Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, geçen ay Türkiye'nin geleceğinde önemli bir rol oynayacak güneş enerjisi santralleri (GES) ile ilgili rekor kırılan veriyi paylaştı ve 12 yıl boyunca sürecek hedeflerini de tekrar ederek bu konudaki kararlılığı vurguladı. Evet, Kurban Bayramı'nın ilk günü olan 16 Haziran 2024 tarihinde güneş enerjisinin elektrik üretimindeki payı günlük yüzde 44'ü aştı. Bakan Bayraktar, 12 yıl boyunca her yıl 3 bin 500 megavat güneş enerjisi kurulu gücünü devreye alacaklarını ve bu alanda yeni rekorlara imza atılacağını da söyledi. GES'lerden elde edilen bu büyük başarı elbette bir tesadüf değil ve Türkiye'nin enerji politikasının sadece tek bir bacağına dair fikir veriyor. Türkiye son yıllarda GES'lerde olduğu gibi rüzgar santrallerinde (RES) ve jeotermal santrallerde de (JES) önemli gelişmelere sahne oluyor. Bir yandan kamu diğer taraftan özel sektör tüm gücüyle Türkiye'nin enerjide tam bağımsızlık hedefi için sıkı çalışıyor.
2050'DE ÜRETİMİN YÜZDE 90'I YENİLENEBİLİR OLACAK
Türkiye'deki yenilenebilir enerji atılımının detaylarına girmeden önce gelin biraz dünyada neler oluyor, hangi gelişmeler yaşanıyor onlara bakalım. Yenilenebilir enerji, dünya genelinde enerji üretiminde devrim yaratmaya devam ediyor. Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) 2024 Dünya Enerji Görünümü raporuna göre, yenilenebilir enerji kaynakları 2020'li yıllarda küresel enerji üretiminde baskın hale geliyor ve 2050 yılına kadar dünya enerji üretiminin yüzde 90'ını oluşturması bekleniyor. Bu dönüşüm, fosil yakıtların çevresel etkilerini azaltmak, enerji güvenliğini artırmak ve iklim değişikliği ile mücadele etmek açısından kritik öneme sahip. Özellikle rüzgar, güneş ve hidroelektrik enerjisi gibi kaynaklar, karbon emisyonlarını düşürmede ve sürdürülebilir kalkınmayı desteklemede önemli bir rol oynuyor. Çin, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği, yenilenebilir enerji yatırımlarında dünya lideri olarak öne çıkıyor. Örneğin, Çin'in yenilenebilir enerji kapasitesi 2023 yılı sonunda 1.200 GW'a ulaştı ve bu kapasitenin 2030 yılına kadar iki katına çıkması hedefleniyor. Benzer şekilde, Avrupa Birliği, 2030 yılına kadar enerji tüketiminin yüzde 32'sini yenilenebilir kaynaklardan sağlama taahhüdünde bulunuyor.
YATIRIMLAR 3 TRİLYON DOLARI AŞACAK
IEA'in bu ay açıkladığı Dünya Enerji Yatırımları raporuna göre, bu yıl küresel enerji sektöründeki yatırımlar ilk kez 3 trilyon doları aşacak. Finansman maliyetlerindeki artışa karşın bu yatırımın 2 trilyon dolarının yenilenebilir enerji, elektrikli araçlar, nükleer enerji, şebekeler, batarya, düşük emisyonlu yakıtlar ve enerji verimliliği çözümleri olmak üzere temiz enerji teknolojilerine yapılması bekleniyor. Kalan 1 trilyon doların biraz üzerindeki yatırımın ise kömür, petrol ve gaz olmak üzere fosil yakıtlara ayrılacağı öngörülüyor. Dünya genelinde temiz enerji teknoloji yatırımları artmasına rağmen bölgeler arasında dengesiz bir dağılım gösteriyor. Temiz enerjideki toplam yatırımların bu yıl 675 milyar dolarının sadece Çin'de yapılacağı, yatırımların Avrupa ve ABD'de ise sırasıyla 370 ve 315 milyar doları bulacağı öngörülüyor. Böylece, bu üç büyük ekonomi küresel temiz enerji yatırımlarının üçte ikisinden fazlasını oluştururken, uluslararası sermaye akışlarındaki eşitsizliği de gösteriyor. Çin haricindeki en büyük gelişmekte olan ekonomilerden Hindistan ve Brezilya başta olmak üzere temiz enerji teknoloji yatırımlarının ilk kez 300 milyar doları bulması bekleniyor. Ancak söz konusu ülkelerde yüksek sermaye maliyetleri yeni projelerin geliştirilmesini zorlaştırıyor. Bu nedenle gelişmekte olan ülkelerdeki temiz enerji dönüşümünün adil şekilde gerçekleşmesi için bu ülkelere gerekli finansmanın sağlanması kritik önem arz ediyor.
