“SANAT GÖÇMENDİR”

100 yıl sonra yeniden canlandırılan ‘Mehcer' sanat akımını, Mehcer Göç Sanatçıları Derneği Başkanı Turan Kışlakçı ile konuştuk. Derneğin gelecek perspektifini ve üstendiği misyonu birinci ağızdan dinledik

Osmanlı Devleti'nin yıkılmaya başlamasıyla birlikte 1900'lü yılların başında başta Arap coğrafyası olmak üzere Lübnan, Mısır, Suriye gibi topraklardan edebiyatçılar, münevverler ve entelektüeller siyasi, sosyal, ekonomik ve dini sebeplerle Amerika kıtasına göç ettiler. Öyle ki batan Titanik gemisinin yolcularının yarısına yakını, yeni topraklarda yaşama imkânı kazanmak isteyen bu insanlardı. 1920'lı yıllar ile birlikte bu isimler Batı ve Doğu arasında bir köprü kurarak 'Mehcer' yani 'göç edilen yer' edebiyat akımını vücuda getirdiler. Halil Cibrân'ın önderliğinde Mîhâîl Nuayme, Îliyyâ Ebû Mâdî, Nesîb Arîza, Reşîd Eyyûb gibi cesur kalemler, bu akımı dünyaya yaymak için gayret gösterdiler. Akım o kadar sevildi ve ilgi gördü ki ABD Başkanı Roosevelt, Cibrân'a; "Sen Doğu'dan gelip Batı'yı silip süpüren ilk fırtınasın, ancak kıyılarımıza çiçekten başka bir şey getirmedin" diyecekti. Nasıl ki Amerika bir zamanların göçmenleri için cazibe merkezi ise Türkiye de son yıllarda aynı kimliği kazanmışa benziyor. Özellikle Arap coğrafyasından yüzlerce sanatçı, İstanbul'un kadim sokaklarında sanatlarını icra ediyorlar. 100 yıl sonra yeniden canlandırılan 'Mehcer' sanat akımını Mehcer Göç Sanatçıları Derneği Başkanı Turan Kışlakçı ile konuştuk. Derneğin gelecek perspektifini ve üstendiği misyonu birinci ağızdan dinledik.

* Mehcer Göç Sanatçıları Derneği'nin hikâyesini sizden dinlemek isteriz. Nasıl ve ne zaman yola çıktınız?

Aslında 100 yıllık bir hikâyeyi yeni baştan canlandırmak için yola koyulduk. Covid-19 salgınından önce hazırlıklarımızı gerçekleştirdik fakat salgın bir müddet bizi engelledi. 1920'nin 100'üncü yılında 2020'de maceraya atıldık. İstanbul'da yaşayan 80 ülkeden 4 bine yakın sanatçı var. Hedefimiz bu sanatçılara şemsiye olmak. Orta Asya'dan Balkanlar'a, Arap Yarımadası'ndan Afrika'ya, Hindistan'tan Güney Amerika'ya kadar geniş yelpazede bir sanatçı ağı ile karşı karşıyayız. Biz bunları tek çatı altında toplamak istiyoruz. Yeni bir edebiyat, sanat akımının doğuşuna vesile olmak niyetindeyiz. Sadece edebiyat değil, sanatın her dalında öne çıkacak projelere imza atmak hedefiyle ilerliyoruz. Bundan 7 yıl önce Mehcer isminin hakkını alarak işe başladık. Şu an müzik grupları, tiyatro grupları ile alanımızı çeşitlendirmeye çalışıyoruz. Son bir yıldır Taksim'de bir tiyatro sahnesinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Gençlere yönelik çalışmalarımız her geçen gün artıyor.

"KÜLTÜREL ENTEGRASYON BELKİ DE YAPTIĞIMIZ ÇALIŞMALARIN ÇIKTILARININ EN MÜHİMİ"

* Çalışmalarınızın göçmenlerin kültürel entegrasyonu için bir şans olduğu görülüyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Kültürel entegrasyon belki de yaptığımız çalışmaların çıktılarının en mühimi. Çok dilli, çok kültürlü bir imparatorluğun bakiyesi olan ülkemiz, geçmişte olduğu gibi bugün de farklılıkları zenginlik olarak gören bir fikri altyapıyla yükselişe geçecek, buna inanıyoruz. Göçmenlerin içinde yüksek kabiliyete sahip öyle isimler var ki toplum bundan haberdar değil. Yakın zamanda sinema filmi projelerimiz de olacak. Lübnanlı, Mısırlı ünlü oyuncular bugün İstanbul'da yaşıyorlar. Bunların da yer aldığı filmler çekerek hem ülkemizin tanıtımına katkı sağlayacağız hem de kültürel entegrasyon için adım atacağız.

* Şimdiye kadar sanatın hangi alanlarıyla ilgili çalışmalar yürüttünüz?

