Platin Dergisi, #PlatinPortre köşesinde bu ay bir başka değerli ismi ağırlıyor. Köşenin 13. portresi olarak sorularımızı içtenlikle yanıtlayan Academic Group Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Zehra Neşe Kavak; hem bir doktor hem bir yazar hem de bir iş insanı kimliğiyle karşımıza çıkıyor.
Zehra Hanım ile özel hayatına ve iş yaşamına dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Kendisine sosyal hayatında neler yaptığını ve tutkularını da sorduğumuz başarılı iş insanı, sahip olduğu birçok kimliği ile derin portresini gözler önüne serdi. Buyurun o halde #PlatinPortre'mizin bir başka sohbetine...
"UYUMADAN ÖNCE HİÇBİR ŞEY DÜŞÜNMEMEYE ÇALIŞIRIM"
* Zehra Hanım, uyumadan önce neler düşünürsünüz?
Uyumadan önce o kadar yorgun oluyorum ki hiçbir şey düşünmemeye çalışıyorum. Benim uykuya dalmadan önceki hazırlık ritüelim şu, bazen kafama bir sürü düşünceler geliyor, bunların bazıları hoş olmayan düşünceler olabiliyor, o zaman ben de kendime "Unutma, her şey geçici, şu anda bir deprem olsa neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz, o yüzden tasalarını dertlerini sabaha ertele, şu anda hiçbir şey düşünme ve sadece uyumaya konsantre ol" diyorum ve uyuyorum. Bunu kendime düstur belledim.
* Onun dışında günlük temponuz nasıl?
Benim oldukça yoğun bir çalışma hayatım var. Aslında yaş aldıkça belki biraz azalması gerekirken, benim tempom daha da hızlandı. Fakat sanırım belki de çalışmamak beni daha çok yoruyor. Özellikle yoğun çalışma temposuna sahip olan insanlarda, durunca daha fazla bir yorgunluk oluyor. Belli bir tempoda gitmek güzel bir şey. Bence insanı dinç de tutuyor. Sabahları ise güne çok erken başlıyorum. 7 gibi kalkarım muhakkak. Mutlaka 8 bardak hafif alkali su içerim kalktığımda. Sonra 45 dakika hiçbir şey yemem. Sabahları aç karnına su içtiğiniz zaman vücudunuz temizleniyor. Bence sağlıktaki en önemli kurallardan biri de bu.
"POLİSİYE VE SUÇ FİLMLERİ İZLEMEYİ SEVİYORUM"
* İş dışında neler yapmaktan keyif alıyorsunuz?
Açıkçası iş dışında bir tek pazar günlerim boş. Akşam eve gidişlerim de geç saatleri bulabiliyor. Çalışmadığım zamanlar en çok sevdiğim şeyler kafamı boşaltmak için polisiye, suç ve dedektif konulu dizi ve filmler izlemek. Herhalde dünyada bu konuda çekilmiş tüm dizi ve filmleri seyretmiş olabilirim. Öte yandan belgesel ve biyografi türündeki yapımlar da ilgimi çekiyor. Boş zamanlarımda bunlar benim önceliğim. Bunlar dışında ise açık havada yürüyüş ve yoga yapmak. Elbette aile ve özellikle annemle vakit geçirmek de diğer vazgeçilmezlerim arasında. Babam aramızda değil, annem 92 yaşında. Çok yakın oturuyoruz annemle, bir bahçe içerisinde. O yüzden pazarlarımı mutlaka annemle geçirmeye çalışıyorum.
* Biriktirdiğiniz şeyler var mı hayatınızda?
Kitap biriktiririm, çok geniş bir kitap koleksiyonum var. Evimde bir kat sadece kütüphane. 11 yaşımdan beri kitap biriktiriyorum. O zamandan bu yana okuduğum kitapları asla atmadım. Benim kronolojik olarak 11 yaşımdan beri okuduğum bütün kitaplar bellidir. Kitap biriktirmek en önemli hobilerimden biri. Seyahati de çok severim ama çok okuyan mı çok gezen mi meselesine ise eşittir cevabını veririm. Senede bir kere mutlaka hiç gitmediğim bir yere gitmeyi çok arzu ediyorum. 2022'de Kopenhag'a gittim. 2023'te ise İskoçya seyahatimden çok etkilendim. Bu yıl ise Güney Afrika'ya gitmeyi çok istiyorum. Hindistan kültürü beni çok etkiliyor ve kendine çekiyor. Daha önce beş kez Hindistan'a gittim. Hindistan; kültürü, mutfağı ve çelişkileriyle beni çok etkiliyor. Çok çelişkiler barındıran ama bu çelişkiler içinde inanılmaz çekiciliği olan bir ülke.
"KÜLTÜREL SEYAHATLERİ DE ÇOK SEVERİM"
* Sanat desem, ne dersiniz peki?
Açıkçası sanatla çok yakın bir ilişkisi olan bir insan değilim. Çünkü sanat, bildiğim ve gözlemlediğim kadarıyla zaman istiyor. Sanata zaman ayıracaksınız, sanatı anlamak için de bir birikiminizin olması gerekiyor. Okumak, takip etmek, sergilere gitmek lazım. Yurt dışına gittiğim zaman müze gezmeyi çok severim. O şehrin belli başlı müzelerine mutlaka giderim, o şehrin yapısı ve derinliği hakkında fikir sahibi olmak için... Ama özellikle ilgilendiğim bir sanat alanı yok çünkü vaktim yok. Çok isterdim çok iyi anlamayı ama o kadar yoğun bir iş hayatım var ki geri kalan zamanımı spora, yürüyüşe ve yogaya harcıyorum. Ama öte yandan kültürel seyahatleri de çok severim. Bunlar içerisinde resim, heykel sergileri oluyor. Ama bunun yanında resim sanatını gerçekten çok seviyorum. Çok anlamasam da bir koleksiyonum var. Ben ressam değil, sevdiğim resmi seçiyorum. Sevdiğim resimleri topluyorum.
