Küresel ekonomi son derece dalgalı bir dönemden geçiyor. Bir yanda jeopolitik gerginlikler, savaşlar diğer tarafta gelişmiş-gelişmekte olan ülkelerin ekonomik durgunlukla mücadelesi tüm sektörleri diken üstünde tutmaya devam ediyor. Türkiye ekonomisi de Orta Vadeli Program'da belirlenen hedeflere ulaşmak, büyüme hızını korumak daha da önemlisi sağlıklı bir biçimde büyümek için atılan yeni adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Türk bankacılık sektörü ise bu süreci en iyi ve uyumlu bir şekilde tamamlamak için çalışıyor. Teknolojik gelişmelerin son yıllardaki iş yapış şekillerini değiştirmesinin yanında iklim krizi nedeniyle sürdürülebilirlik konusu da Türk bankacılık sektörünün ana gündemlerinden biri olmuş durumda. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) nedeniyle Türk sanayisinde yaşanan Yeşil Dönüşüm'ün baş aktörü olan sektör bu konuda da sıkı bir çalışma yürütüyor. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Alpaslan Çakar ile Türk bankacılık sektörünü ve TBB'nin son dönemdeki gelişmeler üzerine yaptığı çalışmaları konuştuk. Alpaslan Çakar, Platin okuyucularına bankacılığın yeni dönemindeki gelişmeleri ve beklentileri anlattı...
* Yılın ilk yarısındaki bankacılık sektörü performansını bizim için değerlendirir misiniz?
Dünyada ve ülkemizdeki ekonomik gelişmeler bankacılık sektörünün performansına yansımaktadır. Bu nedenle, öncelikle yılın ilk yarısında iç ve dış ekonomik gelişmeleri özetlemek isterim: Dış dünyada büyüme ve ticaret hacmi yavaş bir seyir izliyor. Gelişmiş ülkelerde enflasyon düşüş eğiliminde. Faiz oranlarında gerileme beklentisi artıyor. Öte yandan, sıkılaştırıcı uygulamaların derecesi azaltılsa da jeopolitik olaylar, ticaret kısıtlamaları, yaptırımlar, bölgesel büyüme farklılıkları gibi nedenlerle belirsizlik ve riskler gündemde önemli bir yere sahip.
Türkiye ekonomisinde dengelemeyi amaçlayan bir istikrar politikası uygulanıyor. Orta Vadeli Program'ın öncelikli hedef olan enflasyonun düşürülmesine yönelik olarak sıkı bir para ve kredi politikası takip ediliyor. Bütçe açığı da genişleyici değil. Sektörün bilanço büyüklüğü 2023'ün sonuna göre yüzde 19 artarak ilk yarı sonunda 28 trilyon lira civarında oldu. Kredilerde büyüme hızı yıl sonunda yüzde 54 iken, temmuz sonunda yüzde 37'ye indiğini görüyoruz. Kredi pastasını incelediğimizde ise ticari kredilerin payının yüzde 77, bireysel kredilerin ise yüzde 23 olduğu görülüyor. Bankacılık sektörü, ekonomi politikasının düzenlemelerini ve uygulamalarını çok dikkatli ve doğru bir şekilde anlamaya, kaynakların toplanması ve kredilendirilmesi aracılık işlevini etkin şekilde yönetmeye çalışıyor.
* Şu anda uygulanan ekonomik programda makro ihtiyati kural setinin sadeleşmesi yönünde çalışmalar yapılıyor. Bankacılık sektörünün bu alandaki beklentileri nelerdir?
Para politikasının etkinliğinin artmasıyla birlikte makro ihtiyati kural setinin sadeleşmesine ilişkin adımları önemli buluyoruz. İlgili düzenleyici kuruluşlar sektörle olan iletişimlerinde bu düzenlemelerinin orta ve uzun vadede kaldırılacağını beyan ediyor. Orta Vadeli Program'da öngörülen hedeflerine doğru yol alındıkça zorunlu karşılıklar, TL'ye dönüşüm ve kredi büyüme tavanına ilişkin düzenlemelerde de sadeleşme adımları sektörümüzce bekleniyor.
