Esnafları, korusu, arnavut kaldırımları ile değişmeyen kadim bir semt: Emirgan

Laleleri ile meşhur, bir gidenin bir daha gitmek istediği, gelin-damat fotoğraf çekimleri için son dönemin popüler lokasyonu Emirgan semtinin hikâyesini semtte yaşayıp oraya ruh veren esnafların dilinden satırlara taşıdık.

Fotoğraf / Mesude Bülbül

İstanbul'da yaz mevsimi nerede karşılanır diye sorsak eminim İstanbul'u yakından tanıyan birçok kişinin aklına ilk olarak Emirgan gelecektir. Şehrin en nadide ve güzel mekânlarından biri olan Emirgan, sunduğu eşsiz Boğaz manzarası, lale bahçelerinin rengarenk dünyası ve şehrin akciğerleri olan ağaçlarıyla hem İstanbul'un sakinlerine hem de bu kadim şehri ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlere hoş bir merhaba diyor. Bugün artık şehrin merkezi sayılan eskinin sayfiye semtlerinden geçerek takip ettiğimiz sahil yolu çıkarır bizi Emirgan'a. Sahil yolu boyunca denizle ve mavi ile ünsiyet peyda etmeye başlayanlar araçların yokuşu tırmanmaya başlamasıyla yeşil bir dünyanın içinde buluverirler kendilerini. Koruya attığınız ilk adımla birlikte burnunuzdan başlayıp ciğerlerinize doğru devam eden binbir çeşit güzel kokunun yolculuğunun bitmesini hiç istemezsiniz.

EMİRGAN KORUSU

Halk bu koruyu o kadar sever ki zaman içinde söylene söylene Emirgûne ismi Emirgan'a dönüşüverir. İsim bir süre sonra koru ile sınırlı kalmaz ve koca bir semt böyle anılmaya başlar.

"EMİRGAN, İSTANBUL'UN SON KALAN KÖYLERİNDEN BİRİ"

Zamanla ismini tüm semte veren Emirgan Korusu, birçok kişi için yeşille buluşulacak şehrin en nadide noktası. Ömrünü bu güzelim semtte geçiren Hanife Ayar, üç kuşak Emirganlı olanlardan. Kastamonu'dan gelen dedesinin açtığı ekmek teknesi bakkal dükkânını önce babası, şimdi de kendisi iki kardeşi ile birlikte sürdürmeye gayret ediyor. "Babam, kardeşimlerim ve onların çocukları Emirgan İlkokulu'ndan mezun oldu. Yapısal dönüşüme uğramayan ender semtlerden biridir Emirgan" diyor Hanife Ayar. Hâlâ eski evlerin verdiği nostaljik havayı hissedebileceğiniz bu semtte, eski İstanbul'a dair değerler görülebiliyor. "Ermeni, Rum birçok komşu ile birlikte büyüdük. Bizler için hele hele esnaflık yapan bizler için dinin, rengin ve kimliğin bir önemi yok. Gönül kazanmak en büyük erdem" diyen Hanife Ayar'ın gönlü yaralı aslında. 2019 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) mezunu oğlu Halit Ayar'ı İstiklal Caddesi'nde cinayete kurban veren bir anne o. Gönül sızısıyla işlerine sarılan Hanife Hanım ve kardeşleri bitmeye yüz tutan bir mesleği dayanışma ruhuyla yürütüyorlar. Ayar, "Mahalle kültürümüz devam ediyor. Acımıza da sevincimize de ortağız biz. İstanbul'un son kalan köylerinden biri diyebilirim Emirgan için" diyor. Hanife Hanım'ın yanından iş açıklığı duasıyla ayrılıp Emirgan sokaklarını arşınlamaya devam ediyoruz.

