Sektörler

13 Mayıs 2024 12:45

Tarım sektörü yepyeni bir dönüşümün eşiğinde

Tarım alanında kazan-kazanı oluşturmak için; tarımın finansmanı, uluslararası ticaret, teknoloji entegrasyonu, çiftçinin markalaşmaya yatırım yapması, coğrafi işaretli ürünlere ve organik tarıma yönelmesi, çiftçiliğin yaygınlaşması için kırsal kesimin eğitim, sağlık ve sosyal haklar açısından kalkındırılması büyük önem taşıyor. Ortak teknoloji kullanımı ve örgütlenme, katma değerli üretim ve sürdürülebilirlik alanlarında Türk tarım sektörünü çok daha farklı bir noktaya taşıyacak.

01I TARIMIN FİNANSMANI, ULUSLARARASI TİCARET VE TEKNOLOJİ ENTEGRASYONU

Gelecek projeksiyonu belirlenmeli

Tarım sektörünün geleceği yapay zeka, katma değerli üretim ve dijitalleşme ekseninde şekilleniyor. İklim, sağlık ve politik riskler karşısında Türkiye'nin net yol haritalarıyla ilerlemesi gerekiyor. Nüfusun hızla artması ve 85 milyonun sağlıklı beslenmesi açısından tarım sektörü kilit öneme sahip

Bugün Avrupa ve Amerika'da tarım sektöründe yapay zeka ve teknoloji entegrasyonu açısından öne çıkan pek çok gelişme ve uygulamanın Türk girişimcilerin de radarında olduğunu görüyoruz. Uzaktan algılamayla her türlü veri toplanabiliyor. Bu karar destek sistemi ile çiftçilere hayvancılıkta ya da bitkisel üretimde ne tür uygulamalara yönelmeleri gerektiği konusunda yol gösteriliyor. Ağırlıklı olarak dijital okuryazarlığı olan 20'li yaşların sonu, 30'lu yaşların başındaki çiftçilerin, bu sistemlerden faydalandıkları gözlemleniyor. Yapay zeka, günümüzün en popüler konusu... Tarım sektöründe de büyük verinin toplanması ve işlenmesi noktasında yapay zeka algoritmaları tarlaya uygulanacak gübre ya da ziraai ilaç miktarına kadar çok çeşitli alanlarda etkisini gösteriyor.

Sosyolojik ve ekonomik boyut analiz edilmeli

Tarım sektöründe katma değer yaratan bir diğer başlık ise inovatif tarım girişimleri... Yazılım ve donanım açısından bakıldığında hem çok uygun hem de çok nitelikli teknolojilerin geliştirildiği dikkat çekiyor. Sahip olunabilecek teknolojilerin yanı sıra kiralanabilecek teknolojiler de var. Geniş bir yelpaze söz konusu. Ama iş her defasında dönüp dolaşıp finansmana geliyor. 20 yılı aşkın süredir tarım sektörüyle ilgilenen biri olarak iki konuda zorluk çekildiğini gözlemliyorum: Birincisi tarımın finansmanı, ikincisi de uluslararası ticaret. Arka planda işin sosyolojisini, ekonomisini, işletmeciliğini ve pazar yapısını düşünmeniz gerekiyor.

KATMA DEĞERİ ARTIRMA STRATEJİLERİ

01I Çiftçi tarladan sonraki sürece de dahil olmalı

Ham ürün işlendiği, paketlendiği ve ambalajlandığı noktada değer kazanmaya başlıyor. Örneğin çiğ süt; tereyağ, peynir ya da kaymağa dönüştüğünde fiyat artıyor. Domatesi tarladan toplayıp salça haline dönüştürüp ambalajladığınız takdirde para kazanmaya başlıyorsunuz. Bu da bir dönüşüm gerektiriyor. Çiftçilerin çok az bir kısmı bu dönüşümün farkında... Büyük çoğunluğu ise sadece üretimle ilgileniyor. Bunun yolu örgütlenmekten, organize olmaktan ve kooperatifleşmekten geçiyor. Bu süreç koordine edilemediği için gerekli katma değer sağlanamıyor. Aynı konu meyve-sebze üretimi ve organik tarım için de geçerli. Bu nedenle çiftçinin tarladan sonraki sürece dahil olması büyük önem taşıyor.

