına ortalama ihraç fiyatlarındaki yüzde 4'lük artışla geçen yılın aynı dönemindeki rakamları yakaladı. İhracat birim fiyatlarının 7,7 dolara kadar yükseldiği Kasım ayında, ilk yirmi pazarımızdaki en büyük artışlar yüzde 47,4 ile Fas'da, yüzde 23,3 ile İtalya'da ve yüzde 22,2 ile Mısır'da sağlandı. İlk üç büyük pazarı oluşturan Almanya, Rusya ve ABD'de KG başına ortalama birim ihraç fiyatları 10,3 ila 12,9 dolar arasında değişti. TÜİK verilerine göre; ekonomik bölgeler içinde en yüksek artışın yüzde 17,5 ile NAFTA ve yüzde 9,1 ile MERCOSUR'da sağlandığı ilk 10 ay sonunda, en büyük kayıp yüzde 22,8 ile ASEAN'da ortaya çıktı. Yıllıklandırılmış makine ithalatının yüzde 2,6 düşmesiyle makine dış ticaret açığı 15.9 milyar dolara geriledi. 10 ayda ithalatı yüzde 21,4 gerileyen traktörler ve tarım makineleri ihracat fazlası veren sektörler arasına katılırken, ithalatı yüzde 15 artan klima ve sistemleri açık vermeye başladı.
"AVRUPA ENDÜSTRİYEL TREND EĞİLİMLERİNDE GÜÇ KAYBEDİYOR"
İki yıldır süren Ukrayna-Rusya savaşının yanında, Orta Doğu'da artan gerilimlerin ve Çin-Tayvan gibi potansiyel tehditlerin gölgesinde ticaret alanındaki yeni küresel denklemi değerlendiren Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu şunları söyledi:
"Jeopolitik istikrarı alt üst eden bu belirsizlik döneminde, hiçbir geleneksel kurum ve kurala bağlı kalmayacağını beyan eden bir yönetim anlayışının başa geldiği ABD rakip olarak gördüğü herkesle mücadele etmeye hazırlanıyor. Okyanusun diğer yakasındaki Avrupa Birliği ise gerek enerji politikaları gerekse bürokrasinin regülasyon ve direktif yanlısı tutumu nedeniyle bütçe disiplininden daha da uzaklaşmış görünüyor. Sektörel tepe örgütleri sıklıkla kurallara bağlı rekabet döneminin sonuna gelindiğini ama AB'nin buna hazırlanmakta geç kaldığını vurguluyorlar. AB için bu durumu derinleştiren bir unsur da yeşil dönüşüm süreci nedeniyle fosil enerjiden mahrum kalmaları ve hızla azalan doğalgaz rezervlerinin yeni bir enerji krizi başlatma ihtimali... Yüksek üretim maliyetleri nedeniyle Avrupa'daki birçok fabrikanın üretimini kısmak zorunda kalma ihtimali artıyor. Avrupa'da 2,8 trilyon euro ciro ve 11,7 milyon istihdamı temsil eden ORGALIM makine sektörünün 2024 kayıplarının ciroda yüzde 5,3'e, yatırımda yüzde 3,9'a, istihdamda yüzde 1'e varacağını açıkladı. Gerilemenin süreceğini belirtirken, 2025'le birlikte üst üste 3 yıl daralmış olacak olan sektördeki temel sorunu, AB'nin rekabetçiliğinin erimeye devam etmesine bağladı."
Bu bocalamanın yoğun bir sanayisizleşme kaygısını beraberinde getirdiğine dikkat çeken Karavelioğlu, "Yükselen tehdit algısı Alman federal hükumetlerini büyük işletmelere geçici süreyle ortak olmaya dahi ikna etmiş görünüyor. Makine ihracatımız içinde belirleyici paya sahip olan Almanya'da endüstriyel üretim gerilemesi son 2 yılda yüzde 8,3 düzeyinde gerçekleşti. Almanya ve Fransa'daki siyasi belirsizlik, bu ülkelerin endüstriyel trend eğilimlerindeki güç kaybı ve Euro'daki düşüş bir süre daha devam edebilir. Avrupa'daki ihracat iklimi endeksini geriye götüren bu süreç, makine gibi yüksek teknoloji sınıfına sahip sektörler için ciddi bir sorun gibi görünmekle birlikte, endüstrinin çeper ülkelere yayılmasını hızlandırabilecek bir gelişmedir" dedi.