Sadeleşmeler bilançomuzun daha sağlıklı olmasını sağlarken, bilanço büyüklüğünün milli gelire oranının yeniden yükselmesini de destekleyecek. Kaynakların daha verimli kullanılmasına yönelik olarak menkul kıymet tesisi uygulanmasının kaldırılmasını ve ticari kredilerde erken kapama ücretlerinin yeniden düzenlenmesini olumlu değerlendiriyoruz. Erken kapama ücretinde yapılan değişiklik kredi riskinin daha iyi yönetilmesine, kredilerin doğru fiyatlanmasına ve vadelerinin uzamasına imkan sağlayacak.
* Başarıyla uygulanan ekonomi politikalarıyla birlikte Türk ekonomisi düşük enflasyon dönemine geçiş aşamasında. Bankacılık sektörü bu dönem için hazırlıklarını tamamladı mı?
Bankacılık sektörü olarak düşük enflasyon dönemine hazırlıklıyız. Orta Vadeli Programın hedeflerine ulaşması ekonomimizin ve bankacılık sektörünün büyüme ve kalkınma performansını olumlu etkileyecek, şoklara dayanıklılığını artıracak. Sektörümüz gücünü ekonomimizden alıyor. Ekonomimiz sağlıklı olarak büyüdükçe ve TL'mize olan talep arttıkça bankacılık sektörü çok daha yüksek bir verimle çalışacaktır.
İstikrar ortamında banka bilançolarının büyüyeceğini, daha sağlıklı hale geleceğini, kredilere erişimin kolaylaşacağını, kaynakların daha rekabetçi alanlara, yenilikçi projelere, yeşil dönüşüme yönlendirileceğini ve etkin kullanılacağını göreceğiz. 2000'li yılların başından itibaren düşen enflasyon ortamında bankacılık sektörünün çok güçlü bir performans gösterdiğini, kredi verme kapasitesinin hızla arttığını tecrübe edindik.
Düşük enflasyon ortamında, sektörün, dengeli ve güçlü mali bünyesi, sürekli güncellenen teknoloji ile desteklenen ve dijitalleşme oranı yükselen operasyon yapısı, iyi yetişmiş ve tecrübeli işgücü ve yönetim kadrosu ile ekonomimize çok daha verimli katkılar yapacağına inanıyoruz.
Sektörün, iklim ve çevre risklerinin doğru yönetilmesi, teknolojinin değişimin sürdürülmesi, suç gelirleriyle ve dolandırıcılıkla mücadele, ödeme sistemlerinin sağlıklı çalıştırılması, Türk Devletleri başta olmak üzere uluslararası ilişkilerin güçlendirilmesi, müşterilerimize taleplerine uygun hizmet sunulması konusunda da özenli bir çaba içinde olduğunu söyleyebilirim.
* Türk bankacılık sektörü uzun yıllardır dijitalleşme ve teknolojiye uyum konusunda dünyada örnek olarak gösteriliyor. Sektörü dijital yatırımlar ve vizyon perspektifinde değerlendirebilir misiniz?
Finansal sektör sürekli bir dönüşüm ve yenilik içinde. Bu dönüşümün en önemli itici güçlerinden bir tanesi kısaca fintek olarak bilinen finansal teknolojideki gelişmeleri. Finansal teknoloji, finansal hizmetlerde teknoloji destekli inovasyonu ifade ediyor. Finansal hizmetler açısından dijital teknolojiler, finansal hizmetlerin önemli bir parçası haline geldi. Bu alandaki öncü şirketler yenilikçi yaklaşımları ile finansal hizmetler sektörünün çalışma biçimini değiştirmeye başladı.
Bankalar, teknolojik yenilikleri benimseyerek, geleneksel hizmet modellerini dönüştürüyor, müşteri deneyimini iyileştiriyor, operasyonel verimliliği artırıyor ve rekabet güçlerini geliştiriyor. İş yapma biçimleri, ürün ve hizmetler yeniden şekillenirken, istihdam, düzenlemeler ve tüketici refahını olumlu yönde değiştiriyor.