02I Coğrafi işaretli ürünlere ve markalaşmaya yatırım yapılmalı

Portakalı portakal olarak üretmekle, Finike portakalı üretmek arasında büyük bir fark var. Finike portakalını market rafında satarken de ihracat ederken de önemli bir katma değer artışı yaşanıyor. Çiftçi, bu nedenle coğrafi işareti alınmış ya da markalaşmış ürünler ile farklı bir kazanım elde edeceğinin bilincinde olmalı.

03I Organik tarım fırsatları gözden geçirilmeli

Çiftçilerimiz çok daha farklı bir bakış açısına sahip olmalı. Oysa çoğu geleneksel alışkanlıklarından vazgeçmek istemiyor. Anne-babalarından öğrendikleri stilde üretim sürecine devam ettikleri için katma değerli üretim sürecine yönelemiyorlar. Örneğin, geçmişte Türkiye'de kivi, ananas ya da ejder meyvesi üretilmiyordu. Bu nedenle organik tarımda çok önemli fırsatlar bulunuyor. Ama çiftçilerimiz, pazar yapısına hakim olmadığı farklı bir ürün yetiştirerek risk almak istemiyor.

04I Kırsalı kalkındıracak farklı modeller geliştirilmeli

Resmi istatistiklere göre şu an Türkiye'deki çiftçilerin yaş ortalaması 56-60 arasında. Yeni nesli tarıma yöneltmek konusu da çok kolay değil. Gençler ve özellikle kadınlar; sosyal imkanların kısıtlı olması, ekonomik koşullar, eğitim ve sağlık ihtiyaçları gibi nedenlerden ötürü kırsal alanda yaşamaya çok sıcak bakmıyor. Bu nedenle büyük şehirlere göç yaşanıyor. Kırsalı kalkındırmak için ise farklı modellere ihtiyaç duyuluyor.

05I Sermaye ve teknolojiye erişime yönelik iş modelleri kurgulanmalı

Tarım yapabilmek için belli bir sermayeye ihtiyaç duyuluyor. Araziniz yoksa arazi kiralamalısınız. Makine teçhizatına ihtiyacınız var. Tarım sektöründe teknolojinin önemine vurgu yapıyoruz. Ama unutulmamalı ki bu süreç de yatırım gerektiriyor. Farklı bir ifadeyle finansmana ihtiyacınız var. Teminat sorunu yaşayabilirsiniz. Gençleri de bu noktada özendirecek, finansal engellerin önüne geçebilecekleri, bir araya gelerek ortak arazi işletebilecekleri, ortak makine teçhizatı kullanabilecekleri, ayakları yere sağlam basan bir model kurgulanmalı. En az lise mezunu, finansal okuryazarlığı olan, teknolojik dönüşümün farkında olan gençleri kazanmak gerekiyor. Türkiye'de çeşitli iş modellerinin geliştiğini dikkat çekiyor. Bankaların çiftçilere yönelik çeşitli teknoloji çözümleri bulunuyor. Traktör firmalarının uygulamaları hem çiftçileri hem eğitiyor hem de kendileri için maliyetli birtakım uygulamalara daha kolay ulaşabilmelerine yön veriyor. Sözleşmeli üretim modelleri var. Çiftçi ile anlaşma yapan firma, teknoloji ve ziraat mühendisliği desteği verebiliyor. Bunların hepsi olumlu adımlar. Bu süreç de kazan-kazanı oluşturuyor. Çiftçinin alacağı mahsulün niteliğini ve verimliliğini artırıyor.

(Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gökhan Özertan)

02I ODAK NOKTASI; TEKNOLOJİ, GÖRÜLEBİLİR ETKİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Kazan-kazan oluşturulmalı

Tarım sektöründe katma değerli üretime geçiş için insan odaklı süreçlerin gözden geçirilmesi gerekiyor. Yapay zeka ve dijitalleşme odaklı gelişmeler; iş yapınıza, üretim modelinize, hızınıza ve doğayı korumaya olumlu bir etkide bulunuyorsa, bu teknolojiyi kullanırsınız.