"SURİYE NORMALE DÖNEBİLİRSE SEKTÖRÜN GÖZBEBEĞİ OLUR"
Egemenlik kavgaları, korumacılık ve rekabet gücü kaybı üçgenindeki gelişmiş ekonomilerin ötesindeki değişimleri de ele alan Karavelioğlu, Suriye'deki gündemi şu şekilde yorumladı:
"Suriye başarır da istikrarlı bir demokrasiye kavuşursa, hemen akabinde başlayacak imar, iskân ve endüstrileşme süreçlerinin makine sektörü özelinde hangi hizmet, konfor ya da üretim gereçlerini önceliklendireceğini kestirmek zor değil. BM'nin Suriye'nin yeniden imarı için 400 milyar dolar gerektiğini açıklaması ve eskisinden iyi olacağına yönelik algı bile demir-çelik, çimento vd. inşaat malzemeleri üreticileri için muazzam bir kaldıraç etkisi sağladı. Türkiye'nin özellikle deprem sonrası dönemde çok geliştirdiği iş ve inşaat makineleri sektörü, Suriye'de sahaya en hızlı girenlerden olacaktır. Bazıları yok olmuş birçok faaliyet biçiminin ve hafif sanayinin yeniden doğuşu için gerekli makine ihtiyaçları, hibeler de dahil olmak üzere birçok ülke ve kurum tarafından fonlanacaktır. Fakat biz sosyal entegrasyon, tarihi bağlar ve yakın komşuluk ilişkilerimizin sektörümüze fırsattan çok, sorumluluk getirdiğine inanıyoruz. Spekülasyon için bile erken olmakla birlikte, bugün dış ticaretinin üçte ikisini Türkiye ile yapar halde olan Suriye'nin rakiplerimiz için de Irak ve Rusya kadar önemli bir alıcı olacağını düşünmek, Türk makinelerinin komşu coğrafyalardaki doğal üstünlüğünü orada da hayata geçirmenin yöntemlerini kurgulamak gerekir" dedi.
"ASGARİ ÜCRETTE İŞ VE ÇALIŞMA BARIŞI KORUNMALI"
Yurt içinde sanayicinin asgari ücret görüşmelerine ve Aralık'ta başlaması muhtemel faiz indirim döngüsüne odaklandığını belirten Karavelioğlu, para politikasının 2025 yılı beklentilerine etkisini şu şekilde değerlendirdi:
"18 çeyrek sonra negatif bölgeye geçen makine teçhizat yatırımlarındaki küçülme, üçüncü çeyrekte yüzde 8,6 oldu. 2024 yılını, üretimde yüzde 8 civarında bir gerileme ile kapatacağız. İhracatımız geçen seneye çok yakın bir değerle 28 milyar dolar civarında kapanırken ithalata karşı bir miktar zemin kazanmış olacağız. Mal ve hizmet tüketimindeki artışın enflasyonun temel sebeplerinden biri olduğuna dair veriler, ekonomide üretici sektörler aleyhine asimetrik bir denge oluştuğunu gösteriyor. Bu süreç imalatçıların mali gevşeme yönündeki beklentilerini artırsa da piyasada finansman maliyetlerinin bir süre daha yüksek gideceği, bunun da yatırım iştahını keserek iç piyasadaki durgunluğu bir süre daha götüreceği görüşü hâkim" dedi.
Dezenflasyon politikaları için büyük önem taşıyan bu dönemde, birçok sektör için en kritik belirleyenin asgari ücret zammı olacağına işaret eden Karavelioğlu sözlerini şöyle tamamladı: