Portre

08 Mart 2025 10:16

"Hep beraber büyüyelim, parlayalım ve dünyayı daha iyi bir yere getirelim"

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle, #PlatinPortre söyleşi serimizin değerli iş kadınları ile 39 Kalamış Marina Hotel'de bir araya geldik. Kendileriyle hem iş hem de sosyal hayatlarındaki değerlerine, yaşamlarındaki dönüm noktalarına ve genç iş kadınlarına yönelik verdikleri mesajlara dair konuştuk. Çıkan ortak mesaj ise şu oldu: “Hep beraber büyüyelim, parlayalım ve dünyayı daha iyi bir yere getirelim."

Platin Dergisi olarak 2023 yılının başında başlattığımız, iş ve ekonomi dünyasından insanların sosyal kimliklerine odaklandığımız ve ilgili sektör için bir arşiv ve kaynak niteliği taşıyan röportajlara imza attığımız #PlatinPortre serimizde 22 portreyi geride bıraktık. Bu ay ise okurlarımızı yeni bir portre ile değil, bugüne kadar bir araya geldiğimiz başarılı iş kadınlarıyla karşılıyoruz. Platin Portre Kadınlar Günü Buluşması'nı 39 Kalamış Marina Hotel'de gerçekleştirdik. İş dünyasında sonuç odaklı bakış açıları ve inovatif duruşlarıyla dikkat çeken 7 kadın yöneticimizle yaptıkları seçimler ve kendilerini var eden değerler hakkında konuştuk. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü özelinde verdikleri mesajlar ise sadece öğretici değil; yaşamın içinden, samimi ve net.

Academic Group Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Zehra Neşe Kavak, Ariş Pırlanta Satış Pazarlama Direktörü Eda Kalabalık Güzeliş, Orka Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve DEİK Yurt Dışı Yatırımlar İş Konseyi Başkanı Kübra Orakçıoğlu Kazan, Sorci and Fofa markasının kurucusu Burcu Akdarı Toprak, Sanko Holding Chief Sustainability Officer'ı (CSO) Enise Ademoğlu Matbay, Idecon Idea & Congress Kurucu ve Ajans Başkanı Yaprak Yapsan ve Kayra Grup Kurucu Ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı Zuhal Gezer Demirci bizimle birlikteydi. Sohbetimizin moderasyonunu ise dergimizin yayın koordinatörü Bahar Selin Akgün ile birlikte gerçekleştirdik. Buyurun o halde keyifli buluşmamızdan öne çıkan başlıklara...

*İş ve ekonomi dünyasında başarılı bir kadın lider olarak; daha çok hangi değerlere yatırım yaparak bugünlere geldiğinizi düşünüyorsunuz?

Burcu Akdarı Toprak: Bu değerler hepimiz için çok önemli. Değerler kısmında kendi öz değerlerimizden başlayarak bunun içine bence aile değerlerini de dahil edebiliriz. Bu söz konusu değere sahip çıkmak ve ailemin gücünü almak benim için çok kıymetli bir şey. Tüm bunlarla beraber hedefe kilitlenmek çok önemli.

Eda Kalabalık Güzeliş: Hem bir birey olarak hem de iş hayatında bulunan biri olarak benim en değerli bulduğum şey güven. Güven duygusu olmadığı noktada iş hayatında ilişkiler yürümüyor. Hem yöneticilerle hem de çalışanlarla olan ilişkilerde güvenin birinci sırada olduğunu düşünüyorum. Güven olduktan sonra inanılan ve hedeflenen doğrultuda çalışma ve azim kavramları işin içine giriyor. Kısaca ilk başta güvendiğiniz bir ekibinizin olması gerekiyor, güven duygusu her şeyin başında.

Kübra Orakçıoğlu Kazan: Değerler dediğimiz zaman bence karakter giriyor devreye. Yani hepimizin karakteri de o değeri de yansıtıyor. Dolayısıyla karakterimize yaptığımız gelişim noktaları bizim değerlerimizi de bir nevi ortaya koyuyor. İş dünyası da bunun bir bütünü. Bu noktada hem özel hayatımız hem de iş dünyamız bir bütün olarak ortaya çıkıyor. Rutinlerin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir noktadan bir noktaya kimse birden gelmiyor, o başarıyı yakalamıyor. Hepimize sorsanız nasıl engeller yaşadınız diye, saymakla bitiremeyiz. Dolayısıyla rutinlerimize, karakterimize ve değerlerimize sıkı sıkı bağlandığımızda çok daha güzel şeyler ortaya çıkıyor. Ben kendimde bu sürdürülebilirliği gördüm.