Dijital teknolojiler günlük hayatımızın önemli bir parçası haline geldi. Müşteri ve işlem sayısı hızla artıyor. Ürün ve hizmet çeşitliliği genişliyor. Daha fazla kişi, mobil cihazlar, e-posta veya sosyal medyadan mesajlar ile e-ticaret platformu üzerinden bu hizmetlerden yararlanıyor.
Bankacılık sektöründe teknolojik yeniliklerin en çok kullanıldığı alanlar dijital hizmet kanalları, ödeme sistemleri, açık bankacılık, yapay zeka ve analitik uygulamalar olarak çıkıyor karşımıza.
Bankacılık alanında da dijital dönüşüm, gelişen teknolojilerin yardımı ve finteklerle sağlanan 'rekabetçilik' ile birlikte seviye atlayarak devam ediyor. Açık bankacılık düzenlemeleri ile tüm bankalardaki hesapların tek bir mobil uygulamada takip edilebilmesi, para transferi gerçekleştirilmesi mümkün hale geldi. Açık bankacılıktan, 'Açık Veriye' doğru bir yolculuk bizleri bekliyor. Sadece bankacılık sektörü içerisindeki veri alışverişi ile yetinmeyen, farklı sektörler arasında gerçekleşen veri alışverişleriyle en iyi kullanıcı deneyimini sunmaya yönelik rekabet hızlanıyor. Bunun için bankalarımız, fintek şirketleriyle de iş birlikleri içerisinde, platform bankacılığı kapsamında hizmetlere ağırlık veriyorlar. Bu iş birlikleri çerçevesinde hizmet sundukları müşterilerin de dijitalleşmesine katkıda bulunuyorlar.
Sektördeki bir diğer önemli yatırım ve gelişme alanı da yapay zeka ve otomasyon oldu. Yapay zeka, risk yönetimi, kredi değerlendirme ve dolandırıcılık tespiti gibi konularda kullanılıyor. Bunun yanı sıra chatbotlar ve sanal asistanlar ile müşteri hizmetleri daha hızlı ve verimli hale getiriliyor. Yapay zeka kullanımının düzenlenmesi ve genişlemesi için BDDK ile yakın bir çalışma içindeyiz. Ülkemizde bankacılık sektörü ve diğer finansal kuruluşlar için teknoloji uygulamaları her zaman öncelikte ilk sıralarda yer alacaktır. Çalışmalarımızı yenilikçilik, rekabetçilik, güvenirlilik, dayanıklılık, süreklilik prensipleri altında sürdürmeye devam edeceğiz.
* Türk bankacılık sektörünün sürdürülebilirlik öznelindeki çalışmaları sizce yeterli mi?
Bankacılık sektörü, iklim ve çevre risklerinin doğru yönetilmesinde özel bir role ve sorumluğa sahip olduğunun farkında ve bu bilinçle hareket ediyor. Finansal istikrarın korunmasına, büyümesine destek olma sorumluluğumuz çerçevesinde, sektörümüzü ve ekonomimizi daha sürdürülebilir kılmayı amaçlıyoruz.
Yeşil ekonomiye geçiş süresinde, düzenleyici çerçevenin oluşturulması, uluslararası uygulamalar dikkate alınarak yeşil varlık oranı hesaplanması ile iklim risklerinin sayısallaştırması, izlenmesi ve paylaşılması amacıyla bankalar ve ilgili kamu kurumlarıyla çalışmalar yapıyor.
Bankalar dönüşüm planlarına göre, müşterilerinin ihtiyaçlarına yönelik finansal ürün ve çözümler tasarlıyor. Yaklaşım, emisyonların uzun vadede azaltılmasını sağlayacak çözümlerinin geliştirilmesini, karbon yoğun sektörlerde karbondan arındırma yönündeki projelerin doğru vade ve finansman bileşeninin kurulmasını içeriyor. Belirlenen eşik değerlerine ulaşılabilmesi için çevresel performansın iyileştirilmesi amacıyla uygun finansmanın sağlanmasına çaba gösteriliyor. Yeşil dönüşüme aracılık eden finans kurumları sundukları ürün ve hizmetlerle tüm kesimleri sürdürülebilirlik konusunda adım atmaya teşvik ediyor.
