Fotoğraflar / Mesude Bülbül
*2015'te Japon devi Mitsui ile ortaklık anlaşmanızdan 6 sene sonra Japonya tarafından Türkiye'de ilk kez bir iş insanına takdim edilen 'Başkonsolos Nişanı'na layık görüldünüz. Bunun hikayesini bizimle paylaşır mısınız?
Sarten 1972 yılında kurulan bir aile şirketi, ilk kurulduğu dönemlerden itibaren hammadde ihtiyacımızı Japon şirketlerinden de karşıladık. Çok büyük bir çelik şirketi ve Nippon Steel vardı. Daha sonra hem lokal hem demir gibi Avrupa'daki tedarikçilerden hammadde alırken onlarla da senede bir kere de olsa ilişkimizi sürdürdük. Nippon Steel'in hammaddesini de Mitsui üzerinden alıyorduk. Yıllar geçti biz 2012'de 40'ıncı yılımızı kutladık ve daha sonra birliğimizi nasıl sürdürelim diye düşünürken önümüzde çeşitli fırsatlar vardı ama hiçbir zaman şirketimizi satmayı ya da çoğunluk bir ortak almayı düşünmüyorduk. O dönemde de Japon şirketleri Türkiye'de çok yatırım yapma arayışındaydılar. Bunun nedeni ise Marmaray ve diğer birçok projede Japon mühendislere yer verilmesiydi. Bunlardan sonra Japon Başbakanı Türkiye'yi iki kere ziyaret etti. O dönemde Başbakanımız olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Japonya'ya gitti ve Japon şirketlerle toplantı yaparak onları Türkiye'ye davet etti.
"ORTAKLIĞIMIZ SANAYİYE YAPILAN MELEK YATIRIMCI OLARAK DÜŞÜNÜLEBİLİR"
Mitsui'de onlardan biri. Japonya'nın ilk beş şirketinden bir tanesi. Bir gün, "Mitsui'nin iki numaralı iş insanı seninle sohbet etmeye gelmek istiyor, randevu verir misin?" diye sordular. Geldiklerinde 'Sizinle ortaklık kurmak istiyoruz sizi araştırdık, Türkiye'de de uzun yıllardır ticaret ilişkimiz var' dediler. Ana ortak olmak değil, yatırımcı ve küçük ortak olmak istediklerini söylediler. Bugünün melek yatırımcıları var ya, bunu da sanayiye yapılan bir melek yatırımcılık olarak düşünün. Biz de düşündük taşındık ve 2014 yılında başlayan görüşmelerimiz 2015 yılında sonuçlanmış oldu. 2015 yılında biz Sarten'in yüzde 15'ni Japonya'nın en büyük kuruluşlarından biri olan Mitsui'ye verdik. Altı senedir ortağız. Çok memnunuz. Kendileri yönetim kurulunda da varlar.
*Japonlarla çalışmak size neler kattı?
Bizim kurumsallaşmamızda çok büyük destekleri oldu. Japonya'ya 10'un üzerinde ziyaretim olmuştur. Şu aralar pandemi dolayısıyla gidemiyorum ama her sene kasım ayında gidip ortaklarımızla yılda bir kere toplantı yapıyorduk. Uzakdoğu'ya yaptığım seyahatlerde hep Japonya'ya gittim ve Japon kültüründen her zaman çok etkilendim. Konsolosluklarında da yemek yedik, oradaki hikayeler ve nominication (adaylık) hikayesi beni çok etkiledi. Japonlar bizim gibi geleneksel. O yüzden de çok iyi anlaşabiliyoruz. Onlar da bizim gibi ani kararlar vermiyor, günlerce düşünüyor. Toplantılar uzun sürüyor ama bir karar aldıktan sonra o kararı sonuna kadar uyguluyorlar. Bu durum, bizi yapacağımız işlerden önce daha ayrıntılı düşünmeye sevk etti. Onlardan bunu öğrendik. Onlar da bizlerden hızlı karar almayı, belki de her türlü sıkıntıya karşı her zaman kolay bir çözüm bulabilmeyi öğrendiler. Onun için çok iyi bir sinerjimiz var. Arıyorlar, zaman zaman onlar bize danışıyor çoğunlukla biz onlara danışıyoruz ve bu şekilde ilerliyoruz.
"JAPONYA'DAN ALDIĞIM NİŞAN, İLK KEZ BİR İŞ İNSANINA VERİLDİ"
Nişana gelince de, konsolosluk nişanı bir iş insanına ilk defa verildi. Benden önce sanırım Japon dili edebiyatı profesörüne nişan verilmiş. Konsolos Nishimaki ile birkaç kere görüştük. Manisa'da organize sanayi bölgesinde bizim fabrikalarımız var ve orada da birçok Japon yatırımcı bulunuyor. Mesela o bölgede Mitsubishi klima fabrikaları kuruyor. Onları ziyaret etmeye geldiğinde sohbetlerimizde konuşuyorduk. Yaptığım şeyler, Mitsui'nin söyledikleri, büyükelçilik, konsolosluk ve Cumhurbaşkanımızla gittiğimiz G-20 zirvesinde ki davranışlarımla beni böyle bir nişana layık görmüşler. Kendilerine çok teşekkür ediyorum.
* Japonları, Türkiye'deki yatırım fırsatlarından yararlanmaya ikna ettiniz diyebilir miyiz?
Ben her toplantıda Japonya'yı övüyorum. Birkaç kere de benim yönettiğim Zoom toplantısında karşılaştık kendisiyle, Japon şirketleri için Türkiye'nin bir köprü vazifesi gördüğünü, Japonya'nın Avrupa'ya açılmak için Türkiye'yi bir yatırım üssü olarak kullanabileceğini hep söylüyor. Çünkü Türkiye'de mühendislerimiz var, çalışan bir işgücümüz var ve görece uygun fiyatlı.
Avrupa hemen yanımızda bugün 3 saatlik bir uçuşla Avrupa'nın her yerine gidilebiliyor. Türkiye'de üretip Avrupa'nın içine girebilirler. Fabrikalarını Türkiye'ye taşıyabilirler ve bu şekilde de Yeşil Mutabakat dolayısıyla gündemde olan karbon vergisini azaltabilirler. Japonya'dan ürünü göndermek pahalı ya da Asya'daki başka bir ülkede bunu üretmektense Türkiye'de bunu üretip zengin Avrupa pazarına girebilirler. Aynı şekilde güneyimizde Afrika var, Afrika'da birçok altyapı projeleri mevcut. Türk inşaat şirketleri gayet kuvvetli, Japon şirketleri Türk şirketleriyle beraber Afrika'nın altyapısına ve gelişmesine katkı sağlayarak büyüyebilirler.
* Mitsui ile ortaklık yapınız nasıl ilerliyor? Türkiye ve Japonya'da üretim, satış ve Ar-Ge faaliyetleri hangi aşamaya geldi?
Mitsui ile gayet iyi gidiyor. Yılda 6 yönetim kurulumuz var bunların 4 tanesi çeyreksel bazda çeyrekleri değerlendirdiğimiz bir tanesi bütçe toplantımız. Ayrıca bir tanesi de genel kurul. Bunun dışında ben CEO olarak şirketin yönetiminde sorumluyum. Japonlar her zaman yatırım yapmamız konusunda bizi destekliyorlar. Hem Türkiye'ye hem de Sarten'e inanıyorlar. Ambalaj sektörü de gelişmekte olan bir sektör ve Sarten de bu bağlamda gelişmeye devam ediyor. Türkiye ve çevresindeki ülkelerde büyüyor. Biz Türkiye'de bu yılı 500 milyon dolar ciroyla kapatacağız.