Küçük elektrikli ev aletleri sektörünün öncü şirketlerinden SENUR A.Ş. ve Arnica Yönetim Kurulu Başkanı Senur Akın Biçer... Yıllardır bu sektörde yer alan kıymetli bir iş insanı. Aynı zamanda bir sanatçı o. Az değil; bir Uzak Doğu seyahati sırasında tanıştığı sumi-e sanatı üzerine 12 yıl boyunca eğitim alarak 'master' seviyesine ulaşmış azimli biri. Öte yandan lisanslı bir dalışçı. Kısaca pek çok özellikli yönüyle portresini iş insanı kimliğinin yanı sıra her geçen gün derinleştirmiş başarılı bir isim Senur Hanım. Bu ay Platin Dergisi'nin #PlatinPortre köşesinde konuğumuz oldu ve misafir ettiği evinde sorularımızı yanıtladı. Gelin hep birlikte onu daha yakından tanıyalım...
* Senur Hanım gündeminizde neler var, günlük temponuz nasıl, günleriniz nasıl geçiyor?
Sanayi ve üretim alanındaki çalışmalarımız önemli bir başlık benim için. Arnica olarak yatırımlarımıza planladığımız gibi devam ediyoruz. Ancak gün içerisinde zihnimi kurcalayan konuları uykudan önceye taşımamaya gayret ediyorum. Böylece ertesi güne yeniden dinç bir şekilde başlayabiliyorum. Öte yandan haftanın en az iki, üç günü sabah meditasyon ve nefes çalışması yapmaya özen gösteriyorum. Eğer iş seyahatinde değilsem muhakkak fabrikaya geliyorum. Günlük ve haftalık planların üzerinden geçiyorum. Çeşitli meslek kuruluşlarında görev alıyorum. Buralardaki gündem maddelerimiz gereği yaptığımız, yapacağımız çalışmalara göz atıyorum. Ayrıca düzenli olarak takip etmeye gayret ettiğim sergi salonları, galeriler var. Orada sergilenen sanat eserlerini kaçırmamaya çalışıyorum. Sanat pratiğimi geliştirmek için daha çok zaman ayırmak adına kendime söz verdiğim bir dönemdeyim. Yoğun olarak hem evdeki hem de iş yerindeki atölyede resim yapmaya başladım.
"SU ALTI DÜNYASINA BAYILIYORUM"
* İş dışında neler yapmaktan keyif alırsınız?
En büyük tutkum, sanat, daha da özele inmek gerekirse Japon fırça sanatı sumi-e ile geleneksel sanatlarımız. Her ikisini birleştirerek resim yapmayı seviyorum. Ayrıca su altı dünyasına bayılıyorum. 2004 yılında Mısır Hurgada'da dalış lisansımı aldım. Profesyonel Dalış Eğitmenleri Birliği'nden (PADI) 'open water' lisansım var. Suyun altında mümkün olduğunca çok vakit geçirmeyi seviyorum.
* Ailenizle geçirdiğiniz vakti nasıl değerlendiriyorsunuz?
İş yaşamının yoğun temposunda aile ile zaman geçirmek için özel çaba sarf etmek gerekiyor. Bu nedenle biz de günlük yaşamın içindeki bir araya gelişlerimizin, sohbetlerimizin daha derine ineceği zamanlar planlıyoruz. Birlikte seyahat etmeyi çok seviyoruz. Bu nedenle yılda en az iki kez mümkün olduğunca uzun tatiller planlarız. Bu tatiller, ortak ilgi alanlarımıza göre bazen dalış seyahati oluyor, bazen de ortak tutkumuz basketbol maçlarını seyretmek için yaptığımız yurt dışı gezileri. Evdeyken de mutfakta birlikte yemek yapmaktan, günü, o günün konularını konuşmaktan keyif alıyoruz.
* Biriktirdiğiniz şeyler var mı hayatınızda?
Güzel eserlere bakmayı çok seviyorum. Kimi kitapların ilk baskılarını edinmeyi önemsiyorum. Ancak öyle klasik koleksiyonerlik anlayışı çerçevesinde değerlendirebileceğimiz bir biriktirme anlayışına sahip değilim. Özellikle söz konusu sanat eserleri olunca o zenginliğin daha geniş kitlelere hitap etmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak bunların dışında manevi anlamda beni güçlendiren güzel anları, anıları, arkadaşlıkları, dostlukları biriktirmeyi seviyorum.
"SUMI-E SANATIYLA BİR UZAK DOĞU SEYAHATİNDE TANIŞTIM"
* Sanat hayatınızda önemli bir yer kaplıyor. Sanat sizin için ne demek ve sanat üretimlerinizden bahseder misiniz?
