İş ve ekonomi dünyasından insanların sosyal kimliklerine odaklandığımız, kendilerinin kişisel yaşamlarına dair sorular sorduğumuz #PlatinPortre köşemizde bu ay Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) Asil Yönetim Kurulu Üyesi ve Gayrimenkul Yatırımcıları Derneği (GYODER) Yönetim Kurulu Başkanı Neşecan Çekici'yi ağırlıyoruz. Keyifli sohbetimizde Neşecan Hanım'ın iş insanı kimliğinin yanı sıra anne, eş, sanatsever, yazar ve diğer pek çok yönüne daha tanık oluyoruz.
"DÖNEMİN ÖNEMLİ ŞAİRLERİ VE YAZARLARI EVİMİZDEN ÇIKMAZDI"
* Neşecan Hanım hobileriniz, tutkularınız nedir? Neler yapmaktan keyif alırsınız?
Küçük yaşlarımdan itibaren edebiyata ilgiliyim. Denemelerim, makalelerim ve hikayelerim var. Hatta okul yıllarında katıldığım çeşitli yarışmalardan ödüllerim mevcut. Yazar olmak istiyordum ama ailemin iyi bir iş kadını olmam konusundaki yönlendirmeleri ile ekonomi ve yakın disiplinlerde lisans ve üzeri eğitimler aldım. Babam ve bazı aile büyüklerim sanat, müzik ve özellikle edebiyat ile iç içe yaşarlardı. Büyükbabam, Babıali'de bir matbaa sahibiydi. Dönemin önemli şairleri, yazarları, musikişinasları evimizden çıkmazdı. Ailemizde üç enstrüman çalınırdı. Fasıllar, kitap sohbetleri, şiir okumaları olurdu. Her dönemin yerli ve yabancı edebiyatıyla haşır neşir büyüdüm. Son dönemde çok nitelikli vakit ayıramasam da hâlâ kitap okumaya çalışıyorum. Plastik sanatlara ilgim var. Müzayedeleri takip ederim, resim ve heykel konusunda mütevazı düzeyde bilgi sahibiyim. Ayrıca dünya sineması ile ilgili seçki filmler izlemek beni çok dinlendiriyor. Spor yapmayı hiçbir zaman sevemedim ama ilk gördüğümde tasarımına hayran kalarak aldığım bir Brompton keyif bisikletim var, ona binmeye çalışıyorum fırsat buldukça.
* Ailenizle ilişkiniz ve diyaloğunuz nasıl?
Okul yıllarımdan itibaren hep çok iddialıydım, çalışkandım. Kendimle yarışırdım. Birilerine nazaran en iyi olmaktan öte, kendime koyduğum barajları aşmak önemliydi. Okullarımı hep derecelerle bitirdim. Her zaman başarı odaklıydım. Ailemin tek çocuğuydum ve eğitimim konusunda babam hep yanımda hatta başımdaydı. Sonrasında yani evliliğimizin ilk yıllarından itibaren ise eşim de ben de yine çok çalıştık. Bırakın iş dünyasında kariyer yapmayı, eğitim almayı da halen çok seviyoruz. Okumaktan, araştırmaktan bıkmadık bir türlü. Eşim 50 yaşından sonra mesleği ile ilgili bir disiplinde doktora yaptı. Zor bir konuda tez yazdı. Evimiz hâlâ kitap ve ders notlarından geçilmiyor. Benim çalıştığım sektör, yoğun bir tempoda olmayı gerektiriyor. Hem sektörümüzün özellikleri hem de danışman olmak daima işin içinde bulunmayı ve kendini yenilemeyi gerektiriyor. Seyahatler, fuarlar, konferanslar bizim hayatımızın bir parçası oldu yıllardır. Birlikte, ortak hedeflere ulaşmaktan beslendik, bu şekilde keyif anları yarattık diyebilirim. Birbirimize vakit ayırmakta cimri olduğumuz zamanlar olsa bile, küçüklüğünde kızımızla birlikte olmayı, onu yaşamayı ihmal etmedik.