SEMTE İSMİNİ VEREN KORU

Emirgan yüz yıllardır ziyaretçilerini tabiatla buluşturma görevini istinasız sürdürüyor. Öyle ki Bizans döneminde selviler anlamına gelen Kiparodis şeklinde anılan bölgeye insan eli ilk olarak 16. yüzyılda değmiş. Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa'nın nişancılarından meşhur Münşeâtü's-selâtîn müellifi Feridun Ahmed Bey'e atiye maksadıyla verilen bölgede bir yaz köşkü ve müştemilat inşa edilir. İşte tam bu esnalarda bölge, bugünkü adına da kavuşacaktır. Osmanlı padişahı IV. Murat, Safeviler üzerine yaptığı sefer sırasında Revan şehrini savaşmadan fetheder. Bu fethin kolay gerçekleşmesinde hiç şüphesiz Revan Muhafızı Emirgûne Han'ın Osmanlı saflarına geçişi oldukça etkili olmuştur. Emirgûne Han artık bir Osmanlı veziridir ve padişah tarafından bugünkü koru kendisine bağışlanır. Feridun Bahçeleri namıyla o güne kadar anılan korunun yeni ismi Emirgûne Korusu olacaktır. Halk bu koruyu o kadar sever ki zaman içinde söylene söylene Emirgûne ismi Emirgan'a dönüşüverir. İsim bir süre sonra koru ile sınırlı kalmaz ve koca bir semt böyle anılmaya başlar.

Emirgan biraz da İbrahim Çallı'nın Emirgan tablosundaki ışıklarının, Atilla İlhan'ın 'Emirgan'da Çay Saati' şiirinin tekrar ve tekrar hissedileceği bir mekân. Edebiyattan sanata pek geçişken bir haletiruhiye kazandırır insana bu yeşil ile baştan başa boyanan mekân... Çınarlar ve erguvanlarla süslenen Emirgan, baharın ilk kalp atışlarına şahit eder ve türlü kuş sesiyle yaz için hazırlar ruhları. Arnavut kaldırımlı yokuşlarını ağır adımlarla çıkarken etrafı temaşa edip şehre neşe katan semtin her bir karışına ayrı nazar bırakmak istersiniz.

"MAHALLELİ BİR YERE GİDERKEN ANAHTARLARINI HÂLÂ BANA BIRAKIR"

Emirgan'ın en eski terzilerinden birinde duraklıyoruz. Eski tip bir tabelada yazan Terzi Necmi yazısına ilişiyor önce gözlerimize, ardından boynunda mezura asılı usta ile selamlaşıyoruz. İstanbul'un kadim esnaflarına has eda ile başlıyoruz sohbete... 58 yıllık meslek hayatının 46 yılını Emirgan'da geçiren Sivaslı bir terzi Necmi Kaya... "Benimle beraber bitecek ailedeki terzilik. Çocuklarım meraklanmadılar, ben de doğrusu istemedim onların bu mesleği sürdürmesini" diyor. Biz sohbeti koyulaştırdığımız esnada terzi dükkânına Emirgan'ın sâkinleri uğruyor, içlerinde yalıda oturanlar da var sokaktaki lokantada çalışan da... "Mahalleli bir yere giderken anahtarlarını hâlâ bana bırakır. Eşi, çocuğu gelip benden ister anahtarı, kargolar için de birinci adres hep bizim fakirhane olur." Alışmış mahalleli bir kere Necmi Usta'nın dükkânda olmasına... 8 ay oldu diyor Necmi Usta, belli ki günleri sayıyor, "Yakacık'a taşındık, hanım istedi, orasının havası daha iyi geliyor. Ama Emirgan ile olan bağlantımı dükkân vasıtasıyla sürdürüyorum." 7 taksitle takım elbise satan işletmelerle rekabet etmesinin zor olduğuna dikkat çeken Necmi Kaya, değişen kumaş kalitelerinden de şikâyetçi. Emirgan'dan Yunanistan'a giden ama her sene kıyafet diktirmek için Necmi Usta'nın dükkânına uğrayan Katy'nin hikâyesi... 2008 Avrupa Şampiyonası sırasında milli takım maçlarını izlemeye giden Emirganlıları tanıyıp yanlarına giden Avusturya Lisesi öğretmeninin, zayıflayan babasına Mecmi Usta'dan yeni takım elbise siparişi... Hikâyelerin her biri unutmaya yüz tuttuğumuz 'mahalleli' kavramını bizlere hatırlatan cinsten. Allahaısmarladık diyerek uğurlandığımız terziden sonra Emirgan yollarına bir defa daha düşüyoruz.