TÜRKİYE 60 GİGAVAT HEDEFLİYOR
Türkiye, coğrafi konumu ve zengin yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde bu küresel dönüşümde önemli bir rol oynuyor. 2023 yılı itibarıyla yaklaşık 100 GW toplam kurulu güç kapasitesine sahip Türkiye'de, bu gücün yaklaşık yüzde 54'ü yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlandığı görülüyor. Türkiye'nin mevcut yenilenebilir enerji kapasitesi, 32 GW hidroelektrik, 11 GW rüzgar, 10 GW güneş ve 1,7 GW biyokütle enerjisinden oluşuyor. Hedeflerimiz arasında, güneş enerjisi kapasitesini 2030 yılına kadar 40 GW'a, rüzgar enerjisi kapasitesini ise 30 GW'a çıkarmak bulunuyor. Bakan Bayraktar, "Güneş, rüzgar, jeotermal ve biyokütle gibi bütün yenilenebilir kaynaklarımızdan faydalanmak istiyoruz. Yenilenebilir enerji kapasitesini 12 yılda 60 gigavata ulaştırmayı hedefliyoruz" açıklamasını yaparak Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanma konusundaki kararlılığını ifade ediyor. 60 gigavat hedefi için önümüzdeki 12 yıl boyunca her yıl 3,5 GW güneş ve 1,5 GW rüzgar santrali devreye alınması gerekiyor. Böylece 2035'te yenilenebilir enerjinin üretim içindeki payı yüzde 55 olacak.
YASAL ALTYAPI GÜÇLENİYOR
Kuşkusuz hedefler büyük. Ancak kamu bu hedeflere ulaşmak için son derece etkin çalışıyor. Geçen yıl başında açıklanan Türkiye Ulusal Enerji Planı ve Hidrojen Teknolojileri Stratejisi ve Yol Haritası özellikle yenilenebilir enerjide izlenecek yol haritasını ortaya koyması açısından önemli. Ulusal Enerji Planı'na göre 2035 yılına kadar enerji tüketiminde yaklaşık yüzde 39,5'lik artış öngörülüyor ve 2020 yılında birincil enerji tüketimi içerisinde yüzde 16,7'lik paya sahip olan yenilenebilir enerji kaynaklarının ise 2035 yılında yüzde 23,7 bandına yükseliyor. Planda, 2035 yılında güneş kurulu gücünün 52 bin 900, rüzgar kurulu gücünün 29 bin 600, hidroelektrik kurulu gücünün 35 bin 100, jeotermal ve biyokütle kurulu gücünün ise 5 bin 100 megavata çıkarılması öngörülüyor. Elbette açıklanan yol haritası önemli ancak bu hedeflere ulamak için yapılacak yasal düzenlemeler de önemli bir ihtiyaç. Keza bu kapsamda bu yıl mayıs ayında TBMM'de kabul edilen kanun önemli gelişmeler içeriyor. Kanun ile yapılan düzenlemede barajlardaki kullanılabilir rezervuar alanlarına güneş enerjisi santralleri kurulabilecek. Sadece barajlara değil göllere ve göletlere de yüzer GES'ler yapılabilecek. Kanunda ayrıca, YEKA ile ilgili düzenlemeler ile nükleer enerji ve sıvılaştırılmış doğal gaz ile ilgili önemli değişiklikler de yapıldı.
