Geçen yıl kasım ayında gerçekleştirilen ABD başkanlık seçimi küresel dengelerin yeniden şekillenmesine neden oldu. İkinci kez seçilen Başkan Donald J. Trump'ın seçmenine vaatlerini hiç gecikmeden, hızlı bir şekilde hayata geçirmesi tüm dengeleri bozdu. Trump, Rusya-Ukrayna Savaşı'nı bitirmek için kolları sıvarken savunma alanında topu Avrupa Birliği'nin üzerine attı. Hep eleştirilen 'hantal' Avrupa bürokrasisi üzerindeki ataleti bir kenara atarak birkaç hafta içinde kesenin ağzını açtı ve 900 milyar Euro'luk savunma bütçesini onayladı. Trump'ın Kanada, Meksika, Çin ve AB'ye tarife resti ise dünya ticaretine bomba gibi düştü. 1 Şubat 2025 ve 3 Şubat 2025 tarihli Kararnamelerle, Kanada ve Meksika menşeli ürünlere yüzde 25 (Kanada menşeli enerji ürünlerine yüzde 10), Çin menşeli ürünlere ise yüzde 10 ilave gümrük vergisi getirildi. Çin'e yönelik vergiler 4 Şubat 2025'te, Kanada ve Meksika menşeli ürünlere yönelik vergiler ise 4 Mart 2025 tarihinde yürürlüğe girdi. Buna ilaveten, Çin'e yönelik ilave gümrük vergisi oranı 4 Mart 2025 tarihi itibarıyla yüzde 20'ye yükseltildi.
Misilleme olarak Kanada, 30 milyar Kanada doları değerindeki mallara yüzde 25 ilave gümrük vergisi uygulanması kararını 4 Mart 2025 tarihinde yürürlüğe koydu. Geriye kalan 125 milyar Kanada doları değerindeki ürünlere ilişkin kararın ise 21 gün içinde uygulanacağı açıklandı. Çin ise 10 Şubat 2025 tarihinde ABD menşeli bazı ithal mallara ilave vergi uygulamaya başladı.
Kanada ve Meksika menşeli ürünlere yönelik ilave vergiler 6 Mart 2025 tarihli Karar ile tekrar askıya alındı. Bu kapsamda, ABD-Meksika-Kanada Anlaşması (USMCA) çerçevesinde menşe kriterlerini karşılayan ve USMCA uyumlu kabul edilen ürünler, ilave gümrük vergilerinden muaf tutuldu. Ayrıca, USMCA kapsamında bulunmayan potas (potasyum içeren gübre) ithalatında uygulanan yüzde 25 oranındaki ilave gümrük vergisi, yüzde 10 seviyesine düşürüldü.
Başkan Trump'ın başlattığı bu tarife savaşı daha uzun süre devam edecek gibi görünüyor. Ülkeler ise bu gelişmelerin olumsuz sonuçlarıyla mücadele edebilmek ve kaynak ile ihracat pazar bağımlılığını kırmak amacıyla farklı politikalar geliştirmeye çalışıyor. Elbette bu politikalar arasında, mal ihracatına yönelik pazar açılımı ve pazar çeşitlendirme kavramları da büyük önem kazanmış durumda.
KÜRESEL EKONOMİ BU YIL KÜÇÜLECEK
Başkan Trump'ın dünya ticaretinde başlattığı yeni dönemin küresel ekonomideki yansıması da elbette negatif oldu. Gelin son araştırmaları bir göz atalım... Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), geçen ay sonunda yayımladığı ara dönem Ekonomik Görünüm raporunda, ticaret savaşları ve bunun yarattığı belirsizlikler nedeniyle bu yıl ve 2026'ya ilişkin küresel ekonomik büyüme tahminini aşağı yönlü revize etti. OECD, küresel ekonominin bu yıl yüzde 3,1 ve 2026'da yüzde 3 büyüyeceğinin tahmin ediyor. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings de ABD'nin başlattığı ticaret savaşı nedeniyle küresel ekonomiye ilişkin bu yılki büyüme beklentisini yüzde 2,6'dan yüzde 2,3'e, gelecek yıl için beklentisini ise yüzde 2,3'ten yüzde 2,2'ye çekti. Fitch Ratings, ABD için 2025 büyüme tahminini de yüzde 2,1'den yüzde 1,7'ye, 2026 öngörüsünü de yüzde 1,7'den yüzde 1,5'e indirdi.
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ticaret politikasındaki belirsizlikler ve açıklanan gümrük tarifelerinin orta vadede ticaret üzerinde baskı yaratabileceği uyarısında bulunurken, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı'ndan (UNCTAD) da benzer bir uyarı geldi. UNCTAD, son Küresel Ticaret Güncellemesi raporunda, ticaretin güçlü kalmayı sürdürmesine rağmen 2025'e ilişkin belirsizliklerin sürdüğüne işaret ederek, korumacılık ve değişen ticaret stratejilerinin küresel ticareti sekteye uğratabileceğini bildirdi.
TÜRKİYE'NİN KONUMU
Türkiye 2024'te mal ihracatını yüzde 2,4 oranında artarak 261.8 milyar dolar olarak gerçekleştirdi. 2024 yılı üçüncü çeyrek itibariyle, küresel ihracattan aldığımız yıllıklandırılmış pay yüzde 1,08'e yükseldi. 31 şehir 1 milyar doların üzerinde ihracat yaparken 55 şehir ihracatını artırmayı başardı. İhracatçı firma sayısı 180 bin 544'e yükseldi ve ilk kez ihracat yapan firmalar 7 milyar dolar katkı sağladı. 220'den fazla ülke ve bölgeye 12 bin 806 ürün ihraç edilirken, 61 ülkeye ve 7 coğrafi bölgeye rekor ihracat gerçekleştirildi. Orta yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerin ihracattaki payı yüzde 41,1'e yükseldi. Diğer taraftan hizmet ihracatı 2024'te bir önceki yıla göre yüzde 8,2 artarak 115.2 milyar dolar seviyesine ulaştı.
