Sektörler

24 Eylül 2024 10:09

Sigortacılıkta sürdürülebilir başarının sırrı

Türk Sigortacılık sektörü dijitalleşmenin etkileriyle yapay zeka teknolojileri ve InsurTech alanlarında yaptığı atılımlarla sektör verimliğini artırarak, sunduğu yeni inovasyon fırsatlarıyla sigorta sektörünü yeniden şekillendiriyor.

Sigorta sektörünün, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal gelişiminde oynadığı rol kuşkusuz ki çok büyük. Türkiye Sigortacılar Birliği de (TSB), sigortalılık oranını ve finansal sistemdeki payını artırmak için güçlü ve sürdürülebilir bir yapıya ulaşmak amacıyla hız kesmeden çalışmalarını sürdürüyor.

Uyguladığı güçlü sermaye politikalarıyla büyümeye devam eden sektör yılın ilk yarısında 1.7 trilyon lirayı aşan sermaye büyüklüğüne ulaştı. Halihazırda TSB, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu'yla (SEDDK) yürüttüğü ortak çalışmalarla bu büyümeyi desteklemeye devam ediyor. TSB Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Gülen ile sigorta sektörünün 2024 performansını ve gelecek trendlerini konuştuk... Gülen, sigortacılık sektöründeki başarılı büyüme sürecinden bahsederken, Bireysel Emeklilik Sistemi'nin büyük ölçüde sektöre sağladığı katkılara dikkat çekiyor. Gülen, dijitalleşmenin olumlu etkilerinden, yapay zekanın sektördeki yerinin önemi ve sigortacılıkta sürdürülebilirlik üzerine yapılan proje ve yatırımların önemini anlatıyor.

* Sektör ilk yarıda toplamda yüzde 80'lik bir büyüme gösterdi ve 380 milyarlık prim üretimi gerçekleştirdi. Sektörün 2024 ilk yarı performansını değerlendirebilir misiniz?

Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (SEDDK), son dönemde uyguladığı güçlü sermaye politikasına paralel olarak; sigorta sektörümüz her geçen gün daha da dirençli bir yapıya kavuştu. Düzenleme ve denetlemeleriyle sektörümüze yön veren SEDDK, attığı adımlarla bize destek oluyor. Sektörümüzün öz kaynakları, yüzde 130'a yakın artarken, sermaye yapımız her geçen gün daha da güçleniyor. Bu yolda aktif büyüklüğümüz yılın ilk yarısında 1.7 trilyon lirayı aşma başarısını gösterdi. Sektörümüzün prim üretimi yılın ilk yarısında, geçen senenin aynı dönemine oranla toplamda; yüzde 80,7 oranında nominal büyümeyle 380.4 milyar lira oldu.

Sigorta sektörünün özellikle sağlık sigortaları ile yangın ve doğal afet branşlarındaki olumlu görünüme bakacak olursak; yılın ilk yarısında hayat dışı branşlarda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 81,3 oranında prim üretimi gerçekleşti. Reel de ise bu oran yüzde 5.7'lik büyümeyle 337 milyar lira oldu.

Oto sigortaları toplamda 131,4 milyar lira prim üretimi ile sektörün toplam prim üretiminin yüzde 39'unu gerçekleştirerek, bu anlamda sektörün lokomotifi olmaya devam etti. Bu alanda daha sağlıklı bir yapıya kavuşması için ve zorunlu trafik sigortasında yaşanan tartışmaların gündemden çıkarılması için regülatör kurumumuz SEDDK ile yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Hem sektör hem de kamuoyunu mutlu edecek bir sonuca ulaşacağımıza inanıyoruz.

Ülkemize büyük acılar yaşatan 6 Şubat 2023 tarihindeki Kahramanmaraş depremleri ile birlikte farkındalığı artmaya başlayan Yangın ve Doğal Afetler branşında da 6 ay sonunda prim üretimi geçen yılın aynı dönemine göre nominalde yüzde 124,3 ulaşırken, reelde ise yüzde 30,7 oranında artarak 57.8 milyar lira oldu.