Enise Ademoğlu Matbay: Ben değerleri karar vermede bir süzgeç olarak kullanıyorum. Örneğin; bir karar vereceğim, dönüp bir bakıyorum, benim değerlerime uygun mu değil mi diye. Ben de çok baskın olan sorumluluk, adalet, etik, tutarlılık değerleri... Tüm bunları da bir araya getirdiğimiz zaman taşın altına elinizi koymanız gerekiyor. İş dünyası sadece ticaret değil; sorumlu üretim, sorumlu değer üretme yaklaşımı demek. Ekip gücüne çok inanıyorum. Farklı, güçlü özellikleri olan kişilerle birlikte ilerlemeyi önemsiyorum. Neyi bilip bilmediğimi öğrenmeyi seçtim hayatımın başında. Dolayısıyla daha iyi bilenlerle el ele ilerlemek çok keyif verici. Kolektif ilerlemenin bizi sürdürülebilirlik anlamında daha iyi yerlere taşıyacağına inanıyorum.

Zehra Neşe Kavak: Bizi bu noktaya taşıyan değerlerle iş hayatında uyguladığımız değerler aslında birbirini tamamlıyor. Etik değerleri birinci sıraya koyuyorum. Özellikle biz sağlıkla uğraşan insanlar için etik değerler çok önemli. Güvenilir olmak, titiz olmak, ahlaki etik kurallara uygun çalışmak, örneğin hastanın sırlarını paylaşmamak, hasta-doktor mahremiyeti, hastaya hizmet verirken hastanın kuruma ve doktorlara güvenmesi gibi.. İş hayatında pozitif seleksiyona inanan biriyim. Yani atama yaptığımız ya da göreve getirdiğimiz kişilerin bizden daha yetenekli, daha zeki, daha atılgan olmasını her zaman önemserim. Aslında Batı medeniyetlerinin temeline baktığımız zaman pozitif seleksiyonun çok önemli olduğunu görüyoruz. Batı medeniyetlerini bu noktaya taşıyan en önemli faktörlerden biri bu. Türkiye'de gördüğüm en büyük eksikliklerden biri de pozitif seleksiyonun yapılmaması... Ama bu uzun vadede bir çözüm değil... Pozitif seleksiyona inanmak ve bu yolda devam etmek gerekiyor.

Yaprak Yapsan: Şu an en ihtiyacımız olan iki konudan bahsetmek istiyorum. Öz şefkat ve öz saygı... Çünkü değerler piramidinde nerede olduğunuzu bu iki kavram belirliyor. Bu iki ögeyi üst üste koyduğunuzda iş hayatında kadının ilerlemesi için güzel bir yol haritası oluşuyor. Ayrıca böylece iyi bir ayak izi bıraktığına da inanıyorum. Biz dijital ve dijitalleşmeyi konuşan tarafta olduğumuz için işimiz gereği, dijital ayak izinden de bahsetmek istiyorum. Ancak öz saygı ve öz şefkat olmadan bu aranılan kavramların üstümüze yapışmasını ve yakışmasını sağlamak mümkün olmuyor. Bu ikisini sağlamak için değerler piramidinde öz saygı ve öz şefkati işin içine katmak gerekiyor.

Zuhal Gezer Demirci: Cesaret benim değerlerimden biri. Cesur olmak, risk almak, hatalar yapmak, bunlardan korkmamak hem iş hem de özel hayatımızda çok kıymetli. Öte yandan şeffaflık diyebilirim. Şeffaflık benim ekibimden beklediğim bir şey. Açık ve net olmak, aynı zamanda güvene dayalı bir ortamda bulunmak çok önemli. Ayrıca ekip ruhu ve ekibin gücü konuları zaman içerisinde hepimizin daha iyi anladığı şeylerin başında geliyor. Yenilikçi adımlarla hareket ederken sürdürülebilir olmak ekiple mümkün, bireysel olunca olmuyor. Kalıcı ve sürdürülebilir olmak istiyorsanız bu ekibin gücüyle doğru orantılı.

*Kariyerinizde sizi bugüne taşıyan en önemli dönüm noktalarınız neler oldu peki?

Zuhal Gezer Demirci: 18 yıl önce aldığım şirket kurma kararı... Bence bu çok cesur bir karardı çünkü tüm birikimimi bu şirkete yatırdım. Yenilikçi birtakım yazılımlar ve günceli takip etmeyle ilgili çok ciddi bir ekip çalışması yapıyoruz, bütün yaptığımız işleri güncelliyoruz ve söz konusu yazılımları operasyonlarımıza daha verimli olacak şekilde adapte ediyoruz. Bu da tabii ki sektörde fark yaratıyor. Tüm bunları önemli adımlar olarak tanımlayabilirim.