Unutulmamalı ki teknoloji; teknoloji için değil, halk içindir. Burada anahtar kelime; o teknolojinin çiftçinin, sanayicinin, tüketicinin işine yarayıp yaramaması... Tarım sektöründe B2B süreçten bahsediyoruz. Üretim yapana sunulan teknoloji ana gündemimiz. Üretici ve çiftçileri birer işletme olarak görmeliyiz. Bu noktada kullanılacak teknolojinin işe yararlığı daha da öne çıkıyor. Yatırımın geri dönüşü mutlaka analiz edilmeli. Ölçülebilir sonuçlar alınacak projelerin geliştirilmesi, pilot projelerin Türkiye geneline yayılması şart. Tarladan sofraya gelene kadar sütün, domatesin, gıdanın başına ne geliyor? Bunu izleyebilmek, çocuklarımıza ne yedirdiğimizi bilmek, sağlıklı gıda üretmek istiyoruz. Bunun için ise teknoloji, görülebilir etki ve sürdürülebilirliğe odaklanmak ve kazan-kazanı oluşturmak gerekiyor.

Genç çiftçiler farklı alanlarda eğitim almak istiyor

Özellikle gençlerimiz tarım sektöründe önemli bir fırsat olduğunun farkında. Çiftçi kayıt sisteminde yaşlılar gözüküyor. Ailenin torunu işin başında olsa da kayıtlarda bu gözükmüyor. Tarım 4.0 Teknoloji ve Etki Derneği bünyesindeki Genç Çiftçiler Ağı'mızdaki üyeler, Türkiye ve dünyadaki farklı disiplinlerde başarılı olmuş kişi ve kurumlarla bir araya gelip eğitim almak istiyor. Bu eğitimlerin sadece tarım ile ilgili olmasını talep etmiyorlar. İletişim, finansal okuryazarlık, liderlik, takım çalışması gibi eğitimler almayı arzu ediyorlar. Dünyadaki gelişmelerle, yeni trendlerle bağlantılı olmak istiyorlar.

Küçük-orta ve büyük ölçekli çiftlikler

Tarım sektöründe sahada çeşitli oyuncular bulunuyor. Çiftçilik yapan farklı demografik özelliklere sahip bir kesimden bahsediyoruz. Çiftlikleri üçe ayrıyoruz: Küçük, orta ve büyük işletmeler... Hayvansal ve bitkisel üretim işletmelerinin hepsi bu ölçekte inceleniyor. Küçük-orta ve büyük olmak üzere de değerlendirme yapılabilir. Küçük-orta ölçekli işletmeler; aile işletmesi, kişisel girişim ya da şirket olabilir. Büyük ölçekli işletmelerde de aynı işleyiş söz konusu. Küçük işletmeler aile işletmesidir, büyük işletmeler ise şirkettir gibi yanlış bir algı öne çıkıyor. Tarım işletmelerinin ayakta kalmasını sağlayan en önemli kriterlerden biri de aile şirketi olarak yol almaları...

(Tarım 4.0 Teknoloji ve Etki Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve TETA Teknik Tarım Genel Müdürü Sumer Tömek Bayındır)

03 KOLEKTİF ÇALIŞMA VE DOĞRU PLANLAMA

Tarımda söylemden eyleme geçme zamanı

Türk insanının değişime ve gelişime olan üstün uyum yeteneğiyle, doğru belirlenmiş ve girift olmayan bir akışla, bu toprakların bizlere verdiği avantajla hızlı ve verimli sonuçlar almak çok mümkün. Taahhüt dönemi bitiyor, eylem dönemi başlıyor

Yıllardır konuşuyoruz, peki yapabiliyor muyuz? Katma değerli tarım ürünü deyince ne anlıyoruz? Ürün üretmeden önce üretim yapılacak bölgenin tarıma elverişli olup olmadığına, ne yetiştirileceğine, nasıl yetiştirileceğine, yetiştirilen ürünün pazar durumuna, rekabetteki yerine ne kadar hakimiz? Bütün bunları planlı mı, yoksa rastgele mi yapıyoruz?