Sağlık sigortaları istikrarlı büyümesini sürdürüyor. Bu branşta 6 ayda 63 milyar lirayı aşan prim üretilirken, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 100,4 oranında; reelde de yüzde 16,8 büyüme yaşandı. Bu branş içinde yer alan ve son yıllarda büyük ilgi gören Tamamlayıcı Sağlık Sigortası'nda ise 6 ayda 19.4 milyar lira prim üretimi olurken, bu alanda reel büyüme 42,3 oldu.

* Sektörün gösterdiği büyüme performansı yılın ikinci yarısında da devam edecek mi?

Sigorta sektörümüz 2024 yılında enflasyonun üzerinde büyüme başarısı göstereceğini ve yüzde 80 oranında büyüme beklentisi altında; yıl sonunda 900 milyar TL seviyelerine ulaşan prim üretimini öngörüyoruz. Kur üzerinden hesaplayacak olursak da yıl sonunda 37 seviyelerinde olacağını varsayarsak, bu aslında 25 - 30 milyar dolar arasında bir prim büyüklüğü demek. Bir trilyon dolarlık bir ekonomide yüzde 2,5 gibi bir orana ulaşmış oluyoruz. Bu aslında iyi bir penetrasyon oranı. Ülkenin son 15 yılında yüzde 1,5 seviyelerinde seyreden penetrasyon yüzde 2,5 seviyesine gelmiş oldu. Gelişmiş ekonomilerde bu seviye yüzde 8-9'larda. Kendi ligimizdeki ülkelere baktığımızda, Türkiye'nin 4-5 bandında bir penetrasyona ulaşması gerekiyor. Bu da bugünkü rakamların iki katına çıkmamız gerektiğine işaret ediyor. Bizim Sigorta Birliği olarak da en önemli hedeflerimiz bu yönde.

* Yüksek büyüme yaşadığımız yılın ilk yarısında sektörün karlılık oranlarını da değerlendirebilir misiniz?

Kârlılık tarafında henüz 6 aylıklar açıklanmadı, 3 aylıklar güzel görünmekle birlikte, bir miktar rakamların içine girdiğimiz zaman, karşılıklar iskonto ile küçültülüyor. O da kârın olduğundan daha yüksek çıkmasına sebep oluyor. Tabii sigorta sektörünün iki geliri var: biri mali, diğeri sigortacılıktan elde edilen. İskonto çıktığında teknik tarafta zarara dönüyor. İskonto ile birlikte teknik tarafta 15 milyar TL kâr görünüyor ama onu çıktığınızda 2 milyar TL'lik zarara dönüyor. Bu bakımdan sektörün teknik tarafta hala gidilecek yolu var. Yüksek faiz ortamı sigorta sektörüne olumlu yansıdı, esas gelir mali taraftan geldi. Ama ilerleyen dönemdeki yıl içinde böyle bir resim olmayacak.

* Bireysel Emeklilik Sisteminin sektöre büyük ölçüde katkı sağladığını biliyoruz. Acaba son günlerde gündemde olan Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi'ni nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bireysel Emeklilik Sisteminde (BES) 1 trilyon fon büyüklüğü ve 16,5 milyon katılımcı sayısına ulaşıldı. Rakamlara baktığımızda burada da gayrisafi milli hasılanın yüzde 3 seviyesinde olduğunu görüyoruz. Bu bir tasarruf sistemi, tasarruf yapabilmek için de zorunlu harcamalar yapıldıktan sonra bir tutar kalması gerekir. Tabii enflasyon maalesef bunu da ortadan kaldırıyor. Toplumun tasarruf edebilme kabiliyetinin azaldığını söyleyebilirim ama hala bunun yanında Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) vatandaşın gözü önünde birinci sırada yer alıyor. Çünkü muazzam bir teşvik var. Buradaki devlet katkısı çok önemli bir rol oynuyor. Bence ilgi her şeye rağmen iyi. Çünkü katılımcı sayısında yüzde 6 artış var. Buranın doğru rotada olduğuna inanıyorum.

Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) biraz daha işvereni çalışanıyla birlikte tasarruf etmeye zorlayacak ve sistemden çıkmayı zorlaştıracak. Ürün henüz tasarım aşamasında ama otomatik katılım sisteminden alınan dersler TES'te kullanılıyor. Çok daha iyi bir tasarımla bence muazzam olacaktır. Tasarrufu teşvik etme, çalışan işveren arasındaki tasarruf ilişkisini de düşündüğümüz zaman TES, nasıl bundan 21 yıl önce BES çıktı ve bu günlere geldi ise, sanırım onun gibi ikinci bir başarı hikayesi olacak. Kamunun da TES'in destekleyici olmasını sağlayabilirsek, ülke önümüzdeki dönem çok iyi bir ürün kazanabilir. Bu konuda aceleci olmamak lazım. Sanki bunu enflasyonunun da düşmesiyle birlikte peyderpey başlatıp büyütebiliriz. Gerekiyorsa vitesi kademeli artıralım, işveren, çalışan paylarını düşükten başlayacak şekilde kimseyi üzmeden onlar için biriktirmeye ve nemalandırmaya başlayalım. Ama makul bir zaman zarfında TES'i devreye alabiliriz. Çünkü başlamak için bugün çok süper bir gün değil. Az önce bahsettim, maliyetler çok yüksek. Bu maliyetlerin üzerine bir de TES maliyetinin gelmesini işverenler istemeyebilirler. Tüm tarafların ortak aklı ile, kısmi de olsa başlatıp, düşen enflasyonla birlikte kademeli olarak devreye alınabilir.

* Son yıllarda dijital dönüşüm tüm sektörleri derinden etkiliyor. Türk sigorta sektöründeki değişimi bizim için yorumlayabilir misiniz?

Sektörümüz için dijital dönüşüm önemli bir kavram. Veri sigorta sektörünün merkezinde yer alıyor. Veriler olmadan sigortacılar tüketicilerin korunmak istediği riskleri değerlendiremez, poliçelerini geliştirip fiyatlandıramaz, tüketicilerin taleplerini işleme koyamaz veya dolandırıcılığı tespit edemez. Veri işleme işlerinin tam kalbinde yer aldığından sigortacılar verilerin değerinin ve onu korumanın öneminin farkındadır. Bu sadece yasal ve düzenleyici bir gereklilik değil, aynı zamanda tüketici güvenini oluşturmanın ve sürdürmenin de temel bir bileşenidir.

Yapay zekâ, sigorta şirketlerinin ortak ağlarını genişletmesine ve eski sistemlerini geleceğe taşımasına yardımcı olabilir. Hasar verilerindeki anormallikleri tespit etmede ve müşterilerin daha düşük prim veya daha yüksek tazminat ödemesi almak için kullandığı yanlış bilgileri belirlemede, sigortalı adaylarının özel ihtiyaçlarına uygun özelleştirebilecekleri teminatları belirlemede, sigorta okuryazarlığının yaygınlaşmasını da sağlayabilir. Sigorta şirketlerimiz yapay zekâ kullanımına yatırım yapıyor ve sektöre artı değer yaratarak gelişim ve değişmelere kaynak oluyorlar. Çünkü biliyoruz ki değişime hazır olmak gerekiyor.

Yapay zekâ sektörde ağırlıkla oto olmak üzere, risk seçimi ve fiyatlamada ciddi oranda kullanılmaya başlandığını görüyoruz. Hasar yönetiminde de yine yapay zekâ ile hasar değerlendirme yöntemleri kullanılarak ödeme sürelerinin kısaltılması sağlanabilmekte. Yapay zekânın etkinliğini şirket ödeme sürelerinin azalıyor olması ve kârlığının artışı ile her geçen gün sektör sonuçlarına yansıdığını görüyoruz.

* Türk sigorta şirketleri ve denetleyici kurumlar InsurTech akımına uyum sağlayabiliyor mu?

Biliyor ve yakından takip ediyoruz ki, InsurTech'lerin daha ilk adımdan itibaren dijital olarak şekillenecek bir sigorta sektörü hem penetrasyonun artırılması hem de tasarruf açığının kapatılarak ekonomideki kırılganlığın giderilmesi açısından büyük bir avantaj sağlayacak. Düzenleyici kurumumuz SEDDK'da sektörün dönüşümü, dijital yatırımları konusunda sektörümüzü destekliyor. Çok değerli uzmanların çalıştığı SEDDK, tüm dünyadaki gelişmeleri ve değişimleri yakından takip ederek ülkemiz sigortacılığına yönelik adımları TSB ile birlikte çalışarak atıyor.