Yaprak Yapsan: Kariyerimi bir kere değil, 53 yıllık hayatımda üç kez değiştirdim. Çok önemli uluslararası bir ilaç şirketinin en üst düzeydeki çalışanı olmayı bir anda bırakıp kendi iş kolumdaki şirketimi açma kararı benim için en radikal kararlardan biriydi. Ayrıca 38 yaşında iki üniversite okumuş biri olarak tekrar üniversite okumaya karar verip, Türkiye'deki o ikinci şirketi de bırakıp İngiltere'ye bir başka eğitim alanına öğrenci olmaya gitmiştim. Oradaki motivasyonum da şuydu, ben hiç kimsenin hiç kimsesi olmak istedim. Yaprak Hanım olmaktan çıkmak istedim, girişimcilik ruhum da vardı. O girişimcilikle de bu alanı Türkiye'de yapan ilk ve nadir kişilerden biri olmaya karar verdim. Şirketim de zaten o alanda kurulmuş ilk 5 şirketten biri. Kısacası kendi kariyerimi üç kez değiştirmeyi iş hayatımdaki en önemli radikal karar olarak nitelendiriyorum.

Burcu Akdarı Toprak: Engel tanımayı gerçekten sevmiyorum, yaşa da inanmıyorum. Bu aşamada ben de çok defa kariyer değişikliği yaptım. Önce finans okudum ancak çok sevdiğim tasarım alanından vazgeçmek istemedim ve daha sonra İngiltere'ye tekrar dönüp bu alan üzerine okudum. Ardından tekrar finansa ve aile şirketlerimize döndüm. Orada daha çok marketing alanına odaklandım. 15-20 yıl belki böyle geçti fakat içimdeki tutkuyu durduramadım ve bu sefer kız çocuğum dünyaya geldikten sonra tasarım üzerine bir marka kurdum ve hem kızımla hem de annemle birlikte kadına ve çocuğa hitap eden, sürdürülebilirlikle doğrudan bağlantılı bir marka kurdum. Sonra da yurt dışına odaklandım ama birçok zorluk yaşadım bu süreçte. Bursalıyım, tekstille hiç alakam yok, her konuyu karış karış öğrendim, hâlâ da zorlanıyorum ama asla pes etmiyorum ve kendimi çok mutlu hissediyorum. Bu engeller ve konfor alanından çıkmak beni hiç korkutmuyor.

Eda Kalabalık Güzeliş: Benim dönüm noktam kimya mühendisliği akademik kariyerimi bir anda "Burada insanlar çok mutsuz ve bu mutsuzluğun bir parçası olmak istemiyorum" deyip bırakmam oldu. O dönem aile şirketinde yeni bir satış kanalı oluşturuluyordu. Tamamen analitik mühendis kafasıyla mağazacılığın içine daldım. Bunu yaparken de en alt kademeden başlayarak tüm aşamaları öğrendim. Ekiplerle mağazada birebir çalıştım. En büyük dönüm noktam bu olabilir. Tüm bu süreç ve bütün kademeleri biliyor olmak da bana çok şey kattı.

Zehra Neşe Kavak: Mevlana'nın dediği gibi bıçak kemiğe dayandı, "Daha fazla ileri gidemeyeceğim, bitti" dediğin noktada hâlâ durup, direnç gösterip, mücadeleye devam ediyorsan işte o kırılma noktasıdır. O kırılma noktasında vazgeçmeyen insanlar zaten fark yaratıyor, vazgeçenler ise geri düşüyor. Ben de bu kırılma noktalarını hayatımda çok yaşadım. Bunun haricinde yaş faktörü gerçekten hiç önemli değil. Örneğin Obama'ya bakıyorsunuz 48 yaşında Amerika Başkanı olmuş ama Trump 70 yaşında... Yani hayatın ne zaman, hangi yaşta size nereye getireceği belli değil. O yüzden hayata ve enerjimize inanıp devam etmemiz en güzeli.