Şanslı bir coğrafyadayız

Tarımsal açıdan altı önemli avantaja sahibiz:

-Üretim desenimizin zenginliği, endemik çeşitliliğimizin eşsizliği

-İklim çeşitliliğimizin bize kattığı ürün çeşitliliği

-Genç nüfus oranımızın yüksekliği

-Ülkemizin konumu yani dünyanın önemli pazarlarına yakınlığı

-Topraklarımızda kimyasal kirliliğin nispeten az olması

-Ülkemizin yenilenebilir enerji kaynaklarındaki potansiyeli

Ülkemize avantaj sağlayan bu başlıkların, kolektif çalışma ve doğru planlamayla entegre olması da büyük önem taşıyor. Ancak bu sayede verilen emekler anlam kazanabilir. Ürünlerimiz iç-dış pazarlarda hak ettiği değere ulaşabilir ve sürdürülebilir üretim garanti altına alınabilir.

Her şey üreticiden beklenmemeli

Üreticilerimizden, yetiştiricilerimizden hem ürün üretmeyi hem de bu ürünleri albenili bir ambalajla, mevzuatlara uygun, hijyen koşullarda, süper bir pazarlama tekniğiyle iç ve dış pazarlara marka olarak ve katma değer yaratarak satmasını beklememiz doğru değil. Belirli bir olgunluğa gelinceye kadar bu işin sadece üreticimizin elinde şekillenmesini beklemek çok eksik kalır. İşte tam da burada kolektif çalışmaya, güçlerimizi birleştirmeye, her şeyi devletten beklememeye ve daha planlı, programlı, bilinçli yürümeye ihtiyaç var.

Atılması Gereken Dört Adım

01I Üretici örgüt yapısı rehabilite edilmeli. Kooperatif üyeleri için üretimin tek elden planlanması, üretim girdi temininin karşılanması hatta pazarlamanın profesyonelce tek elden yapılıyor olması çok önemli. Bunun yapılabilmesi için kooperatiflerin eğitim alması, bu eğitimin sürekliliği sonrasında da kooperatiflerin destek beklenen konularda uzman ve mentörlerle kesintisiz desteklenmesi şart.

02I Üretici ve alıcıları bir araya getiren özel yazılımlarla ürünlerin online pazarlanması, bu satışın sadece ülke içinde değil, aynı zamanda ihracat tarafında da kolaylıkla yapılabilmesi, aynı yazılım içinde üreticilere finansal ve lojistik çözümlerin sunulması, üreticilerin buradan girdi temininde çeşitli avantajlara kavuşuyor olması birçok faydayı ve pratikliği de beraberinde getirecek. Bu çalışma aynı zamanda müşteri talebinden yola çıkılarak planlamayı da kapsayacak, sözleşmeli üretim marifetiyle tam da talep kadar ürün üretilecek ve sıfır atık konusunun da devreye alınmasıyla dünya kaynaklarının boşa sarf edilmediği son derece rantabl bir üretim gerçekleşecek.

03I Kırsal alanda gençlerin de günümüz koşullarında kolaylıkla kalmalarını sağlayacak şekilde eğitim, sağlık ve sosyal imkanlar ile kırsal cazip hale gelmelidir.

04I Teknoloji destekli çözümler; kırsal kalkınmayı destekliyor, sürdürülebilir üretime yön veriyor, biyoçeşitliliği koruyor, yerel-yöresel-coğrafi işaretli ürünlerin devamlılığını ve değer bulmasını sağlıyor, kırsalda kadın ve genç istihdamını teşvik ediyor, üretici için pazarlama kanallarını genişletiyor.

(Tanışık Danışmanlık Şirket Sahibi, Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi, 27.Dönem Bakan Yardımcısı Ayşe Ayşin Işıkgece)

EN ÇOK OKUNANLAR