"KIZIM HİÇBİR ZAMAN BENİM PROJEM OLMADI"
* Sizce nasıl bir annesiniz, kızınıza sürekli tekrar ettiğiniz öğretiler neydi?
Kızımız 28 yaşında. Çok iyi bir insan, hatta 'bu dünya düzeni için' fazla duyarlı ve iyi olduğunu bile içtenlikle söyleyebilirim... Bizden aldığı genetik ve tabii ki akıttığımız öğretiler, sonra üzerine eklediği nitelikli eğitim ve deneyimler ile mutlu, başarılı ve ülkesine yararlı bir birey olma çabasında hayatına devam ediyor. Ona dürüst ve duyarlı bir insan olması gerektiğini çok işledim. Bir de yaptığı iş her ne olursa olsun, en iyi şekilde yapmasını, mükemmeli bulmaya gayret sarf etmesini öğrettim. Sevdiği işi yapmasını çok önemsiyorum. Kızım hiçbir zaman benim projem olmadı. Önünü açtım, alternatifleri koydum, dilediklerini seçti, istemediklerini eledi, zorlamadık. Ayrıca 20'li yaşlarıma geri dönecek olsam, bir defadan fazla yani en az iki kez anne olmayı kendime hedef olarak koyardım. Ailemin tek çocuğuydum ve kızım da tek çocuk olarak kaldı. Bu konuda halen bir eksiklik duyuyorum.
"DENEYİMLERİMİ HİZMETE DÖNÜŞTÜRMEK BENİM İÇİN GURUR VERİCİ"
* GYODER Yönetim Kurulu Başkanlığı yeni göreviniz hakkında neler söylemek istersiniz?
28 yaşından beri özellikle sektörel STK'larda aktif görev alıyorum. Gayrimenkul Yatırımcıları Derneği'nde (GYODER) ise 2011 yılından bu yana aralıksız olarak yönetim kurullarında en son başkan yardımcılığı olmak üzere birçok görev aldım. 3 ay önce, 30 ay boyunca birlikte çalıştığım Dernek Başkanı Sayın Mehmet Kalyoncu'nun devir teslimi ile büyük bir endüstrinin sivil inisiyatifinin başkanlığına getirildim. Aynı zamanda Türkiye'de kadın girişimciliğini geliştirmek, ekonomik ve sosyal yaşamda kadının konumunu güçlendirmek amacıyla uzun yıllardır destek verdiğim Kadın Girişimciler Derneği'nin (KAGİDER) bu dönemki Yönetim Kurulu'nda Asil YK üyesi olarak görev yapıyorum. Son birkaç yıldır iş-yaşam dengesi üzerine düşünüyor ve planlamalar yapıyorken; bu iki ulvi görev aynı anda ve planlarım dışında geldi. Dünya ve Türkiyemiz için küresel birçok sorunun ve ekonomik çıkmazların bulunduğu bu çok kritik yıllarda deneyimlerimi hizmete dönüştürmek benim için gurur verici. Ayrıca Cumhuriyetimizin 2'nci yüzyılına girdiği ay, yapı endüstrisindeki STK'ların ilk kadın başkanı olarak bu göreve gelmem güzel bir tesadüf ve ayrı bir heyecan veriyor, tabii sonsuz da sorumluluk yüklüyor.
"SEKTÖRDE KADIN DEĞİL, İŞ İNSANI OLARAK ÇALIŞTIM"
* Bunca yıl aktif olarak iş dünyasında yer alan bir 'kadın' yönetici olarak yorulduğunuz ya da pes etmek istediğiniz zamanlar oldu mu?