Enise Ademoğlu Matbay: Kariyerime endüstri mühendisi olarak başladım. Bu alandan çıkıp lojistik sektörüne geçtim. "İşin cinsiyeti olmaz" dedim. Lojistik sektörü de bildiğiniz üzere erkek egemen bir sektör. Tek başıma uzun yıllar direndim, tüm alanları gördüm, ta ki ardından bıçak kemiğe dayandı ve dönüşümle ilgili herhangi bir şey yapılamaz noktaya geldi, ben de bir kadın olduğumu hatırladım ve anne oldum. 42 yaşındayım, 1.5 yaşında bir kızım var. 40 yaşından sonra anne olan biri olarak sorumluluk orada başladı. Anne olduktan sonra SANKO gibi bir aile şirketinde nasıl başarmışlar, bu değerleri nasıl yürütmüşler, bu sorumluluğu nasıl almışlar, nasıl devam ettirmişler ve ben ne yapabilirim dediğim bir yolculukta dönüm noktamı gerçekleştirdim. 11 ayrı sektörde üretim yapan bir yapıya yeni katıldım. Keyifle, değer gördüğüm bir yerde çalışıyorum ve bu devam da edecek...

Kübra Orakçıoğlu Kazan: Kültürümüzdeki o yapı ve günümüzün getirmiş olduğu dijitalleşmenin dezavantajlarıyla beraber birçok kırılma noktasını zaten yaşıyoruz. Her gün yaşıyoruz belki de. Bir de benim yaşadığım; hem genç hem de kadın olmanın verdiği bir ortamda kendini gösterme çabası... Ayrıca kadın olunca gösterememe/gösterme ikilemi ve arada kalma durumu, gerçekten de o kırılma noktalarını her daim yaşadım, yaşıyorum da... Çünkü erkeklerin toplumunda kadının yanlış anlaşılması çok daha yüksek oluyor. Kendi kabuklarımdan çıkmaktır belki de benim dönüm noktam. Yurt dışında okudum, yaşadım ve sonrasında buraya geldim. Buraya geldikten sonra o kültür farklılığı biraz beni sendeletti. Ben de ikinci yüksek lisansımı tamamladım. Bence bu çok önemli. Çalışırken okumak çok daha keyifli oldu.

*Peki tüm bunlar ışığında genç girişimci ve iş kadınlarına neler söylemek istersiniz? Ayrıca 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne dair mesajınız ne olur?

Eda Kalabalık Güzeliş: Gençler kesinlikle hangi sektörde veya hangi görevde olurlarsa olsunlar, yaptıkları işin dijital versiyonunu ve sürdürülebilir olmasını sağlamak zorundalar. Bu çok önemli. Dijitalleşmeyle beraber sürdürülebilirlik kavramı her yerde karşımıza daha fazla çıkacak. Çünkü öyle ya da böyle dünyadaki kaynakların durumu belli. Dünyadaki gidişat belli, dolayısıyla sürdürülebilirlik ve dijitalleşme tarafına çok fazla ağırlık vermeleri gerekli. Bunu yaparken de aslında en önemli noktalardan biri iletişim... İletişim tarafının güçlü olması çok çok önemli. Bunu odağa koydukları zaman güzel şeyler olacaktır.

Zehra Neşe Kavak: Hanımların en önemli iki şapkası var, annelik ve çalışma hayatı... Bu bağlamda dengenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü annelik ve bir birey yetiştirmek zor bir süreç. Belki en zor meslek, anne olmak. Bu bağlamda hanımlara en büyük önerim, kendilerini hazır hissettikleri zaman anne olmaları. Planlı hamilelik... Hazır hissettiklerinde anne olsunlar çünkü çocuk aceleye gelecek bir şey değil. Bir birey yetiştirmek çok anlamlı. Ve bu arada da iş hayatıyla annelik arasındaki dengeyi kursunlar. Planlı hamilelik ile hayatta dengeyi bulmalılar. Ayrıca hiçbir zaman vazgeçmemek de çok önemli.

Enise Ademoğlu Matbay: Benim noktam cesaret ve dayanıklılık tarafında. Tüm bu konuştuklarımızı yapabilmek her zaman çok kolay olmuyor. Vazgeçmemek ve dayanıklılık süreci önemli bir karakter özelliği ama çok zorlandıklarında tekrar tekrar buna dönüş hakkı benim verebileceğim en önemli tavsiye. Ama onunla birlikte teknolojik okuryazarlık, sürdürülebilirlikle ilgili okuryazarlık, farkında olmak, öngörülü olmak çok çok önemli. Hele de bir kadınsanız, bir sürü dengeyi ve rolü doğru takip etmek zorundasınız. Bunları dengede tutabilmek için planlı olmak, önceliklendirmek çok önemli şeyler. Ama günün sonunda neye hizmet ettiğini, neyi niçin yaptığını hiç unutmamak benim her zaman sorduğum sorular... Dünyada şu an dönüşen bir ortam var, kaynaklar azalıyor, sürdürülebilirlik çok kritik, dijitalleşmeyi bir an önce devreye sokmak gerek. Makinelerin yapabildiği şeylerde yetenek geliştirmeyi çok hızlı bırakmalıyız. Dolayısıyla bu öngörü ve farkındalık, aynı zamanda neyi isteyip istemediğinizin kilit noktası. Herkes anne olmak zorunda değil ama olmak istiyorsanız plan değişiyor. Dolayısıyla eğer planınız sağlam ise amaç, cesaret ve vazgeçmemek her reçetede devreye giriyor.