Sergiler düzenledik ve ilgiyle karşılaştık. Bunun dışında danışmanlık yaptığımız, desteklediğimiz film projelerimiz ilerliyor. İçerisinde Hollywood yıldızlarıyla birlikte Jackie Chan'in de yer alacağı bir proje için zemin hazırlıyoruz. Mehcer'de çeşitli dallardaki sanatçı-eğitmenler programlar düzenliyorlar. Müzecilik, tarih gibi alanlarda dersler yapıyoruz. Her ay İstanbul Üniversitesi ile ortaklaşa edebiyat programları düzenliyoruz. Muhammed İkbal ile başladık Hz. Mevlana ile devam ettik, bu ay Nazım Hikmet'i merkeze alarak ilerleyeceğiz. Türkiye'de pek bilinmiyor ama Nazım Hikmet, Arap coğrafyasında çok meşhurdur. Adına yazılmış 100 üzerinde şiir bulunuyor. Hatta Nazım Hikmet; Moskova yıllarında yaptığı bir konuşmada, ömrünün son yıllarını paşa dedesinden dinlediği hikâyelerle hayranlık duyduğu Lübnan'da geçirmek istediğini de belirtir.

"ESENYURT'TA ARAP COĞRAFYASININ EN BÜYÜK İKİ ROMANCISI YAŞIYOR"

* İstanbul büyük bir şehir. Derneğiniz göçmenlere ulaşmak konusunda nasıl bir strateji izliyor?

Ekiplerimiz İstanbul ilçelerini dolaşıyor. Kulaktan kulağa göçmenler arasında da yayılıyor. Özellikle göçmen nüfusun yoğunlaştığı ilçelerde vakit geçiriyorlar ekiplerimiz. Ama bazen hiç tahmin etmediğimiz yerlerden de meşhur sanatçılar çıkabiliyor karşımıza. Mesela Esenyurt'ta Arap coğrafyasının en büyük iki romancısı yaşıyor. Biri Iraklı, biri Mısırlı. İkisinin de 20'ye yakın romanı var. Fransızcaya, İngilizceye çevrilmiş romanlar bunlar. Yakın zamanda Türkçeye tercüme edilip yayımlanan Frankenstein Bagdat'ta kitabının yazarı Ahmed Saadavi bunlardan biri. Derneğimize uluslararası bilinirliği olan 100'e yakın isim üye.

"BİR SANATÇI GÖÇMEN DEĞİLSE FİKİRLERİ OLGUNLAŞMAZ"

*Son aylarda göçmenler meselesi gündemi hayli meşgul ediyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Türkiye'de bir göçmen problemi var mı? Bunu her yerde söylüyorum, Türkiye'de sokakta göçmen sıkıntısı, problemi yok. Sorun sosyal medyada... Yalan, iftira almış başını gidiyor ne yazık ki. Bayram sabahı namaz için İstanbul'da yaşayan farklı etnik kökenlere, kültürlere sahip insanlar milli kıyafetleriyle Sultanahmet'e geldi.

* Bu bir milli gelenektir aslında... Bayram namazına en şık, kültürünü temsil eden kıyafetle katılır insanlar.

Evet söylediğiniz gibi bu bir gelenektir. Hatta Ümit Meriç gördüğü manzarayı Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fetih gününe benzettiğini söyledi. Ümmetin her rengi oradaydı çünkü. Ama sosyal medyaya bu durum nasıl yansıtıldı? "Araplar Sultanahmet'te, Türklere yer yok!" Bu ne yazık ki son yıllarda Avrupa'da yükselen yeni milliyetçilik-ırkçılık söylemlerini andırıyor. Aslında Türkiye göçmen ağırlıklı bir toplumdur. Kimileri Balkanlar'dan kimileri Kafkaslar'dan Anadolu ve Trakya'nın yolunu tutmuş insanların çocukları, bugün ırkçılık belasına bulaştıysa bunu oturup sosyolojik ve psikolojik olarak incelemek gerektiğini düşünüyorum. Göç dünyadaki ana olgulardan biri... Devletlerin ve sivil toplum kuruluşlarının göçü nasıl absorbe edeceğini planlaması gerektiği ise bir hakikat. Bizim buradaki sloganımız çok açık: Sanat göçmendir... Bir sanatçı göçmen değilse fikirleri olgunlaşmaz. Tarih boyunca bu böyle olmuştur. Bugün ülkemizde hangi bölgelerin muftağı diğerlerinin önünde? Göçmenlerin zamanında uğradığı, kültürlerin mecz noktasında yer alan coğrafyaların gastronomide, sanatta ve kültürel faaliyerlerde öne çıktığını görüyoruz. En büyük edebiyatçılar, sanatçılar göçmendir. Yolculuk ve farklı kültürler ile temas insanı ve toplumları zenginleştirir. Hollywood'un da yüzde 90'ı göçmendir. Hedefimiz de dil, din, ırk ayrımı yapmadan tüm göçmen sanatçılara çatı kuruluş olabilmek. Bunu başardığımız takdirde göreceksiniz ki yeni bir sanat anlayışı ortaya çıkacak.

EN ÇOK OKUNANLAR