Ülkemiz sigortacılığı sıkı bir şekilde regüle ediliyor. Bu regülasyonlar, sektörü daha güvenli hale getiriyor. Regülatör kurumumuz SEDDK'nın InsurTech konusunda da çalışmaları olduğunu biliyoruz. Son dönemde bu regülasyonların teknolojik gelişmelere uyum sağlaması yönünde adımlar atılmakta. Ama bunu daha görünür kılmalıyız.

* Teknolojik değişimi düşündüğünüzde, Türk sigorta sektörünü yurt dışı ile kıyaslayabilir misiniz?

Türk sigorta sektörü, son yıllarda teknoloji alanında önemli adımlar atmış olsa da, yurtdışındaki gelişmiş sigorta piyasalarıyla karşılaştırıldığında bazı farklılıklar gözlemlenebiliyor. Ülkemizde de dijitalleşme önemli bir ivme kazanmış durumda sigorta şirketlerimiz dijitalleşmeye ciddi yatırımlar yaparak müşteri deneyimini iyileştirmeye çalışıyor.

Öte yandan yapay zeka ve veri analitiği kullanımı artmakta, ancak henüz yurtdışı örneklerine kıyasla daha sınırlı bir kullanım mevcut. Bu yönde de şirketlerimiz ciddi yatırımlar yapma gayretinde. Tabii ki ülkemizde InsurTech alanında önemli adımlar atılmakla birlikte, pazar büyüklüğü ve girişimlerin sayısı henüz yurtdışındaki örnekler kadar geniş değil. Ancak, son yıllarda artan ilgi ve devlet destekleriyle bu alandaki gelişmeler hızlanıyor.

Öte yandan ülkemizde siber güvenlik bilinci de artmakta, ancak bu alanda yapılan yatırımlar yurtdışına kıyasla hala sınırlı. Özellikle veri güvenliği konusunda gelişmiş ülkelerdeki standartlara ulaşmak için daha fazla adım atılması gerektiğinin de altını çizmemiz gerekir.

Sonuç olarak sigorta sektörümüz, teknolojiye adaptasyon konusunda hızla ilerlemekte, ancak yurtdışındaki gelişmiş pazarlara kıyasla hala belirli alanlarda geri kalmış durumda. Dijitalleşme, yapay zeka kullanımı ve InsurTech alanlarında atılacak adımlar, sektörün uluslararası düzeyde rekabet edebilirliğini artıracaktır. Türkiye'deki regülasyonların ve altyapının gelişmesiyle bu farkın kapanması ve lehimize döneceği mümkün.

* Malum sürdürülebilirlik son yılların en önemli konularının başında geliyor. Türk sigorta sektörü sürdürülebilirlik alanında yeterli çalışma yapıyor mu?

Sigortacılık sektöründe sürdürülebilirlik, geniş bir yelpazede değerlendirmeyi kapsar. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nin (SKH) önemi, bir sigortacının ürün tekliflerine ve coğrafi erişime göre değişir. Sigortacıların sürdürülebilirliği bütünsel olarak düşünmeleri ve bunun işlerinin tüm yönleri üzerindeki etkisini göz önünde bulundurmaları gerekiyor. Dahili olarak bu, karbon ayak izlerini azaltmak ve enerji verimliliğini artırmak gibi operasyonlar içinde sürdürülebilir uygulamaları benimsemek anlamına geliyor.

Daha sürdürülebilir bir geleceğin oluşması için sürdürülebilir uygulamaları teşvik eden yenilikçi sigorta ürünleri geliştirmek ve sürdürülebilir davranışlarda bulunan müşterilere teşvikler sunmak büyük önem taşıyor.

Türk sigorta sektörü sürdürülebilirlik alanında önemli bir dönüşüm sürecinin başında bulunmakta, ancak mevcut çalışmalar yeterli düzeyde değil. Sektörün, sürdürülebilirlik stratejilerini derinleştirmesi, bu alandaki uygulamaları daha yaygın hale getirmesi ve uzun vadeli planlamalarla kalıcı bir değişim sağlaması gerekiyor. Bu doğrultuda atılacak adımlar, sadece sektörün geleceğini güvence altına almakla kalmayacak, aynı zamanda toplumsal faydayı da artıracak.

EN ÇOK OKUNANLAR