Hiç pes etmem, tabii ki düşük modda ve moralde olduğum zamanlar oluyor. Örneğin; sıfır noktasına geldiğim bir konu olsa bile, önümdeki ilk pazartesi günü yeniden başlayabiliyorum. Asla ihtiraslı değilim ama hırslıyım. Maddiyat benim için üçüncü sıralarda... Hayatım boyunca başarılı ve düzgün anılmak en önemli kavramlar oldu benim için. Beni tanıyanlar güçlü ve dirençli bir yapım olduğunu söylüyorlar. Bazı kişileri incelediğimde ve kendimle karşılaştırdığımda, hakkımdaki bu yargının doğru olduğuna çoğu zaman kanaat getiriyorum. Metanetliyim, sabırlıyım. Aklıma koyduğumu sabitler ve yaparım. Hele söz verdiysem ve bana bir iş emanet edildiyse asla bitirmeden bırakmam. Hatta 'imkansızı' bile bir tur denemeden sonlandırmam. Bu sektörde bir kadın olarak değil, bir iş insanı yani kısacası 'cinsiyetsiz' olarak çalıştım. Maskülen bir sektörde, 29 yıldır girişimci ve yönetici bir kadın olarak var oldum. Bu süreçte, karşı taraftan 'pozitif bir ayrım' talebim hiç olmadı, gerek de duymadım. Daha da önemlisi hizmet alanlar da bunu bana hiç hissettirmedi. Erkek egemen bu sektörde, doğal bir akış ve anlayışla, karşılıklı, keyifli ve sinerjik birçok proje gerçekleştirdik.
"GELECEĞİ TAHMİN EDEN DEĞİL, TASARLAYAN OLMAK ÖNEMLİ"
* Kendi iş vizyonunuzu nasıl tanımlıyor ve adlandırıyorsunuz?
Vizyon sözcüğünün yeni nesil tanımı var artık... Bu nedenle vizyon tasarımı yaparken yeni dünyada şu soruları kendimize sormak gerekiyor: "Sektörel kavramlar değişti, farkında mısın? Bu farkındalığı farklılığa çevirmek için ne yapıyorsun? Farklılığa giden yolda kimle yürüyeceksin?" Geleceği tahmin eden değil, tasarlayan olmak önemli. O zaman vizyoner olunur, kelimenin içi ancak böyle dolabilir. İş dünyasının sadece rakamlardan ibaret olmadığını yıllar önce öğrendim. Yeni bir rekabet düzeni var, mucize varsa onun bile bir aritmetiği var. 'İçgüdüsel tecrübe' iş hayatımın felsefesi. Ama bunun için yıllar geçmesi gerekti. Bir de 'başara-bilmek' teması benim düsturum. Başarmak için geleceği bilgiyle karşılamak her şeyden daha önemli.
"KİTAP YAZMAK İSTİYORUM"
* Hem kariyer hem de özel hayat yolculuğunuza baktığınızda neler geçiyor aklınızdan?
Mükemmeliyetçiyim. Mükemmeli seviyorum ama böyle olmayı sevmiyorum. Çok yorucu ve yıpratıcı olabiliyor. Açık, içten, iyi niyetli ve nezaketliyim. Çok empati yaparım. Bu özelliklerimden dolayı hiçbir zaman kaybetmedim, zorda kalmadım. Bu özelliklerimi seviyorum, kaybetmek istemiyorum. İz bırakmayı, yararlı ve üretken olmayı hedefleyen güzel bir iş hayatım oldu. Umarım taçlandırarak da bitiririm. Ailem, sosyal çevrem, beni seven, sayan tüm yakın dostlarım her şeyden önemli ve kıymetli. Sevmeyi, sevilmeyi çok önemsiyorum ve yaşam yolculuğumun son gününe kadar hakkımda güzel düşünülen bir insan olarak kalmak istiyorum. Kitap yazmak istiyorum; aklıma geleni not aldığım dünya kadar defterim var. İnşallah yazdıklarım bir gün esere dönüşür.