Burcu Akdarı Toprak: Yeniliğe açıklık çok önemli. Enise Hanım'ın dediği gibi makinenin yapabildiği konulara çok eğilmememiz gerekiyor. Gençlerin özellikle kariyer seçimlerinde veya girişecekleri alanlarda bunu öngörerek üniversite ve bölüm seçimleri yapmaları gerekiyor. Çünkü zaman kaybı diye bir lüksümüz yok. Ne istediklerini bilmek için de iyi araştırmaları gerekiyor diye düşünüyorum. Kendilerinde yoksa eğer büyüklerindeki öngörüyü kullanmaları gerekli. Geleceği öngörmek çok elzem. Örneğin, şu an çok iyi bir üniversitenin çok iyi bir bölümünü kazanabilirler ancak mezun olduklarında her şey planlandığı gibi gitmeyebilir. Şu an Harvard mezunları bile iş bulmakta zorlanıyor, bunun makaleleri çıkıyor. Çok hızlı bir değişim var, bu değişime nasıl ayak uyduracağız bilmiyorum ama bir yerden de çabalamamız gerek. Öte yandan kadınların doğru partneri seçmeye çalışması ve gerçekten hazır olunca anne olmak kısmı çok önemli.

Kübra Orakçıoğlu Kazan: Benim daha çok genç kızlara söylemek istediğim şeyler var. Kesinlikle kendilerini eksik düşünmemeleri gerekiyor, özellikle iş hayatında. Dolayısıyla sebat ederek, çalışarak, bu sürdürülebilirlikle her şeyi yapabiliyor insan. Ama burada belki de en önemli konu farkında olmak. Denildiği gibi günümüzde bilgiye her yerden ulaşabiliyoruz ve çok fazla üniversite mezunu var. Ancak farkında olunca bazı şeylere bir tık daha diğerlerinden daha farklı bakıyoruz, artı bir pozisyona geçebiliyoruz. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü mesajım için de şunları söyleyebilirim; ne kadar daha fazla ses çıkarırsak, neleri daha fazla yapabilirsek bu bizim için avantaj olur.

Yaprak Yapsan: Gençlere özellikle söylemek istediğim bir şey var. Özgeçmiş yazmayın. Artık yeni bir dünyadayız, özgelecek yazın.. Özgeleceğinizi yazarken de lütfen iyi ayak izi bırakanları, ilham veren kadınları ve liderleri, fark eden ve dönüşen liderleri takip edin. Hep beraber büyüyelim, parlayalım ve dünyayı daha iyi bir yere getirelim.

Zuhal Gezer Demirci: Bana göre Kadınlar Günü, içi boş sloganların ve ticari kampanyaların belki de küçük hoş jestlerin dışında bir gün. Bugün benim anladığım Kadınlar Günü, onun için gerçekten mücadele eden ve bedeller ödemiş insanları anacağımız ve işin aslındaki soruna odaklanacağımız bir gün. Dolayısıyla eğer dönüşüm istiyorsak; bu ticari faaliyetlerin dışına çıkmamız ve samimi bir şekilde bunları masaya yatırmamız gerekiyor. Çünkü kadınların hak ettiği bir gerçek var. Bu gerçekle ilgili adaleti ve eşitliği sağlamak zorundayız. Çünkü biz varız, her şekliyle varız. Hayattaki duruşumuzla varız, hayata kattığımız değerlerle varız, gerçek anlamda başarılarla varız, yaptığımız mücadelelerle varız. Dolayısıyla bunları yok saymak mümkün değil. Burada asıl olan samimiyetle buradaki eşitlik ve adaleti nasıl sağlayacağımızla ilgili yaklaşımlar ve buna odaklanmak olmalı. Gençler için de şunu söyleyebilirim ki cesaret çok önemli. Stratejik düşünmek çok kıymetli. Gençler yenilikleri takip etmeli. Öte yandan çalışacağı kişileri ya da birlikte yol alacağı kişileri, rol model alacakları kişileri çok iyi analiz etmeliler. Bu işi nasıl yapabileceklerine odaklandıklarında fark yaratacaklarını unutmamalılar.

EN ÇOK OKUNANLAR