ENERJİDE DENGELİ PORTFÖY STRATEJİSİ
Tam bu noktada Türkiye'nin enerjide tam bağımsızlık hedefinde yenilenebilir enerjinin büyük öneminin yanında genel enerji kaynakları politikasına da bir parantez açmamız gerekiyor. Evet, gelecek yenilenebilir enerjide. Ancak şu anda ve yakın gelecekte enerji arz güvenliğinin de sağlanması gerekiyor. Halihazırdaki maliyetler ve teknoloji ile yüzde 100 yenilenebilir enerji kaynakları üretimi sağlamak mümkün değil ve enerji arz güvenliği ülkeler için en büyük tehdit. Zira Rusya-Ukrayna Savaşı ile birlikte başlayan süreçte Rusya'ya uygulanan ambargolar nedeniyle AB ülkelerinin enerji krizi yaşadığını ve fiyatların çok hızlı bir şekilde artarak ülke ekonomilerini nasıl tehdit ettiğini yeni gördük. İşte tam da bu sebeple Türkiye tam bağımsızlık yolunda yenilenebilir kaynaklarda önemli hedefler koyarken diğer taraftaki yatırımlarına da hız kesmeden devam ediyor. Sakarya Doğal Gaz Sahası'nda keşfedilen gazın yanında yeni aramalar da yapılmaya devam ediliyor. Özellikle Karadeniz'de petrol araması yapılacak olması Türkiye'nin enerji atlasında çok farklı noktalara gelmesine neden olabilecek bir gelişme. Akdeniz'deki arama faaliyetleri de devam ediyor. Kuşkusuz sadece doğal gaz keşfi değil depolaması da önemli bir konu. Üstelik sadece iç tüketim için değil. Türkiye sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ticaretinde hub olmak için kolları sıvadı. BOTAŞ'a ait Silivri ve Tuz Gölü'ndeki doğal gaz depolama tesisleri, stratejik önemiyle dikkat çekiyor. Silivri'nin 4.6 milyar metreküp, Tuz Gölü'nün de 1.2 milyar metreküp doğal gaz depolama kapasitesi bulunuyor. BOTAŞ, 2028 yılında bu iki tesisin toplamında 12 milyar metreküplük bir depolama kapasitesine ulaşmayı hedefliyor. TBMM'de yeni kabul edilen yasada LNG üretimi ve ticaretinin de önü açılmış durumda. Nisan ayında ise ABD'li enerji şirketi Exxon ile uzun vadeli bir LNG tedarik anlaşması için görüşmeler başlatıldı ve niyet mektubu imzalandı. Hedef yılda 2.5 milyon ton LNG satın almak. Görüşmeler olumlu sonuçlanırsa en az 10 yıllık bir anlaşma yapılacak.
YENİ KEŞİFLER DENGELERİ DEĞİŞTİRECEK
Diğer taraftan Akkuyu Nükleer Santrali'nin inşası hızla tamamlanmaya çalışıyor. Bakan Bayraktar Çin ile yeni bir nükleer santral için görüşmelerin sona yaklaştığını geçen ay duyurdu. Güney Kore de Türkiye'de kurulacak nükleer santrale talip olduğunu açıkladı. Türkiye'nin 2050 yılına kadar 20 gigavatlık nükleer kapasiteye ulaşma hedefi bulunuyor. Bakan Bayraktar, "Sinop'ta ve Trakya'da ek reaktörlere ihtiyacımız var. Önümüzdeki 20 yılda Türkiye'nin enerji miksinin içinde en az 5 gigavatlık SMR'lar da yer alacak" diyor. Ve tabii ki petrol... Şırnak'ta bulunan Gabar'da petrol üretimi 95 kuyuda günde 421 bin 500 bin varile çıkmış durumda. Bu rakamın günlük 100 bin varile çıkartılması hedefleniyor. Karadeniz'de başlayacak petrol sondaj çalışmaları da -eğer keşif yapılabilirse- pek çok dengenin değişebileceğine işaret ediyor.
İLK 10 ÜLKE İÇİNDE OLACAK
Enerji alanında gelişmeler son derece nefes kesici bir hızla ilerliyor. Tüm bu gelişmelerin sonucunda ise Türkiye'nin içinde tüm enerji üretim çeşitlerini barındıran dengeli bir portföye sahip olarak enerji arz güvenliğini tehlikeye atmadan tam bağımsızlık yolunda ilerlemeye çalıştığını görüyoruz. Kuşkusuz Bakan Bayraktar'ın da sık sık belirttiği gibi yenilenebilir enerji kaynakları bu stratejinin temel taşı. Yenilenebilir enerji kurulu gücünde dünyada 11'inci ülke olmamız ve gelecekte ilk 10 içinde yer almamızın beklenmesi de bu stratejinin doğal bir sonucu. AB ülkeleri gibi hayallere kapılarak bir anda fosil yakıtlardan kurtulmanın imkansız olduğu gerçeğini göz önünde bulundurmak ve gelecek için her türlü yenilenebilir enerji teknolojisine yatırım yaparak ilerlemek açıkçası en ayakları yere basan ve gerçekçi stratejilerden biri.