Bu süreç yeşil tahviller, sürdürülebilirlik bağlantılı kredi ürünlerinin geliştirilmesi, çevresel risklerin kredi değerlendirme uygulamalarına entegre edilmesi ve bankaların kendi operasyonlarında iklim değişikliği ile mücadele çerçevesinde geliştirdikleri stratejiler ve çalışmaları kapsıyor. Özetle, sera gazı emisyonlarının azaltılması için üretimde, yatırımda, atık yönetiminde temiz teknolojilerin benimsemesi gerekiyor. Bu nedenle politikalar ve uygulamalar, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği, kirliliğin önlenmesi ve kontrolü, biyolojik çeşitliliğin korunması, döngüsel ekonomi girişimleri, doğal kaynakların ve toprağın sürdürülebilir kullanımı üzerine geliştiriliyor.
Bankalarımızın çoğu net sıfır emisyon hedefi koydu. Bu hedefle uyumlu olarak yeşil dönüşüm planını oluşturan bankalar, emisyon hedeflerine uyum sağlayan firmaların, uzun vadeli finansmanlarını artırmaya, fosil yakıt üretimine ilişkin krediler için dönüşüm planı sunmaya ve mümkün olduğunca finanse edilen emisyonları düşürmeye odaklanmaya çalışıyorlar. Kredilerin artan oranda düşük emisyonlu üretime, yatırıma ve projelere yönelmesini bekliyoruz.
* Sizce Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ve bu alandaki yatırımların finansmanı için hazır mıyız?
Yeşil Dönüşüm çerçevesinde oluşturulan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'nın (SKDM) reel sektöre getireceği ek maliyetler sonucunda şirketlerin finansal performanslarının etkilenebileceği öngörülüyor. Bununla birlikte Türkiye'nin AB pazarındaki rekabet gücünün korunması ve şirketlerimizin SKDM kriterlerine uyumu için gerekli finansal ürünler, bankacılık sektörü tarafından geliştirilmeye devam ediyor. Ülkemizin sürdürülebilir bir geleceğe hazırlanması için finansal sektör ve bankacılık sistemi başta olmak üzere ekonomik, çevre ve yönetişim konularında ilgili sektörlerle birlikte hareket ettik, farkındalığı artırmak istedik. Bu amaçla Yeşil Dönüşüm ve SKDM başlıklı bir rapor hazırladık.
Rapor, bankalar ve reel sektör faaliyetleri açısından ilgili tüm paydaşlarla birlikte yeşil dönüşüm uygulamalarının genel bir değerlendirmesini ve sektörel önlemleri içeriyor. Raporda; yeşil dönüşümün kavramsal çerçevesi, Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın (AYM) ana hatları ve ilgili düzenlemeleri, bir karbon ve ticaret aracı olarak SKDM'nin Türkiye için önemi ve sektörel genişleme potansiyeli, yeşil dönüşümün yansımaları, SKDM kapsamında yer alan sektörlerdeki üretim-ticaret dengeleri, eğilimleri ile emisyonların genel görünümü ve azaltım seçeneklerinin detayları yer alıyor.
Yakın zamanda hayata geçecek SKDM kapsamında, ihracatımızın yarısını gerçekleştirdiğimiz AB'ye yaptığımız dış satımların sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için yapılması gerekenleri değerlendirmeye çalıştık. Bu açıdan baktığımızda Rapor'un değerli bir rehber olduğuna inanıyoruz.
Türk bankacılık sektörü, finansal kaynakların toplanması ve kullandırılmasındaki aracılık işlevinde olduğu gibi, iklim risk ve fırsatlarının doğru yönetilmesinde de dünyada ve Türkiye'de özel bir role sahip olduğundan, bankaların sorumluluk alanlarındaki konularda sürekli yeni adımlar atmaya devam ediyor.