Sanat bence hayatın kendisi. Etrafımızı saran renk, estetik, ahenk biz farkında olmasak da hayat kalitemizi artırıyor. Sanat, bizi birbirimize yaklaştıran, üzerinde hiç konuşmadan anlaşabildiğimiz bir araç. Aynı tablonun ya da heykelin karşısına geçenler, bir oyun izleyenler o eserden kendi kişisel deneyimlerine göre etkilense de yine de izleyenlerin aralarında bağ kuruluyor. Sanatın bu yönüyle birleştirici etkisi çok fazla. Aynı zamanda sanatın iyileştirici gücüne inanıyorum. Kişisel ve toplumsal tarihimizde yaşadığımız travmaların üstesinden gelmek için sanat en kolay kullanılabilir araç gibi geliyor bana. Sanat üretimlerimi sordunuz, bir Uzak Doğu seyahati sırasında tanıştığım fırça sanatı, sumi-e beni daha ilk andan itibaren çok etkilemişti. 1990'lı yılların başına denk gelen bu tanışıklık beni sumi-e sanatını öğrenmeye yöneltti. Ardından bu konuda eğitimler aldım, son olarak 12 yıllık bir eğitimi tamamlayarak sumi-e sanatı öğretmeye hak kazandığım 'master' derecesinde diplomaya sahip oldum. Ancak sanat diploma ile yapılan bir iş değil bence. Şu aralar çok sık vakit ayıramasam da haftada en az bir günümü atölyede geçirmeye gayret ediyorum. Karma bazı sergilere katıldım. Hedefim kişisel bir sergi açarak geleneksel Türk sanatları ile Uzak Doğu'nun fırça sanatını buluşturduğum eserleri sanatseverlerin beğenisine sunmak.
* Sizce karakterinizde en öne çıkan özelliğiniz nedir?
Karşımdaki kişiyi dinlemeyi çok severim. Çünkü hepimizin birbirimizden öğreneceği şeyler var. Ayrıca anlattıklarımız bizim dünyayı algılama biçimimizi de ortaya koyuyor. Bu nedenle iş hayatında özellikle bir sorun olduğunda bunun nasıl ortaya konduğunu dinlerim. Çözüm yolu da kendiliğinden gelir. Evet, bu özelliğimi seviyorum. Çünkü her zaman öğrenmeye açık bir tercihim olduğunu gösteriyor.
* Çocuklarınıza küçüklüklerinden beri sürekli tekrar ettiğiniz öğretiler ve öğütler neydi?
Başarısız olmaktan korkmayın! Benim en sık kullandığım cümle bu olabilir. Çünkü başarısızlık korkusu bizi bir şey yapmaktan alıkoyuyor. Çocuklarıma da her zaman akıllarına koyduklarını denemelerini, kalplerinin sesini dinlemelerini ve samimi olmalarını söyledim. Aslında söylemek yetmiyor, o yönde davranışlar ortaya koymak gerekiyor. Çünkü çocuklar sözlere değil davranışlara bakıyor.
"ZORLUKLARI YENİ BİR ÖĞRENME EĞRİSİ OLARAK GÖRÜYORUM"
* Kendi iş vizyon ve misyonunuzu nasıl tanımlıyorsunuz?
Herkesin yaşamının kolaylaştığı bir yandan da kendimizi daha iyi tanıdığımız, ürettiğimiz ve paylaştığımız bir vizyonu sahiplenmeyi seviyorum. Bunun için de hepimizin etki alanının izin verdiği ölçüde elini taşın altına koyması gerektiğine inanıyorum. Çünkü büyüklük sadece statüden değil, sahip olduğunuz değerleri paylaşmaktan da gelir.
* Bir kadın çalışan ve yönetici olarak bu sektörde yer alıyor olmaktan mutlu musunuz? Zorlandığınız zamanlar oldu mu ve bu zamanları nasıl atlattınız?
Çok mutluyum. Çünkü problem çözmeyi seviyorum. Zorlandığım zamanlar oldu mu? Belki olmuştur. Ancak ben durumların sizin onları nasıl tanımladığınızla ilgili olduğunu düşünüyorum. Zor derseniz zor olur, 'ne kadar ilginç' derseniz, yeni bir şeyler öğrenerek ilerlersiniz. Zorlukları yeni bir öğrenme eğrisi olarak gördüm, hâlâ da öyle görüyorum.
"SANAT VE KÜLTÜR ODAKLI SEYAHATLER PLANLIYORUM"
* Seyahat etmeyi seviyor musunuz, en çok hangi ülkelere giderken keyif alıyorsunuz?
Hem iş gereği hem de kişisel tercih olarak çok sık seyahat ediyorum ve bundan büyük keyif alıyorum. Gitmeyi çok sevdiğim ülkelerin başında da Japonya ve Çin geliyor. Kısa bir süre önce de çok kıymet verdiğim bir sanat etkinliği için Japonya'daydım. Çin de hem sanayi açısından hem de sanatsal yönlerden çok etkileyici bir ülke. Sanat ve kültürel etkinlik odaklı seyahat planları yapıyorum. Bu nedenle elbette Avrupa ülkeleri de odağımda. Ayrıca ülkemizin görmediğim yerlerine gitmeyi, tarihi ve kültürel zenginliklerine tanık olmayı da çok önemsiyorum.