Emirganlı Terzi Necmi Kaya

LALELERİN MESKENİ

1960'lı yıllarda İstanbul'a has lale yetiştiriciliği bu muazzam semtte yeniden başlatılmış. Tarihteki aslına uygun olarak bir zamanlar lalelere, sünbüllere, güllere ev sahipliği yapan Emirgan Korusu, o yıllardan bu yana lale denilince ilk akla gelen adreslerden biri haline gelmiş. Sarı, yeşil ve kırmızı... Gökkuşağının tonlarını andıran bu güzellik abidesi 'lale halılar' hemen hemen Emirgan'ı ziyaret eden herkesin önünde bir defa da olsa fotoğraf çektirdiği alanlara dönüşmüşler. Başınızı koru içerisinde soldan sağa çevirirken nelere ilişmiyor ki gözleriniz... Bir yanda çam, servi, göknar diğer yanda kristal çamı, salkımsöğüt, ıhlamur, erik ve şeftali... Yaklaşık 120 ağaç türüne ev sahipliği yapan koru bir hafta sonu sabahında ya da iş arasında, öğle molasında mutlaka ziyaret edilmeli.

(Beyaz Köşk)

472 bin metrekarelik koru neleri saklıyor içinde bir bilseniz... Mısır Hıdivi İsmail Paşa'nın sarı, pembe, beyaz köşkleri, Yeşilçam filmlerine doğal set olan harikulade görüntüleri, erik ağaçlarının beyaz gelinlikleri, şeftali ağaçlarının pembe nişan elbiseleri... Göletlerin sessizliğinde kendi sesinizi duymaya çalışarak ağaçlara doğru kanatlarını açıp süzülen kuşları seyrediyorsunuz. Saatin kaç olduğu umurunuzda olmadan, yarın katılacağınız toplantı hazırlığına kafa yormadan sadece ve sadece gölete yansıyan aksinizi görüyor ve kuşların namelerini işitiyorsunuz.


(Pembe Köşk)

EMİRGAN, KAHVALTININ DA ADRESİ

Korudan ayrılmak istemeyen yüz ifadesiyle yavaş adımlarla yokuş aşağı inip sahilde biraz yol aldıktan sonra Emirgan İskelesi ile karşılaşıyorsunuz. 1851'den bugüne işlevini sürdüren iskele birçok onarım, tamir ve yeniden yapım sürecinden geçmiş. İskele ziyaretinin ardından hikâyesi 1986'da başlayan ve bugün bir markaya dönüşen Emirgan Sütiş'e doğru hızlı adımlarla ilerliyoruz. Tarih boyunca bir çay bahçesi olarak bilinen Emirgan'ın en gözde kahvaltı mekânlarından biri olan Emirgan Sütiş, sadece ailelerin uğrak bir noktası değil, gençlerin de vakit geçirmek istedikleri, kahve eşliğinde sohbet ettikleri bir nokta. Emirgan Sütiş'in Kurumsal İletişim Müdürü Ersin Kefeli ile sohbet ederken; genç-yaşlı farklı sosyo-ekonomik statülerden gelenler koşar adım içeri girip boş masa bulma telaşına düşüyorlar. "Günde ortalama beş binin üzerine misafir ağırlıyoruz. Özellikle hafta sonu en yoğun olduğumuz günler oluyor. Son dönemde Emirgan ve Emirgan Sütiş insanların hafta sonu kahvaltı yapmak için ilk tercih ettikleri yerlerden birine dönüştü" diyor Ersin Bey.

Her daim karşı yakadan Boğaziçi'ne geçmek ve şehrin sefasını bir de bu yakadan sürmek isteyenler olduğunu biliyoruz. İşte Emirgan da o imrenilen Boğaziçi'nin esnafları, korusu, Arnavut kaldırımlı sokakları ile gezip görülecek köşelerinden belki de en mühimi.

(Emirgan Sütiş)

EN ÇOK OKUNANLAR