ÖZEL SEKTÖR YATIRIMLARI ARTIYOR
Türkiye'nin yenilenebilir enerji stratejisi elbette sadece santral yatırımlarından oluşmuyor. Yenilenebilir enerji sektöründe gelecekteki yatırımların yoğunlaşacağı alanlar arasında enerji depolama çözümleri, akıllı şebekeler ve hibrit enerji sistemleri bulunuyor. Enerji depolama teknolojileri, özellikle lityum-iyon bataryalar ve gelişmiş akü sistemleri, yenilenebilir enerji kaynaklarının dalgalanmalara karşı dayanıklılığını artırmak için kritik öneme sahip. Ayrıca, yeşil hidrojen üretimi ve kullanımı da enerji dönüşümünde kilit bir teknoloji olarak öne çıkıyor. Hidrojen, fosil yakıtların yerini alabilecek temiz bir enerji taşıyıcısı olarak kabul ediliyor. Özel şirketler tam da bu noktada devreye giriyor. İlerleyen sayfalarda da hikayelerini ve hedeflerini okuyabileceğiniz pek çok büyük ve önemli enerji şirketinin depolama çözümlerinden hibrit enerji sistemlerine yenilenebilir enerjinin pek çok safhasında yatırım planladığını ya da yatırımı hayata geçirdiğini göreceksiniz. Kuşkusuz Türkiye'deki ihtiyaç ve büyüme potansiyeli -ve tabii ki teşvikler- şirketlerin bu alandaki yatırımlarına yön veriyor. Başka önemli bir gelişme ise küresel tedarik zincirinde yenilenebilir enerji teknolojilerinin maliyetlerinde önemli düşüşler görülüyor. Mesela güneş paneli üretim maliyetleri taban yapmış vaziyette. Bu alanda Çin, liderliği kimseye kaptırmıyor. Yine Çin'de Son bir sene içinde batarya teknolojilerinin maliyetleri de iki-üç kat düştü. Rüzgar türbinleri henüz benzer noktada değil ancak bunun sebebi üretimin çoğunun Avrupa'da yapılıyor olması. Çinli üreticilerde benzer maliyet düşüşlerini gözlemleniyor. Keza dünya çapında lojistik maliyetlerinde de gerilemeler söz konusu.
KAPASİTE VE DEPOLAMA YATIRIMLARI YAPILACAK
2024'te yatırımları devam eden Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) projelerinin, hibrit santrallerin ve elektrik depolama başvurularından gelen ek yatırımların bir kısmının devreye girmesi bekleniyor. Aynı şekilde, güneş enerjisi santrallerinin de maliyet avantajı sebebiyle devreye girmeye devam edeceği tahmin ediliyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik sistemine entegrasyonu konusunda, elektrik depolama sistemlerinin rolü giderek artıyor. Bunun farkında olan şirketler yatırımlarını hızlandırdı. Bu sistemlerin bir kısmının 2024'te devreye girdiğini de göreceğiz. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması (YEKDEM) ve YEKA gibi mekanizmalar, öngörülebilirliği artırması nedeniyle yenilenebilir enerji finansmanını desteklemeye devam edecek. Elbette özel sektörün yatırımları çok önemli ancak yenilenebilir enerjinin Türkiye için ne derece önemli olduğunu göstermesi açısından geçen ay açıklanan bir veri de iyi bir örnek teşkil ediyor. Türkiye'de lisansız elektrik kurulu gücü geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 30 artarak 13 bin 40 megavat oldu. Bu miktarın yüzde 94,6'sı güneş enerjisine dayalı santrallerden oluştu. 2022'de bu rakam 10 bin 28 megavat olarak kayıtlara geçmişti. Bu artış pek çok nedene bağlanabilir ancak asıl önemli olan büyük bir potansiyelin varlığı ve bu potansiyelin kamu haricinde de hayata geçirmek için hazırda bekleyen yatırımcıların bulunması.
YEŞİL MUTABAKAT ETKİSİ
Türkiye'de yenilenebilir enerjinin hayati olmasının bir başka sebebi de Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı. Avrupa Birliği'nin 2030 yılı hedefleri çok kritik ve tüm üye ülkeleri bağlayıcı durumda. Türkiye'nin ekonomik hacmi düşünüldüğünde Avrupa Birliği'ndeki en ufak değişiklik ve gelişme bizleri yakından ilgilendiriyor. 2026'da başlayacak sınırda karbon vergilendirilmesi, emisyon ticaret sistemi kurulması gibi mekanizmalar yenilenebilir enerjiye geçişi motive eden etkenlerin başında geliyor. Ayrıca yine İklim Kanunu taslağı Meclis gündeminde ve kendi emisyon ticaret sistemimizi kurmak üzere Bakanlık çalışmaları da sürüyor.