Ticaret Savaşları'nın hüküm sürdüğü bu dönemde Türkiye'nin şimdilik avantajlı konumda olduğunu söyleyebiliriz.
Evet, küresel ekonominin yavaşlaması elbette bizim ihracat hedeflerimize ulaşmamızı zorlaştıracak ancak yeni dengeler arasında risklerin yanı sıra fırsatlar da yer alıyor. 2024 sonu verilerine göre 600 milyar doları aşan toplam dış ticaretinin yaklaşık yüzde 30'unu AB üyesi ülkelerle gerçekleştiren Türkiye, Trump'ın AB'ye uygulayacağı yeni gümrük tarifelerinden dolaylı yoldan olumsuz etkilenebilir. Öte yandan yeni gümrük duvarları, fiyat rekabeti konusunda Türkiye'ye fırsatlar da yaratabilir. Türkiye İhracatçılar Mecilisi (TİM) verilerine göre, Türkiye 2024 yılında AB ülkelerine 98.2 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi ve AB ekonomilerindeki durgunluğa rağmen bir önceki yıla göre ihracatta yüzde 5 artış kaydetmeyi başardı.
Türkiye'nin AB ihracatında 20 milyar dolarla ilk sırayı Almanya alırken, onu 13 milyar dolarla İtalya ve 9.4 milyar dolarla Fransa izledi. Türkiye'nin AB ülkelerine en fazla ihracat yapan ilk 3 sektör ise otomotiv, kimyevi maddeler ile hazır giyim ve konfeksiyon olarak sıralanıyor.
Türkiye'nin Gümrük Birliği üyesi olmasına rağmen AB ülkelerinin Türkiye'den ithal ettiği ürünlerin ABD pazarına gönderilmiyor. Bu nedenle tarifelerin direkt etmişi bulunmuyor. Hatta burada fırsatlar da var zira ABD'nin AB'den aldığı ancak tarifeler nedeniyle maliyeti artan ürünlerde Türkiye devreye girerek fiyat rekabetiyle avantaj sağlayabilir. Bu durum ABD-Türkiye arasında, 30 milyar dolar seviyesinde olan ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkartma hedefiyle de örtüşüyor.
RİSKLER VE FIRSATLAR
Ayrıca Ticaret Bakanlığı da önlemlerini almış durumda. Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat'ın Platin Dergisi için yazdığı makalede detaylarını okuyabileceğiniz önlemlerin başında alternatif pazarlara yönelmek bulunuyor. Üç aşamada çalışılan bu stratejinin ilk ayağı 'Uzak Ülkeler Stratejisi.' Uzak ülkeler stratejisi kapsamında Çin, Kanada, Hindistan, Avustralya ve Brezilya'ya ihracatı artırmak amaçlanıyor. Ayrıca bu yıl için Bosna Hersek, Brezilya, Cezayir, Çekya, Endonezya, Etiyopya, Libya, Senegal gibi 55 farklı ülkeye ihracat yapılması hedefleniyor. İkinci olarak İslam İşbirliği Teşkilatı Üyeleri ile İhracatı Geliştirme Stratejisi uygulamaya konulmuş durumda. Böylece İslam ülkelerinin ihracatımızda halihazırda yüzde 26 olan payının, ülkemizin dış ticari ilişkilerinin temel belirleyicilerinden olan; ikili ve çok taraflı diplomatik ilişkilerimiz, bölgesel pazarın alım gücü, büyüklüğü, dışa açıklığı gibi pazarın yapısını belirleyen makroekonomik dinamikler, pazarın ülkemize olan yakınlığı gibi parametreler bir arada değerlendirilerek, 2028'de yüzde 30'a yükseltilmesi hedefleniyor. Ve tabii ki uygulamada olan Hedef Ülkeler stratejisi de devam ediyor. Yani Çin, Kanada, Hindistan, Avustralya ve Brezilya gibi belirlenen hedef ülkelere var olan ihracatı artırmak... Bakan Bolat, "Ülkemizin, ABD'nin Çin'den ithal edilen ürünlere getirdiği ilave vergi uygulamaları sonucunda Çin'den azalması muhtemel ithalatı için bir alternatif oluşturabileceği ve Çin tarafından ABD'nin önlemlerine misilleme yapılması durumunda, her iki ülkenin ithalatı için alternatif pazar olarak değerlendirilebileceğini düşünüyoruz" diyor.
YENİ DÖNEMDE TÜRKİYE İDDİASINI SÜRDÜRÜECEK
Kuşkusuz dünya ticaretinde dengelerin bozulması Türk ihracatçılarını da zorlayacak. Ancak ilerleyen sayfalarda da detaylarını okuyabileceğiniz gibi sektör temsilcileri mal ve hizmet ihracatında toplam 390 milyar dolarlık hedefe ulaşılacağına inanıyor. Bu hedefe ulaşırken katma değeri yüksek, yüksek teknoloji ihracatının da önemli rol oynayacağı bir gerçek. Özellikle savunma sanayisindeki atılım sonra ihracattan aldığı payın artışındaki ivmenin devam etmesi bekleniyor. Evet, 2025 zor bir yıl olacak ancak ihracatçılarımız bu yıl da karşılaştıkları zorlukların üstesinden geleceklerinden emin. İhracatta rotanın yeniden oluşturulduğu, Türkiye'nin alternatif pazarlarda daha çok boy göstereceği, geleneksel pazarlarda da payını artırmak için 'tarife' gelişmelerinden faydalanabileceği bir döneme girmiş durumdayız...