Beykoz'da 350 dönüm koruluk içerisinde ziyaretçilerin beğenisine sunulan müze,12 bölümden oluşuyor. Türkiye'nin farklı saray ve müzelerinden taşınan eserlerle meydana getirilen Cam ve Billur Müzesi'nde bin 500 eserle cama dair her şey var. Selçuklulardan Osmanlı dönemine uzanan bir zaman diliminde kullanılmış cam eşyaların yanında farklı ülkelerden hediye edilen eserler de sergileniyor. Rivayete göre Sultan III. Selim zamanında bir Mevlevi dervişi, Beykoz sırtlarına cam atölyesi açar. Mehmed Dede diye anılan bu zat, Padişah'ın emriyle gittiği Venedik'te opal cam yapımını öğrenmiştir. Mehmed Dede'nin üflediği camlar neredeyse kusursuz bir şekil alır, namı gittikçe yayılır. Bir süre sonra Sultan Abdülmecid zamanında bölgede 'Beykoz Cam ve Billurat Fabrika-i Hümayunu' adıyla bir de cam fabrikası faaliyete başlar. Sonrasında Beykoz'da cam atölyeleri de açılmaya başlar. Öyle ki 'Beykoz işi' diye bir kelime lügatımıza girer. Bölgede çeşit çeşit nesne imal edilir camla; renk renk eserler yapılır saraylara, konaklara... Semt, günümüzde de camla anılır. İşte böyle bir maziye sahiptir Beykoz.
MÜZEYE İLGİ KATLANARAK ARTIYOR
Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı Müzecilik ve Tanıtım Dairesi Başkanı Gökşen Canıyılmaz, "Cumhurbaşkanımızın, 2018 yılında cam müzesi yapılması talimatıyla birlikte 2021 yılında müzemizin açılışını gerçekleştirdik. Bin 500 adet eser mevcut. Erken dönem Türk camcılığından 20'nci yüzyılın başına kadar Türkiye'de Osmanlı sultanlarına ait cam eserlerin kronolojik şekilde sergilendiği tek müze konumunda. Müzemize ilgi, çok yüksek. Müzemiz, muhteşem bir korunun içerisinde 360 dönümlük bir arazide yer alıyor. Kütüphanemizde yaklaşık 900 adet camla ilgili kitap mevcut. Çocuk atölyemiz ve ziyaretçilerin soluklanabileceği bir kafemiz var" diye konuştu.