* Sizce karakterinizde en öne çıkan özelliğiniz nedir?
Eskiden acelecilik derdim, şimdi onu geri aldım. Sanırım çalışkanlık diyeceğim. Kendimde sevmediğim özelliğim ise çok detaycı olmam. Çünkü bu hem sizin için yorucu hem de etrafınızdaki insanlara karşı da bir noktadan sonra kırıcı olabiliyor. Şimdi kusur gördüğüm zaman, yok saymaya çalışıyorum. Ayrıca eskiden biraz çabuk sinirlenirdim. Şimdi artık öfkenin en büyük günahlardan biri olduğunu biliyorum. Sakinlik en büyük güç, bunu kendime öğrettim.
"KADINLARIN DAHA FAZLA HATA YAPMASINI BEKLİYORLAR"
* Hem bir kadın doktor ve hem de bir kadın yönetici olarak süreç içerisinde hiç zorlandığınız zamanlar oldu mu?
Mesleğimle ilgili birtakım zorlu dönemler oldu, özellikle akademik çalışmalarımı yaptığım dönemlerde. Pek çok dalda Türkiye'de ilkleri gerçekleştiren kadınlardanım. Kadın doğum alanında da öyle, seçildiğim yurtdışındaki çalışmalarda da öyle. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde kadın doğum ve tüm genel cerrahi dallardaki ilk kadın öğretim üyesiydim. Bunun zorluklarını çektim. Ameliyata girdiğim zaman hata mı yapıyor diye herkes başıma toplanırdı. Kadın olduğunuz zaman daha fazla hata yapmanızı bekliyorlar. Yöneticilikte de öyle. Ama ben şuna inanıyorum, bir işi başarmanın en kestirme yolu çalışkan ve azimli olmak... Yani çok zeki olmanıza ya da çok iyi okulları bitirmiş olmanıza gerek yok. Çalışkan ve azimli iseniz ve başarmayı kafanıza koymuşsanız o oluyor.
"GELEN ŞİKAYETLERİ MUTLAKA OKURUM"
* Kendi iş vizyonunuzu nasıl tanımlıyorsunuz?
Çok takipçiyimdir. Yani bir işi aldığım zaman onun en kısa zamanda, en iyi şekilde sonuçlandırılmasını isterim. Ya kendim sonuçlandırırım ya da beraber çalıştığımız arkadaşlardan bunu beklerim. Her şeyi takip ederim. Örneğin, hastaneye halı mı alınacak, onu bile takip ederim. Her şeyi kontrol ederim; sosyal medya, gelen şikayetler... Her gün mutlaka gelen şikayetleri okurum. Hemen de görevliyi ararım ve neden böyle oldu diye sorarım. Bütün bunları aksi durumunda başarının çıtasını yükseltemezsiniz. Bugün Academic Hospital gerçekten çok beğenilen ve tercih edilen bir hastane ise bunda takipçiliğimin çok büyük payı var.
* O halde biraz da Academic Hospital'dan bahsedelim...
Hastanemiz bünyesinde 60 tane profesörü barındıran, İstanbul'un belki de Türkiye'nin en akademik hastanesi. Hocalarımızın hepsi Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi kökenli. Her dalda en az 2-3 kıymetli hocaya sahibiz. Bu kadar akademik bünyede de olaylar tabi akademik bir mecrada gelişiyor. Yani bize hasta geldiği zaman, gelir, tedavisini olur, iyileşir ve hastaneden öyle çıkar. Arada gecikme, işlemden sonra komplikasyon, uzama, bunlar bizim pek görmediğimiz şeyler. Böyle çok kaliteli bir doktor grubuyla çalıştığımız için gerçekten çok şanslıyız. Hastanemizde gerek otelcilik hizmetlerimiz gerek binanın kalitesi gerekse de verdiğimiz hizmetler A+ kalitede. Yani hastalarımız bize geldiği zaman hem tedaviden hem de kalışta karşılaştığı misafirperverlikten ve otelcilik hizmetlerinden memnunlar...
"TIP ALANINDAKİ HATIRALARIMI YAZACAĞIM"
* Sanırım bir yeni kitap daha geliyor...
Yurt dışında İngilizce ve İspanyolca olarak basılmış ama henüz Türkçeye çevrilmemiş bir tıp kitabım ve yaklaşık 9 kitapta da bölüm yazarlığım var. Bunlar İngilizce ve İspanyolca olarak basıldı. Fakat topluma yönelik herkesin anlayacağı dilde kitap yazmak benim hayalimdi. 2 yıl önce kitabı yazdık, 'Kadın Olmak ve Ötesi' adıyla. Önümüzdeki ay İngilizceye çevrilecek. Şimdi de tıp mesleği ile ilgili hatıralarımı yazmayı düşünüyorum. Neler yaşadık, neler gördük? Bunların da tıp öğrencilerine yol gösterici olmasını arzu ediyorum.